Malum memlekette her gün bir olay oluyor, daha doğrusu her gün 'Zaytung'tur yahu' dedirten bir gelişme, bir açıklama, bir olay yaşanıyor. Sabahları sosyal medyaya 'bakalım kim, nerede, ne yapmış?'tan 'bakalım dünyanın başına ne gelmiş?' diye bakar olduk. Kişisel olarak da hayatımın en parlak yazlarından birini yaşamıyorum. Kısacası Instagram’ın “yalan dünya”sından Twitter'ın “sözüm ona” gerçeklerine düşmüş haldeyim... Neyse yine haddinden fazla uzattığım girişi bitirip konuya gireyim. Aslında konu da muallak.
Bir tarafım sokak hayvanları üzerinden yürütülen politik mücadeleden bahsetmek, bu gezegenin sadece İNSANA ait olmadığını, bu zihniyetle devam ederek ortada bir gezegen kalmayacağını yılmadan anlatmak istiyor.
Bir yanım ise avaz avaza 'tecavüzcüler, uyuşturucu tacirleri, hırsızlar, karısını çocuklarının gözü önünde öldüren caniler dışarıda ama gazeteciler içeride böyle iş mi olur?' bağırmak derdinde.
Bir üçüncü yanım ise değişen 'sosyal hayat normları' konusunda acayip şaşkın. 79'lu olduğum için bizim kuşağın çok iyi anlayacağı bir cümle ile özletmem gerekirse: 'Biz çok şanslı gençlermişiz.' Bana bunu söyleten hatta yazıyı da bu kıvama getiren olay ise sabah denk geldiğim eski bir reklam.
10 sayfa boş boş yazmışsın