Televizyonda fakir istemiyoruz. Herkes zengin olsun, fakirse de mutlaka zenginleşsin. Reytingler gösteriyor ki zenginlik kadar seyredilen pek az şey var.
Televizyonda fakir istemiyoruz. Herkes zengin olsun, fakirse de mutlaka zenginleşsin. Reytingler gösteriyor ki zenginlik kadar seyredilen pek az şey var.
Başlarda her şey güzeldi. Orta halli bir aileydiler. Sonra evin babası bir tane yellozun peşinden ailesini dağıtınca aile kafayı yedi. Evin anası zengin koca buldu, evin ortanca kızı da zengin koca buldu, evin büyük kızı da zengin koca bulmuştu ama kayınbabası para vermedi, evin oğlu da ünlü şarkıcı oldu. Ben böyle bereketli aile görmedim. Evin en küçüğünü izleyemedik. Acaba ona ne oldu?
İki tane kardeş var. Birbirlerini pek sevmiyorlar ama aynı kıza aşıklar. Mahalleli çocuklar, babaları fırıncı. Fırıncı iyi para kazanır aslında. Neyse büyük kardeş sevdiği kızı bırakıp okuldan tanıdığı, ayak altında dolaşan zengin kızıyla evlenip zengin olur. O derece ayak altında dolaşan zengin kızını nasıl buluyorlar anlamıyorum. Sonra sevdiği kız da gidip ayak altında dolaşan zengin kızının, ayak altında dolaşan zengin abisiyle evlenir. Yakışıklı sarı kafa erkek kardeş de hırs yapıp makarna satarak zengin olur. Kör olalım, bize niye bu kadar kolay değil!
Babası balıkçı olan, ne iş yaptığını, ne okuduğunu anlamadığımız bir kız var. Evden kaçıp adamın tekiyle Amerika'ya gidiyor. Orada hayırsız sevgilisinden hamile kalıp çocuk yapıyor. Herif de bunu bırakıp kaçınca, memlekete dönüyor ama dönerken ne tesadüf ki zengin oğlanla aynı uçağa biniyorlar ve olaylar gelişiyor. Bu işe güce girip hayat kuracağına adamın evine çöküyor. Yediği önünde yemediği arkasında. Arada da ben gururlu bir kadınım filan diyor. Sonrasını izlemedik. Fakat kesin zengin oldu. Olmazsa o dizi batar. Ayrıca bunun işe yaramaz fakir kuzeni de zengin oğlanın zengin kız kardeşiyle aşk yaşıyor. Fakir kızın sonradan ortaya çıkan zengin annesine de buradan selamlarımızı iletiyoruz. Bize sonradan anca vergi borcu çıkıyor. Diziyi arada kanal değiştirirken izliyoruz. İnşallah doğru anlamışızdır.
Bir tane kendi halinde fakir ama çok güzel bir kız var. O masumiyetle gidip zengin bir adamı kendine aşık etmek karşılığı bir iş kabul eder. Adamın asistanı olduktan sonra tabii ki de adama aşık olur, adam da buna aşık olur. Adamın zengin ortağı da biraz yanık sanki buna . Bir de her dizide olmazsa olmaz sarışın kötü kalpli bir kadın var. Zengin adam güya kızın doğallığından ve fakirliğinden etkilenir ama yalan. Kız çok güzel! O kıza herkes aşık olur.
Anladığımız kadarıyla normal, sıradan bir hayatı olan, 3 kız annesi bir kadın var. Bu gidip eski manitasıyla evleniyor. Tabii ki adam çok zengin! (Bizim eski sevdiklerimiz hep KPSS'ye girip memur oldu. )Haliyle birden bire konak hayatına geçiyorlar. Kızlar maymuna dönüyor. Ailenin zengin oğlanlarına aşık oluyorlar. Her taraf zenginlik oluyor. Çıldırırsınız.
İkisinin de adını Gül ile başlatıp aşırı zekalılık yaptıklarını düşündükleri için öncelikle senarist ekibe buradan saygılar. Birinin adı Gülfem, öteki Gülru, bunlardan sarışın olanı çok zengin, fakir olanı evdeki hizmetli ailenin kızı. Bu fakir olan zengine çok özeniyor. Önce zenginin erkek kardeşi buna aşık oluyor. Sonra da çok zengin bir doktor olan, zengin kadının aşık olduğu adam buna tav oluyor. Tabi böyle olunca fakir hizmetçi kız da zengin oluyor. Diğer zengin kadını delirtiyor. Gerçekten sonra ne oldu bilmiyoruz. Zengin doktor adamla evlenmiş, diğer zengin kadını mahvetmişlerdir herhalde. Zenginlerin bunlardan çektiğini kimse çekmedi.
Bir tane hem yetim hem öksüz hem fakir hem de minik bir kız var. Zengin bir ailenin ünlü oğluyla geçici bir dönem için anlaşmalı bir evlilik yapar. Tabii ki zengin ailenin yakışıklı ve ünlü oğlu buna aşık olur. O da yetmez onun zengin ve başarılı iş adamı arkadaşı da buna aşık olur. Hesaplamalarımıza göre ortalama bir fakir kıza en az 2 zengin aşık düşüyor. Eşofman giyip şapşallık yapan her fakir kıza deli gibi aşık olan zengin adamlar lokali nerede acaba?
Bu kız kapıcının kızı ama çok şükür okutmuşlar. Özel üniversiteyi burslu kazanıyor. Okulunu adam gibi okuyup hem kendini hem de ailesini kurtaracağına, zengin oğlanın peşinden hayatını mahvediyor. Çocuğa kendini zengin tanıtıyor gerizekalı. Ayrıca zenginler fakiri yüz metreden tanır. Çantanın markasından bile belli olurdu ama bu zenginler biraz saf çıkıyor, hemen inanıyorlar. Neyse apartmana da taşınan zengin oğlanla büyük aşk yaşıyor hanım kızımız. Çok af edersiniz ailesinin başına gelmeyen kalmıyor. Bir de yatı olan bir zengin adam daha var, o da aşık oluyor buna. Okulu bitiremiyor. Tam evlenip zengin olacakken bunu vuruyorlar. Yine ailesini mahvediyor.
Şehrazat adında beyaz yakalı, yalnız bir anne var. Eski kocasının ailesinden beş kuruş almadığı için zengin değil. Sonra çocuğu hasta oluyor, acil para lazım oluyor. Patronu olacak omurgasız şerefsizden avans istiyor. O omurgasız da kadıncağıza parayı veririm ama bir akşam takılırız diyor. Kadın kabul ediyor. Bunu anladık çünkü çocuğunun hayatı söz konusu. Sonra kadın en zor zamanında kendisini suistimal eden bu haysiyetsizle evleniyor. İşten filan da ayrılmıyor maşallah. Hakikaten de televizyon tarihinin en omurgasız aşk hikayesidir. Şehrazat zengin oluyor tabi, olmasa ölürdük.
Türk televizyon tarihinde fakir aşağılayan bir dizi daha. Görgüsüzlük, yol yordam bilmemezlik ve zengin koca sevdası ile Melek karakteri tam bir faciadır. Dünyada bizi çekemeyen güçler tarafından Gülben Ergen'i sempatik görelim diye tasarlanan projede, her şey Melek karakterinin düşük zekası, fakirliği, görgüsüzlüğü ve yer yer acemi kurnazlığının getirdiği bazı komiklikler üzerine kurulu. Hem koca hem de zenginlik sevdalısı Melek karakterinin elle tutulur tek tarafı çocuklarla ilişkisi. Dizinin sonunda Melek'le kasıntı zengin baba karakteri evleniyor. Melek de aslında koca bulamadığı için üç çocuk babası yaşlı bir adamla evleniyor ama gözümüze perde indiğinden biz bunu bir masal olarak görüyoruz. Dizideki en sevimli şeyin klişe kötü kalpli sarışın olarak, Seray Sever olması da mükemmel bir detay.
İşte zenginleşmek dedin mi böyle olacak. Kadın başka ülkeden köle olarak gelip saraya konuyor ya! Öyle iki arabaya üç tane kıyafete tav da olmuyor. Memleketin başına geçiyor neredeyse. Dönem bile seyredeceksek zenginlik içinde olsun. Ayrıca bir taneniz de çalışarak para kazansın. Evlenmeden zengin olmak mümkün değil mi acaba?
Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamanın yollarını alışkanlık haline getirmiş milletler; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar. - M.K. Atatürk
hay içeriğini öpeyim. ne kadar yerinde tespit. birde bunları izleyip ezberleyip bir araya geldiklerinde memleket meselesi gibiymiş gibi münakaşa etmiyorlar mı delirecem. vahim haldeyiz :(
Yalnız dizileri halk diliyle anlatış tarzın mükemmel ötesi, sıkılmadan okudum :DD