Demokratikleşme, bu sürecin hem aracı hem sonucu. Farklı kimliklerin kendini ifade etme kapasitesi arttıkça toplumsal aidiyet güçleniyor; “birlik içinde çeşitlilik” fikri daha geniş kesimler tarafından sahipleniliyor. Siyasetin farklı kanatlarında bir denge oluşuyor: MHP ve AK Parti, terörle mücadelenin ön koşulu olarak “koşulsuz silah bırakma” vurgusunu yapıyor. CHP ve DEM Parti, hak ve özgürlüklerin genişlediği, yerel yönetimin ve siyasal katılımın güçlendiği bir iklimin şiddeti siyasetin dışına iteceğini savunuyor.
Bu farklı tonlara rağmen ortaya çıkan tablo, uzun zamandır ilk kez ortak bir barış vizyonu etrafında buluşmayı mümkün kılıyor. Güvenlik endişesi azaldıkça, özgürlük alanlarının genişlediği ve siyasetin dilinin yumuşadığı bir atmosfer doğuyor. Medyada nefret dilinin yerini, hak temelli bir tartışma zemini; siyasal arenada ise kutuplaşmanın yerine müzakere arayışı alıyor. Bu dil değişimi, toplumsal barışın psikolojik altyapısını güçlendiriyor.
Güvenlik: Dışarıdan Tehditleri Azaltmak, İçeride İstikrarı Pekiştirmek
Güvenlik boyutunda, şiddet eylemlerinin azalması devletin kapasitesini iç kalkınma, hukuk reformları ve kurumsal güçlenmeye yönlendirebiliyor. “Savaş” söylemi, yerini giderek “barış stratejisi”ne bırakıyor. Bu strateji, sadece silahların susması değil, aynı zamanda güvenlik bürokrasisinin profesyonel standartlarının yükselmesi, yerel güvenlik-toplum ilişkilerinin onarılması ve şeffaf denetim mekanizmalarının güçlenmesi anlamına geliyor.
Öte yandan güvenliğin kapsamı artık sadece iç meselelerle sınırlı değil. Suriye’deki belirsizlikler, Gazze savaşı ve bölgede İsrail’in artan etkisi, Irak-Suriye hattındaki örgütlenmeler ve büyük güç rekabetinin yansımaları, Türkiye’nin hem içeride hem komşu coğrafyalarda istikrarı koruma ihtiyacını artırıyor. Bu nedenle süreç, yalnızca iç barış değil; aynı zamanda bölgesel güvenlik dengesi açısından da kritik. Türkiye, sınır ötesi tehditleri caydırırken içerideki normalleşmeyi sağlamlaştırmayı hedefleyen ikili bir strateji izliyor. Bu ikili yaklaşımın başarı kriteri, öngörülebilirlik ve kurumsal koordinasyon: Güvenlik ile hukuk arasında kurulan hassas denge, sürecin sürdürülebilirliğini belirleyecek.