Francis Ford Coppola'nın yönettiği bu film serisi, hikaye anlatımı, karakterleri ve performanslarıyla izleyicilere unutulmaz bir deneyim yaşattı. Bu seri , Mario Puzo'nun aynı isimli kitabının uyarlamasıdır. Kitabın konusu, İtalyan-Amerikan mafyanın dünyasını ve onların aile ilişkilerinin araştırılmasıdır.
Godfather serisi, ilk filmde Marlon Brando'nun canlandırdığı Don Vito Carleone'nin başında olduğu suç ailesinin etrafında geçiyor. Seri, güç, aile, güven ve suça bulaşan insanların hayatlarının nasıl olacağını anlatıyor. Hikaye anlatımı ile ailelerin sıkıntılarındansa rakip olan mafyanın ailelerini ve karmaşık ilişkilere odaklanılıyor.
Bu seri, karakterlerinin unutulmazlığı ile ilgi çekmiştir. Don Vito Carleone, reis karakteriyle filmlere yankı uyandırmış ikonik bir karakterdir. Al Pacino'nun canlandırdığı Michael Carleone karakteri, isteği yokken birden acımasız lider oluyor. Sonny Carleone ve Tom Hagen gibi filmlere derinlik getiren karakterler vardır.
Unutulmaz anları ile kültürel miras niteliğinde olan bu serinin büyüleyici bir kültürel etkisi oldu. 'Ona reddedemeyeceği bir teklif yapacağım' ve 'Silahı bırak, cannoli'yi al' gibi alıntılar dilden dile dolaşmış ve her kullanıldığında akıllara filmlerin sahnesi gelmiştir. Film sadece kendi etkisiyle kalmayıp kendinden sonra benzer temadaki filmlere ilham kaynağı olmuştur.
Çok sayıda ödül kazanan bu filme olumlu eleştiriler yağmıştır. Genellikle serinin ilk iki filmi baş yapıt olarak bilinir. 'The Godfather' üç akademik ödül kazandı ve 'The Godfather II' en iyi film ve en iyi yönetmen ödülleri de içinde altı akademi ödülü kazandı. Gişe başarısı ve herkesin filmi izleyip dilden dile dolaşması, sinema tarihine iz bıraktı.
Filmin sahne önünde büyüleyici gösteriminin arkasında zorluklar yaşanmıştır. Yönetmen, bütçe kısıtlamaları ve stüdyo çatışması gibi birçok problemle karşı karşıya kaldı. Bu problemler filmlerin özgün olmasını sağladı ve gerilimi arttırdı. Oyuncuların filme kendini kaptırması ve yönetmenin özverisiyle film gerçekçiliğini yansıttı ve çığır açtı.
Setler titizlikle tasarlanmıştır. Çağrışımlar ve sinematografisi'nin ilgi çekiciliği ile seyirciyi filmin içine çekiyor. Ayrıca, performansların sıra dışı olmamasıyla unutulmaz aktörlerin yer alması eşsiz izleme deneyimi yaratarak derinlik ve özgünlük getiriyor.
Seri, yapımcılar, yönetmenler, oyuncular ve izleyiciler arasında etki bırakmaya devam ediyor. Bu filmlerden sonra ki mafya filmlerinde, suç dramalarında ve gangster filmlerinde etkisi görülüyor. Filmde yaşanan gerilim, belirsizlik ve keşif ilham vererek yankı uyandırmaya devam ediyor.
İlk lisedeyken izlemiştim TRT'de birer hafta arayla yayınlanmıştı hey gidi günler , sonra çok hoşuma gitmişti Mario puzzonun kitabını almıştım onu da okumuştum, karakterler tıpkı kitapta anlatıldığı gibiydi. Çok başarılı bir uyarlama aynı zamanda. En sevdiğim sahnesi de Michael'in babası vurulduktan sonra lokantada polis memuruyla mafya babasını vurduğu sahne. Yemek yerken ilk cinayetini işleyecek olmasının verdiği tedirginlik, sonra tuvalete kalkması silahı alması vurması falan, o gerilim çok iyi yansitilmisti Al Pacino tarafından.
Bu filmi izlememiş olanlar var mıdır acaba? Muazzam bir yapıt 😂👌👏🏽👍
nedense bir türlü sevemediğim bir film ama işte sanat eseri diye anıldığı için yanlış bende