Hepsi birbirinden renkli karakterlerin de, bambaşka hayatları ve hikayeleri vardı...
Hepsi birbirinden renkli karakterlerin de, bambaşka hayatları ve hikayeleri vardı...
Yurdanur zengin bir fabrikatörün üniversite öğrencisi kızıdır. Tek çocuktur ve ailesinin kıymetlisidir. Özellikle üniversitelerde politik grupların arasında şiddet olaylarının yükseldiği dönemde, her ne kadar zengin bir ailenin şımarık kızı gibi görünse de; olanlara kayıtsız ve tarafsız kalamaz.
Yakın bir arkadaşının bir eylem sırasında yaralanması üzerine kendilerine yardım eden Mehmet ile tanışır. Yıldırım hızında aşık olurlar.
Yurdanur bize emeğin, inancın ve sevginin değerini defalarca hatırlatacaktır televizyon ekranlarında...
Mehmet orta halli bir ailenin çocuğudur. Yurdanur ile aynı fakültede okumaktadırlar. Her ne kadar bir kaos ortamında birbirlerine rastlamış olsalar da, ilk görüşte aşık olurlar.
Mehmet örgütlüdür, devrimcidir. Ne Mehmet'in arkadaşları, ne de Yurdanur'un çevresi bu yeni filizlenen aşktan memnun olmazlar. Fakat aralarındaki asıl engel daha büyüktür...
Dinçer Bey, kızının bir 'anarşik' ile olmasını istemez. Bu yüzden, önce Mehmet'in ailesini 'gelin madem kız isteyin' diye eve çağırır ve ardından onları aşağılayarak kovar. Babasının bu hareketini hazmedemeyen Yurdanur, o gece evini terk eder ve Mehmet ile yaşamaya başlar.
Dinçer Bey, evi terk etmek üzere olan Yurdanur'a bağırır: 'O kapıdan dışarı çıkarsan bir daha geri dönemezsin!'
'Çıktığım zaman geri dönemeyeceğim bir ev zaten benim evim değildir, hiç olmamıştır.' diyen Yurdanur, bir daha Mehmet'ten hiç ayrılmayacaktır.
Bu konakta birbirinden farklı insanlar yaşamaktadır!
Madam Niki, mübadelede Selanik'e gitmek zorunda kalmış İstanbullu bir hanımefendidir. Bu tatlı hanım; azınlık olmayı, vatansız olmayı anlatır:
'Bize ögretmişler bir ülke, bir vatan… Ülke dediğinin taştan demirden duvarı mı vardır? Bilemedim ülkem neresi. Yanlış saksıda büyüyen bir çiçek gibi... Hatırlarsın birkaç sene evvel bu Kıbrıs Barış Harekatı, kapımızda yazılar yazdılar. ”Piskos Makaryos” diye. Ben alışkınım gavurun kızı olmaya. Çıkıp pencereye bağırdım; ”Hepinizden daha Türküm” diye, dinleyen kim… Madem düşman eder bizi vatan dediğiniz şey yoktur benim vatanım! Güneşimi suyumu verin yeter…'
Kocası ve kızıyla İstanbul'a Urfa'dan göçmüştür. Soğuk ve ketum görünmesine rağmen oldukça sevgi dolu bir karakterdir aslında. Geçmişinde sevdiğine kavuşamadığı kırgın bir aşk hikayesi vardır. Ailesine karşı korumacı ve geleneklerine bağlıdır. Çok güçlü ve cesur bir kadındır. Yurdanur'dan okuma yazma öğrenir. Ticaret yapar. Fakat işler umulduğu gibi gelişmez...
Kızı Zarife'yi, uğruna öldürebilecek ve ölecek kadar çok seviyordur...
Zarife iyi huylu, utangaç, hayalci bir kızdır. Kurslara gider ve tüm gün nakış işler; güzel güzel kuşlar, çiçekler eker kumaşlara...
Bir gün birisine aşık olur; fakat babası onu başka birisine vermeyi kafaya koymuştur bile. Zarife, sevdiğiyle kaçar. Maalesef bu yolda Zarife çok kayıplar yaşayacaktır. İzlerken gözyaşlarınız sel olur, Zarife'nin o depresyonunu, yalnızlığını derinden hissedersiniz.
Suna Hanım, muhtemelen ekranlarda gördüğümüz en iyi 'teyze' karakteri olmuştur. En hüzünlü sahnelerde bile insanı ağlarken güldüren Suna Hanım, dizinin son bölümlerine kadar 'teyzelik' yapmaya devam edecektir!
Canan Cansev, küçük bir köyden İstanbul'a ünlü olma hayalleriyle gelmiş bir kadındır. Bir pavyonda şarkıcıdır. Çok güzel bir sesi vardır, tam bir diva'dır!
Fakat onun düşüşünü hazırlayan şey, ince ruhu olur. Sevdikleri için sürekli fedakarlıklar yapar, her seferinde ihanete uğrar ve yine de affeder. Bir ara gerçekten mutluluğu bulacağını sanırız fakat büyük aşkı kollarında trajik bir şekilde ölür.
Canan'ın şarkıcılık kariyeri, bir sevgilisinin sinirlenip suratını yakmasıyla son bulur. Dizinin en yürek yakan hikayesi Canan Cansev'e aittir.
Geçmişteki karakterler ve günümüz gençliği arasındaki fark göze çarpmayacak gibi değildir. Yurdanur ve Mehmet'in kızı Feriha'nın; annesinin ve babasının yaşadığı zorlukları yaşama şanssızlığı yoktur. Fakat aynı zamanda da annesinin ve babasının deneyimlediği sevgiyi, bağlılığı, inancı tatma şansını da bulamaz.
Yaşamda genel olarak sorumsuzdur ve yanlış ilişkilerden yara alır.
Ercan, Suna Hanım'ın biricik torunudur. Ailesiyle beraber Almanya'ya taşınır. Son bölümlere doğru büyümüş haliyle diziye döner ve Feriha ile aşık olurlar!
'Ait olamamak' hissini çok iyi yansıtan Ercan karakteri, bir nevi geçmişe dönüşü simgeler. Aşk, sevgi, emek, bağlılık gibi duyguları Feriha ile beraber deneyimleyeceklerdir.
Hasan'ın korkunç dayakçı bir babası ve pasif, ses çıkaramayan bir annesi vardır. Hasan yeterince para kazanırsa her şeyi elde edebileceğini düşünür: aşkı bile!
Geride ise zihnimizden çıkmayan, birbirinden renkli ve güçlü kadın karakterler bıraktı.