Yani sinir hücrelerimizin kendi aralarında kurdukları özel bağlantıların bazılarında dopamin kullanılır. Bunun için üretilmesi ve beynin farklı bölgelerine dağıtılması lazım. Bu bağlamda her insanın dopaminerjik sinir hücreleri ve yine dopaminerjik bağlantıları vardır. Yani hepimizin beyninde dopamin var. Nokta.
Bu devrelerin esas amacı bizi hayatta tutmaktır. Hareket edebilmek, mutlu olmak, haz duymak, motive olmak, riske girmek, dışa dönük olmak, yarışmak/rekabet etmek, ödül peşinde koşmak gibi son derece hayati meseleleri dopamin sayesinde oluştururuz, geliştiririz. Gördüğünüz üzere dopamin olmadan hayat olmaz.
Dopaminerjik haritanızın sayısı ne kadar fazla ise yukarıda gördüğünüz özellikler arttığı gibi; yukarıda gördüklerinize ne kadar yatırım yaparsanız dopaminerjik sinir ağı da bir o kadar gelişir. Bu kural sadece dopamine özgü de değildir. Birlikte ateşlenen nöronlar birlikte bağ kurarlar ve bir bağlantı ne kadar çok kullanılırsa sinir hücreleri arasında ki bağlantı o kadar daha da güçlenir. Ve yine bu devreler kullanılmadığı takdirde de dopaminerjik yükünüz o kadar düşer. Ne kadar ekmek o kadar köfte.
Dopaminerjik bağlantılarınızın sayısı ve gücü belirli bir eşiği geçerse; yani çok fazla dopaminerjik yatırım yaparsanız yukarıda ki özellikler giderek belirginleşir , otomatikleşir, sabitlenir ve eninde sonunda bozulmaya başlar. Bu bozulmanın görülen en yaygın şekli bağımlılıklardır. Yani bağımlılıklarımızın sinir haritasının baş kahramanı dopamindir. Hatırlarsanız hepimiz de vardı ve kullandıkça da bu yöne doğru gidiyorduk.
Tam tersine dopaminerjik haritamız belirli bir eşiğin altına düştüğü zaman PARKİNSON bulguları görülmeye başlanır. Hareketlerde azalma, motive olmakta zorlanma, ellerde titreme, kaslarda katılaşma ve ANHEDONİ; yani haz alamama durumu. Hazcı ahlak felsefesinin Hedon ile anılmasından dolayı bu durumun tersi olan haz alamamaya ise ANHEDONİ denmiş.