Televizyon Yayınlarında Nereden Nereye Dedirten Sansür Uygulaması ve Ahlak Bekçileri

Malum memlekette her gün bir olay oluyor, daha doğrusu her gün 'Zaytung'tur yahu' dedirten bir gelişme, bir açıklama, bir olay yaşanıyor. Sabahları sosyal medyaya 'bakalım kim, nerede, ne yapmış?'tan 'bakalım dünyanın başına ne gelmiş?' diye bakar olduk. Kişisel olarak da hayatımın en parlak yazlarından birini yaşamıyorum. Kısacası Instagram’ın “yalan dünya”sından Twitter'ın “sözüm ona” gerçeklerine düşmüş haldeyim... Neyse yine haddinden fazla uzattığım girişi bitirip konuya gireyim. Aslında konu da muallak.

Bir tarafım sokak hayvanları üzerinden yürütülen politik mücadeleden bahsetmek, bu gezegenin sadece İNSANA ait olmadığını, bu zihniyetle devam ederek ortada bir gezegen kalmayacağını yılmadan anlatmak istiyor. 

Bir yanım ise avaz avaza 'tecavüzcüler, uyuşturucu tacirleri, hırsızlar, karısını çocuklarının gözü önünde öldüren caniler dışarıda ama gazeteciler içeride böyle iş mi olur?' bağırmak derdinde. 

 Bir üçüncü yanım ise değişen 'sosyal hayat normları' konusunda acayip şaşkın. 79'lu olduğum için bizim kuşağın çok iyi anlayacağı bir cümle ile özletmem gerekirse: 'Biz çok şanslı gençlermişiz.' Bana bunu söyleten hatta yazıyı da bu kıvama getiren olay ise sabah denk geldiğim eski bir reklam.

Hakikaten nereden nereye?

Dedim ya size kişisel olarak pek parlak zamanlar geçirmiyorum, rahatlamak için hafta içleri daha önce yüz kez izlediğim Aşk-ı Memnu'ya sardım. Kıvanç Tatlıtuğ'a bakayım da gözüm gönlüm açılsın diye... Fakat bu defa Kanal D sayesinde dizinin yarısını izleyemiyorum. Çünkü Bihter ve Behlül karakteri arasındaki en ufak yakınlaşma Türk aile yapısına aykırı olduğu için, kötü örnek teşkil edeceğinden sansürlenmiş. Peki o halde diziyi yayınlamanın anlamı var mı? Madem bize uygun değil toptan yayınlanmasın. Ne kadar kırparsak kırpalım illa reyting alırız diye bu eğreti 'sansür' sistemine ayak uydurmanın neresi etik? Gerçekten hayal kırıklığı içinde soruyorum bu soruyu.

Sonra gelelim bu aileyi koruma meselesine. Madem televizyon ekranlarında kötü örnek olacak şeyler yayınlanmayacak. O halde Allah aşkına gündüz kuşaklarına bir göz atıverin. O zaman yengesiyle ilişki yaşayan Behlül'ün sütten çıkmış ak kaşık olduğunu göreceksiniz. Kayınpederiyle kaçan mı ararsınız, biri resmi nikahlı olmak üzere birkaç kişiyle aynı anda evlilik yürüten mi ararsınız ya da sürekli DNA testi yaptırıp senelerdir baktığı çocuğun kendisinden olmadığını öğrenip stüdyoda fenalık geçirenler mi? 

Açın bakın.

Bunlar bizim aile yapımızı etkilemiyor mu ya da doğru soruyu sorayım: Bu ekrandaki kişiler bizim insanlarımız değil mi? Eğer öyle ise (başka bir memleketten ya da cast ajansından getirilmiyorlarsa) o korumaya çalıştığımız yapı çoktan çökmüş haberiniz olsun. Seneler önce yazılmış birkaç kez çekilmiş bir edebiyat eseri uyarlamasındaki iki öpüşme sahnesini keserek ya da içki kadehlerini blurlatarak kurtarılacak noktada değiliz, geçmiş olsun.

Ve son sözüm de havaalanında öpüşen gençleri görünce dünyanın sonu gelmişçesine kendini yırtan hanımefendiye: Bu hakkı size kim veriyor? Yasalar belirlemiş, toplum içinde yapılabilecekler belli. Çıplak değiller, cinsel bir aktivite söz konusu değil. Bu neyin korkusu? Ve size ve sizin gibi düşünenlere birkaç soru: Sokakta karısını, kız arkadaşını döven bir adam görseniz de böyle tepki verecek miydiniz? O dayak yiyen kızın üzerinde diyelim ki mini etek var, bu sizin vereceğiniz tepkiyi etkileyecek miydi? Ve gündüzleri tv izliyor olduğunuzu varsayıyorum. Nasıl oldu da hâlâ kalp krizi geçirmediniz?

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı
İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
YORUMLAR
28.08.2023

10 sayfa boş boş yazmışsın

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ