Tenis Tarihinin En Unutulmaz 10 Efsane Maçı

Tenis tarihini unutulmaz kılan şey sadece kupalar ya da rekorlar değil. Öyle maçlar var ki skoruna bakmadan hatırlanıyor çünkü o gün kortta  gerçek bir hikaye yaşanıyor. Oyuncular aslında kendi sınırlarıyla da mücadele ediyor, bazen de tüm bir dönemin yükünü omuzlarında taşıyor. Tenis tarihinin en unutulmaz maçlarını sizin için sıraladık. Şimdi korta çıkıyoruz ve o unutulmaz maçlara birlikte bakıyoruz!

1. Björn Borg - John McEnroe - Wimbledon Finali (1980)

Björn Borg ile John McEnroe’nun 1980 Wimbledon finali, tenis tarihinin en dramatik anlarına sahip. Soğukkanlı Borg ile patlamaya hazır McEnroe’nun karakter çatışması, kortta adeta büyük bir oyuna dönüşmüş oldu. Özellikle 4. sette oynanan ve 34-32 biten tie-break, seyirciye bu maç bitmeyecek galiba hissini yaşattı. Maç boyunca tempo düşmedi, gerilim hiç azalmadı. Borg kazandı ama McEnroe’nun isyanı da bu finali ölümsüz yaptı. Tenis tarihinde kişiliklerin çarpıştığı maç denince ilk akla gelen de budur ayrıca.

2. Roger Federer - Rafael Nadal - Wimbledon Finali (2008)

Roger Federer ile Rafael Nadal’ın 2008 Wimbledon finali, birçok kişi için tenis tarihinin zirvesi olarak kabul ediliyor. Yağmur araları, kararan hava ve uzayan setler bu maçı neredeyse bir film sahnesine dönüştürdü desek yanlış olmaz. Federer çim kortun mutlak hakimi olarak sahadaydı, Nadal ise bu düzeni bozmaya gelmişti. Maç uzadıkça izleyen herkes taraf tutmayı bıraktı ve sadece hayran kaldılar. Nadal’ın son setteki direnci bir dönemin kapandığını hissettirdi. Bu maçtan sonra tenis dünyasında denge tamamen değişti. Bugün hala en çok konuşulan finallerden biri.

3. Novak Djokovic - Rafael Nadal - Avustralya Açık Finali (2012)

Novak Djokovic ile Nadal’ın 2012 Avustralya Açık finali, tenis tarihinin en uzun grand slam finali olarak kayda geçti. Yaklaşık altı saat süren bu maç, fiziksel sınırların zorlandığı bir maraton gibiydi. Oyuncular zaman zaman ayakta durmakta bile zorlandı ama kimse geri adım atmadı. Ralliler uzadıkça maç teknik olmaktan çıktı, tamamen irade savaşına dönüştü. Djokovic’in zihinsel dayanıklılığı bu finalde net şekilde ortaya çıktı. Söylememiz gerek ki bu maç modern tenisin ne kadar sertleştiğinin de açık bir göstergesi niteliğinde. İzleyen herkes için yorucu ama unutulmaz oldu!

4. Serena Williams - Venus Williams - Wimbledon Finali (2002)

Williams kardeşlerin 2002 Wimbledon finali, kadınlar tenisinde yeni bir çağın başlangıcıydı. İki kardeşin Wimbledon sahnesinde karşı karşıya gelmesi maça baştan duygusal bir ağırlık yüklemişti. Güç, hız ve atletizm o güne kadar alışılan seviyenin çok üzerindeydi. Serena’nın oyunu kontrol ediş biçimi geleceğin habercisi gibiydi bir nevi. Bu maçtan sonra kadınlar tenisinde oyun temposu ciddi şekilde değişti. Seyirci sadece bir final izlemedi aynı zamanda muhteşem bir dönüşüme de tanıklık etmiş oldu.

5. Andre Agassi - Pete Sampras - US Open Çeyrek Finali (2001)

Andre Agassi ile Pete Sampras arasındaki maç, iki efsanenin de son büyük düellosu olarak görülüyor. Agassi’nin taban çizgisi oyunu ile Sampras’ın fileye dayalı stili kusursuz şekilde çatışmıştı. Maç boyunca tempo bir an bile düşmedi. Her set, iki farklı tenis felsefesinin mücadelesiydi. Tenis tarihinde nadir görülen bir veda havası taşıdığını da inkar edemeyiz.

6. Rafael Nadal - Roger Federer - Roland Garros Finali (2006)

2006 Roland Garros finali, Nadal’ın toprak korttaki mutlak hakimiyetini ilan ettiği maçlardan biri olarak tarihe geçti. Federer kariyerinin en büyük hedeflerinden biri için sahadaydı ama Nadal buna izin vermedi. Uzayan setler Federer’in sabrını sınadı. Maç ilerledikçe kortun kime ait olduğu netleşmiş oldu. Federer için bu final, tamamlanmamış bir hikayeyi temsil ediyor. Nadal ise toprak kortun tartışmasız kralı olduğunu kanıtladı.

7. Serena Williams - Venus Williams - Avustralya Açık Finali (2017)

2017 Avustralya Açık finali, Serena Williams’ın kariyerindeki en anlamlı maçlardan biriydi. Hamile olan Serena, bu durumuna rağmen kortta tam bir lider gibi oynadı. Maç boyunca kontrolü elinde tuttu. Venus direnç gösterse de Serena’nın kararlılığı baskın geldi.

8. Steffi Graf - Natasha Zvereva - Roland Garros Finali (1988)

Steffi Graf’ın 1988 Roland Garros finali, tenis tarihinde nadir görülen tek taraflı geçen maçlardan oldu. Karşılaşma boyunca oyunun kontrolü tamamen Graf’taydı. Hızı, doğru yerde yaptığı vuruşlar ve hatasız oyunu rakibine neredeyse hiç fırsat tanımadı. Seyirci bu finalde çekişmeden çok, kusursuz bir performans izledi. Bu maç, Graf’ın aynı yıl kazandığı Golden Slam yolundaki en net adımlardan biriydi. Kadınlar tenisinde seviye algısını yukarı taşıyan karşılaşmalardan biri olarak anılıyor.

9. Andy Murray - Novak Djokovic - Wimbledon Finali (2013)

Bu maç İngiltere için tarihi bir rahatlama anı olarak tarihteki yerini aldı. 77 yıllık şampiyonluk hasreti bu maçla sona ermişti. Murray baskıyı adım adım yönetti.  Maçın son anları ise oldukça duygu yüklüydü. Murray sadece bir final kazanmadı, bir ülkenin yükünü de omuzlarından atmış oldu. Tenisin en duygusal finallerinden biri olduğunu söyleyebiliriz.

10. Billie Jean King - Bobby Riggs - Battle of the Sexes (1973)

Listemizin son maçı, spor tarihinin en sembolik karşılaşmalarından biri. King’in sakinliği ve kararlılığı maça damga vurmuştu. Tribünler sosyal bir mücadeleye tanıklık etti. Kazanan sadece bir oyuncu olmadı ama tenisin toplumsal gücü de bu maçla görünür hale geldi. Hala referans verilen dönüm noktalarından biri.

İçeriğin Devamı İçin Tıklayın

Popüler İçerikler

Milletvekili Lütfü Türkkan, Son Tahliyelerden Sonra Telegram'da Suç İlanları Verildiğini İddia Etti
Gazeteci Fatih Altaylı Tahliye Edildi
Kendall Jenner da Paylaştı: Kürk Mantolu Madonna Nasıl Tüm Dünyada Popüler Hale Geldi?