3. İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle çekilme yönünde alınan karar başlı başına bir hukuk tanımazlık örneğidir. TBMM’ye ait olan bir yetki hiçe sayılarak, kadın mücadelesinin kazanımı olan bir uluslararası sözleşmeden çıkmaya cüret edilmiştir. TBMM Başkanı, aynı yoldan gidilerek diğer uluslararası antlaşma ve sözleşmelerden de çıkılabileceğini söylemiştir. Demokrasi saldırı altındadır.
4. Bir çevre katliamı projesi olan Kanal İstanbul, aynı zamanda Türkiye’nin Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile edindiği kazanımları tehdit etmektedir. Her Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının, gerek ekosistemde olası tahribat, gerekse ülkenin bağımsızlığına ilişkin yarattığı soru işaretleri nedeniyle, bu akıl dışı projeye itiraz etme hakkı ve sorumluluğu vardır. Dahası, AKP iktidarının Suriye ve Irak deneyimlerinde çok açık bir şekilde tanıklık ettiğimiz ABD çıkarlarıyla uyumlu dış politikasının Karadeniz’de de uygulanmak istenmesi mümkündür. Türkiye’nin bağımsızlığı saldırı altındadır.
İktidar eliyle düzenlenen bu saldırıların amacı bellidir. Tarihin en büyük ekonomik yıkımlarından birini yaşayan, pandemi koşullarında kendi kaderlerine terk edilen emekçilerin üzerine basarak Saray Rejimi’nin bekası güvence altına alınmaya çalışılmaktadır.
Saldırılara direnen herkes “darbeci”, “terörist” ilan edilerek bir korku iklimi yaratılmak istenmektedir.
Biz bu filmi daha önce de gördük.
Kendi planlarını hayata geçirmek için “darbe” yaygarası koparanların kimler olduğunu, yargının bir silah olarak kullanılmasının nasıl sonuçlara yol açtığını biliyoruz.
En temel haklarımıza ve değerlerimize bir saldırı varsa, direniş meşrudur.