Burada sizlerle sık sık başarı hikâyeleri paylaşıyoruz ama bu seferki bambaşka…Kendisine ait TIR’la uzun yıllar nakliye işi yaptı Durul Bakan ama tüm hayatı mutlu bir iş hayaliyle geçti. Sanata ilgisinin olduğunu keşfettiği anda nakliyeciliği bıraktı ve bir heykel atölyesine yatırımcı oldu ancak aradığı mutluluğu yine bulamadı. Nakliyecilikten kazandığı paranın bir kısmını eşine verdikten sonra iki yıl boyunca kabuğuna çekilen Durul Bakan, deniz kenarlarından ve dere yataklarından ağaç dalları toplamaya başladı.Tabiatın en büyük çalışma arkadaşı olduğunu vurgulayan Durul Bakan, yaptığı heykellerin altında çok başka anlamlar olduğunu ifade ederken doğaya olan saygının azlığından da yakındı. Hayatın basitliğinden ve basitliğin güzelliğinden dem vuran heykeltıraş, kusurlu parçaları bir araya getirdiği için çok mutlu… Sanat eğitimi ve anatomi bilgisi olmamasına rağmen heykellerini yapan Durul Bakan’ın şu sözleri de ilham kaynağı gibi: “İnsan varoluşunun temelini mutluluk olarak kurmalı. Dünya kollarına saat takıp zamanın esiri olmuş insanlarla dolu. Benim için zaman çok önemli. Dünyadaki en kıymetli şey benim için zaman ama bu kendi biyolojik saatimize göre olmalı. Ben zamana tutsak olmayıp, zamanı tutsak alıyorum. Pazar günleri istersem çalışırım, istemezsem çalışmam. Başka günler içinde geçerli. Aslında ben çalışmıyorum oyun oynuyorum.”
Çok güzel de nasıl geçiniyor onu merak ettim
bir fotoğrafında Antalyayı etiketlemiş Kırcami de büyük bir dükkan vardı ve bu dallardan yapılmış içinde bir sürü heykel vardı ve önünde de şaha kalkmış bir at vardı 2 3 hafta önce dükkan kapanmıştı üzülmüştüm açıkçası
koluna saat takmış zamanın esirleri :( ne güzel ve de ne kadar hazin.