Televizyon seyretmek uzun zamandır hayatımızın bir parçası. Ne onunla oluyor ne de onsuz... Müptelası olduğumuz dizileri, seyretmekten bıkmadığımız filmleri bir yana koyalım. Televizyonu açar açmaz karşınızda görünce sinirlerinizi alt üst eden şeyler vardır, bildiniz mi? Üstelik yıllardır gitmiyorlar da, hep oradalar! Buyrun o huzur ve mutluluk düşmanlarına!
Bütün kafadan kontak, cins, eğlenceli, acayip arkadaşlarınızı aynı eve toplayıp parti düzenleseniz böyle ortamı yakalamanız mümkün değil. Özellikle hiçbir boku beğenmeyen adaylar ve onların çok ilginç hikayeleri insanı antidepresan kullanmaya zorlayabilir.
Bir insanın bağı bahçesi olur, anlarım. O zaman diyebilir ki 'Keşke kendiliğinden uzayan bir hortumum olsaydı'. Hani bir ihtimal belki o zaman deriz. Bizim öyle bir durumumuz da yok ama nedense yarım saat boyunca bu ürpertici reklam bizi esir alıyor. Açık konuşayım, ben korkuyorum!
Gerçekten çok ilginç şeyler oluyor bu evde. Seveni kadar sevmeyeni de çok. Hayattaki dayanma gücü diğerlerine göre daha sağlam olan bireyler oturup seyrediyor. Ekrana 5 dakikadan fazla bakınca Survivor şampiyonu oluyorsunuz.
Hayattaki bütün hırsını magazin dünyasında o ara gündemde olan kim varsa ondan çıkartan sunucuların çıldırdığı programlar bütünü. Kimisi diyor ki 'Ben onu ünlü olmadan önce de tanırdım', kimisi diyor ki 'Allah onun çıkardığı albümün belasını versin!'. Ortalık kan gölüne dönüyor, sağdan soldan atlılar koşarak geçiyor...
Küçük bir çekirdek ailenin aylık gıda tüketimini bir öğünde yiyen sunuculu programı bilenler bilir. Allah daha çok versin, afiyet ollun gözümüz yok. Ancak gecenin bi saatinde kimsenin kuyu kebabı bulma imkanı olmuyor. İnsan biraz can çektirmeden yer ya!
Sizi bize sayıyla verdiler büyük ihtimalle. Dört tane insanın bilinç altında kah oraya kah öbür tarafa sürüklenen ne kadar düşünce varsa hepsine tanık oluyoruz. Çoğu insanın ulaşmak istediği kafa belki de böyle... Olamaz mı? Olabilir...
'Bi ara ne furyaydı ya, kayboldu gitti' diyenler uydudan çeken kanalları bir açsın. Açsın da görsün olayın nerelere geldiğini. Bakın bu balı almanız için ev veriyorlar. Israrla neden almıyorsunuz hala anlamış değilim...
Bizi niye kandırıyorsunuz, bunu bir söyleyin? Bize deyin ki haberler bitti ya da ne bileyim artık sadece reklam seyredeceksiniz... Belki dünyada iyi şeyler oluyordur da en son söylersiniz diye bir umut bekliyoruz ekran başında. Ne o? Her nerede yaşıyor ve yaşatılıyorsanız bye bye... Yok ya???
Bu programlarda çoğu zaman hiçbir şey anlatılmıyor arkadaşlar. daha doğrusu anlatanı dinlettirmeyen bir başkası kesinlikle oluyor. Tam 'Aha bi şey diyo' dediğimiz an 'Sadece soruyorum' ya da 'Efendim ben sizi dinledim bi saniye..' gibi şeyler araya giriyor.
'Acun Abi ben şimdi size uçan tekme atma şovu yapacam' dedikten sonra umudumuzu hiç kaybetmediğimiz günler oldu. Millet olarak ön yargılı olmamayı, bir şans vermeyi seçtik. Peki o ne yaptı dersiniz? 'Hiçbir şey' dediğinizi duyar gibiyim...
Aslında sadece cinsel yaşam için değil çoğu sağlık sorunu için çeşitli çözümler sunduğunu iddia ediyor kendisi. Doğruluğunu bilemiyoruz. Sadece kendisinin prostat, iktidarsızlık gibi sorunları anlatırken kullandığı araç gereç ve alet edevat oldukça ilginç. Konulu, resimli anlatım!
He diyeceksiniz ki 'Bunu anlamak için zengin olmak gerekmez!'. Net olarak söylüyorum, parası olmayan oturup seyretmez. Zaten bu programları bizim için yapmıyorlar, umurlarında da değiliz. 'Hayatımda bir boşluk var' diyenler buyursun seyretsin. 'Düğünde kaç çeyrek takarlar ki?' diye düşünenleri de böyle alalım.
Çok fazla sebep açıklamaya gerek yok. Sohbeti kesmek için televizyonu kapatmanız yeterli...
Nihat Doğan ile aynı galakside yaşamak başlı başına bir mutluluk düşmanıyken bunu televizyonda görsem kafayı yerim herhalde.
Özet: Televizyon izlemeyin aq.
Bir aralar TLC vardı. Aylarca izlemediğim televizyonu TLC için açardım. Hem ingilizcem gelişiyordu hem zevkliydi. Sonra dublaj yaptılar bok ettiler.