TL Mevduat Faizleri Daha Ne Kadar Yükselecek? Merkez Bankası, Banka Yöneticilerine Görüşmede Ne Mesaj Verdi?

Bankacılık sektörü isyan bayrağını aşarken, Merkez Bankası'nın bu konuda taviz vermediği iddia edildi. Son 1 yılda artan enflasyon, yükselen kurlar, krediler, mevduatlar, dövizler derken, ihale bir miktar bankalara kalmış görünüyor. Geçen yıldan itibaren dikkat çeken, enflasyonist ortamdaki banka karları, sonrasında piyasa faizlerindeki ayrışma ve gece yarıları yapılan düzenlemeler, reel sektörün TCMB Başkanı Şahap Kavcıoğlu'na sitemleri derken, bankalar da isyan etti. Kulislerden fısıldananlara göre Kavcıoğlu, finans sektörüne reel sektör kadar yumuşak konuşmazken, bankaların üzerinde artan bir yük de göze çarpıyor. Bundan kaçmak adına mevduat faizlerinde görülen yükseliş ise sorgulamalar eşliğinde dikkat çekiyor.

Merkez Bankası'nın bazı bankaların genel müdürleriyle ayrı ayrı yaptığı görüşmelerde eleştirilen politikalarda değişiklik olmayacağı vurgusu yapıldığı belirtildi.

Reuters'ın aktardığına göre, aralarında geçen günlerde eleştirilerini açıkça dile getiren Aran'ın yöneticisi olduğu İş Bankası'nın yer aldığı bazı bankalarda üst yönetim, ayrı ayrı TCMB yöneticileriyle görüştü.

Regülasyonlara dair TCMB'nin kararlı şekilde devam edeceğini ilettiği öğrenilirken, yıl boyunca döviz, tahvil, kredi ve mevduat alanlarında Merkez Bankası belirleyici olmuştu. 

TCMB'nin getirdiği düzenlemelerle 10 yıllık gösterge tahvil faizi yüzde 26 seviyesinde yüzde 10,5'e gerilerken, ilk dönemde reel sektör krediye ulaşım ve faizlerdeki yükselişi eleştirirken, bankalar da bu eleştirilere katılmıştı.

Türkiye bankacılık sistemi, son 1 yılda 24 yıllık zirvesini gören enflasyonun olduğu ortamda kâr rekorları kırarken, yakın dönemde sistemik risklerden bahsedilmeye başlandı.

Geçen hafta yapılan kapalı toplantılarda ekonomi yönetimiyle bir araya gelen bankaların üst düzey yöneticileri, bilançolarındaki riskleri anlattılar. Sektörde, ısının arttığı söylemleri yayılırken, buna neden olan düzenlemeler Türkiye Ekonomi Modeli çerçevesinde cari fazla ve büyümeye yönelik yapılıyor. Rekor kıran enflasyon mücadelesi yerine bankaların kredi ve mevduat sistemleri BDDK ve TCMB tarafından düzenleniyor. 

Geçen yıl roket misali fırlayan döviz kurlarının tetiklediği enflasyonist ortamda yabancı para talebini kesmek ve piyasada bollaştırılan nakdi üretime yöneltmek için alınan tedbirlerde bankaların kredi ve mevduatlarına yönelik hedefler, menkul kıymet düzenlemeleri ve zorunlu karşılık düzenlemeleri yapılmıştı.

Banka sektörü kaynakları da seçim sonrası ya da yeni yılda oluşabilecek bir faiz politikası değişikliğinin menkul kıymetlerde faizleri artırarak, fiyatlarda düşüşe yol açmasının, bilançodaki menkul kıymet ağırlıklarının sektöre ağır hasara vereceğini belirtti.

Reuters'ın aktardığı üst düzey bir bankacının açıklamasına göre, uygulanan tedbirlerin bankacılık sektöründeki ısıyı yükselttiği bunun da sistemi yakabileceği belirtildi. Seçime kadar sürmesi beklenen ekonomi politikalarından başka çare olmadığı, zira seçimlerden önce oluşacak 70 milyar dolar düzeyindeki döviz talebinin kimse tarafından istenmeyeceği vurgulandı.

Geçen günlerde Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran tarafından yapılan açıklamalarda, tahvil tutma zorunluluğu nedeniyle 50 milyar TL'nin üzerinde kaynağın krediler yerine bu alana gittiği, faizlerdeki düşüşün de bu bağlamda kimseye yaramadığı ve kredide ucuzlamaya karşın erişimde güçleşmenin kimseye faydası olmadığı söylemleri yoğun gündem olmuştu. Aran, makro ihtiyati tedbirlerin bir an evvel son bulması gerektiğini belirtmişti.

Aran, sektörde bu bağlamda ilk ve tek konuşan isim olurken, kendilerinin ekonomi modeline karşı duran aktörler olarak gösterilmesinin yanlış olduğunu, regülasyonlar sonrası bankaların ekonomi politikalarında desteklenmesi gereken sektörlere dahi kaynak ayrılamadığını da belirtmişti.

Kamu bankaları tarafında kaynaklar, durumun abartılacak nitelikte olmadığını fısıldarken, bunun bakış açısıyla alakalı olarak enflasyonla mücadele programında seçili alanlarda kredi kullanımlarında bir sıkıntı olmadığı, piyasada kredi talebinin çok olmasından kaynaklı olduğu da eklendi. Kaynakların, sistem değişikliklerinde bu gibi durumların doğal karşılanması gerektiği ve bankaların rahat olmasının önemli olduğunu belirttiği de öğrenildi. 

2022 yılı 3. çeyrek finansal sonuçlarında bankaların net kârlarının enflasyona endeksli tahvil getirileri desteğiyle yüzde 400'den fazla artması, büyüklüğü 286 milyar TL'ye çıkan sektörde, gelecek yılın olumlu görülmemesine de yol açıyor.

Üst düzey bir bankacının verdiği bilgiye göre de gelecek yıldan itibaren bankalarda oluşacak hasarın küçülmeye neden olabileceği belirtildi.

Bankaların kredi vermek istediklerini, ancak önlemlerle krediye erişimin kısıldığını bunun da maliyet riski yaratabileceği vurgulandı. 2023'te sektörde risklerin ve vade uyumsuzluklarının artacağı bir döneme girileceğini bunun da bankalarda küçülmeye işaret ettiği açıklandı. 

Bankacılık sektöründe kredi paylarına bakıldığında kamu bankalarının bu alanda hakimiyet kurduğu görülürken, toplam kredilerde kamunun payının ekim ayı son haftasında yüzde 46,3, yabancı bankaların yüzde 25, yerli özel bankaların da yüzde 29 pay aldığı görüldü.

Yine bir başka bankacılık kaynağı, bankacılık sektöründeki riskin kamuyla iç içe girdiğine dikkat çekerek, yapılan düzenlemelerin sektörde kaderi kamuya bağladığını söyledi.

Yaratılan bilanço riskinin özel bankalarda engellemek adına kredi iştahının azaldığı ancak bunun yaratacağı küçülmenin de reel ekonomiye yansıyacağı, sabit maliyetler ve şubeleşmede etkili olacağının altı çizildi. Yabancı bankaların bu durumda Türkiye'deki operasyonlarında büyümeyebileceği, hatta daha ileri önlemler de alınabileceği kaydedildi. 

Domino etkisine yönelik de uluslararası bankalarla ilişkilerin etkilemesi hatta sendikasyonlarda ya da akreditif hesaplarda yansımaların görülebileceğine dair de uyarı bulunuldu.

TCMB, aldığı tedbirler ve kararlarla düşük faiz politikası ekseninde bankalardan sağlanan ucuz finansmanın "net ihracat odaklı" yatırımlara gitmesi gerektiğine işaret ediyor.

Kredilerde yapılan sınırlamalar ve özellikle bireylerde KKM bugüne kadar döviz talebini sınırlarken, kredilerin döviz ya da KKM'ye gitmesi de engelleniyor. 

Reuters’da yayımlanan bir analizde bankalarda gelecek yıl oluşacak tehlikeye dikkat çekildi. 

TCMB, yaptığı düzenlemelerde mevduat tarafında TL payının artırılması için ek tahvil yükümlülükleri getirirken, son haftalarda mevduat faizleri de yükselişe geçti. 

TCMB bankalara gönderdiği yazıda piyasa ortalamalarının dışına çıkılmamasını istese de bazı bankalarda yüzde 30’a yakın mevduat faiz oranları görülmeye başlandı.

Bankaların birkaç günlük kampanyalar halinde yaptıkları uygulamalara kamu bankaları da katılırken, kalıcı olmayan oranlara henüz bir düzenleme getirilmesi beklenmiyor.

Dünya'da Şebnem Turhan da bu konuya değinirken, bu yükselişlerin sonu da merak ediliyor. Tahvil tutma zorunluluğu nedeniyle yükselen mevduat faiz oranlarının düşük kredi faizleriyle de nereye kadar ve ne zamana kadar sürebileceği yakından izleniyor. 

Düzenlemelerin neden olduğu düşük faizle ek menkul kıymet alımı yerine TL mevduat faizlerini artırma yol seçen bankalarda faiz oranlarının yüzde 25-31 arasında değiştiği de belirtiliyor.

Bankaların ‘sistemik risk’ ve TL mevduat faizi artışlarına yapılan ‘ruhuna aykırı’ uyarıları çok önemli görülmemiş olacak ki TL mevduat faizlerinde artış sürüyor.

Yılsonlarında bilanço düzeltme dönemlerinde uygulanan TL mevduat faizlerinde artış biraz erken başlarken, politika faizinde indirim, makroihtiyati tedbirler bu durumun sürdürülebilirliğini de tartışmaya açıyor.

BDDK ve TCMB'nin aldığı makroihtiyati tedbirlerde hem kredilerde hem de mevduatlarda zorunlu karşılık niteliğinde menkul kıymet tutma zorunluluğu bulunuyor. 

İlk olarak yabancı para mevduata karşılık yüzde 5’i oranında tahvil tutulması zorunlu olurken, 2023'te de TL mevduat oranının bankaların toplam mevduatının yüzde 50 ve/veya yüzde 60’ının altında kalması halinde ilave olarak 2 ve 7 puan tahvil tutma yükümlülüğü de bulunuyor. 

Kredilerde de seçili kredilerin yüzde 30 oranında tahvil tutma kuralı bulunurken, 7 ila 12. aylar arasında bu kredilerde stok tutarı artış oranı yüzde 10’u aşarsa, aşan tutarına karşılık da aşan oranda tahvil tutulması, bir de kullandırılan ticari kredi faiz oranı referans faiz oranının 1,4 katını aşarsa yüzde 20, 1,8 katını aşarsa yüzde 90 oranında tahvil tutma şartı bulunuyor.

Yerli özel ve yabancı bankalarda KKM dahil TL mevduat oranı yüzde 47,6 seviyesinde bulunurken, bu kamu bankalarında yüzde 50,59 oranında görülüyor.

Şu durumda sadece YP mevduatının yüzde 5’ine kadar tahvil tutan bankalar 2023'te yüzde 50 ve/veya yüzde 60’ı geçemezlerse altına ek menkul kıymet alacaklar. Bu da mevduat çekmek adına oranları yükseltmelerin yol açıyor. 

Bir de TCMB son üç ayda toplamda 350 baz puan faiz indirimi yaparken, politika faizi yüzde 10,5’e geriledi. Bu da KKM'de uygulanan faizi yüzde 13,5 seviyesine indirdi. KKM ile TL mevduatta bu oranlarla mevduat toplayan bankalar, faiz indirimlerinin sürmesiyle arada sıkışmaya devam ediyor.

Popüler İçerikler

Daron Acemoğlu'nun Atatürk Hakkındaki Yorumlarına Gelen Tepkiler
Çanakkale'de AK Partili Belediyenin Tepki Çeken Atatürk Afişi Kaldırıldı!
İzmir'de 5 Küçük Kardeşin Öldüğü Yangın Faciası: Bakanlık, Aileyi 18 Kez Ziyaret Etmiş!