Telefonlarımızın içinde aslında hiçbirimiz kimlerin olduğunu gerçekten bilmiyoruz. Bazen indirdiğimiz bir uygulama, bazen bağlandığımız Wi-fi, bazen açık unuttuğumuz Bluetooth veya NFC bazen de ortak kullanıma açık şarj ünitelerine bütün verilerimize erişim imkanını ellerimizle vermiş olabiliriz.
Kamuya açık ortak şarj cihazlarının riskleri ile başlayalım:
Mobil cihazınızı, İETT otobüsleri, restoranlar, havaalanları, AVM’ler gibi ortak kullanıma açık bir şarj istasyonuna taktığınızda, şarj istasyonu kutusundaki USB bağlantı noktası, cihazınıza veya cihazınızdan veri aktarmak için kullanılır. Bu da cihazınıza kötü amaçlı yazılım yüklemek veya cihazınızdan kişisel bilgileri çalmak için kullanılabileceği anlamına gelir. Bu bilgilerin bazıları; dijital ortamlara giriş bilgileri, kimlik bilgileri, kişi listeleri, foto galeri ve diğer hassas verilerdir.
Telefonlarımızda kullandığımız uygulamalar sayesinde şu an dahi teknolojik cihazlarımızdaki verilerin kimlerin kullanımında olduğunu hiçbirimiz bilmiyoruz.
Foto galerimize, rehberimize, not defterimize, video kamera ve mikrofonumuza, SMS’lerimize, WhatsApp ve diğer sosyal medya uygulamalarımıza kimlerin eriştiğini veya erişebileceğini bilmediğimiz gerçeğini göz ardı etmeden yaşamaya alışmak zorundayız.
Günümüzde çok sıcak örneklerini yaşadığımız şekilde, galerinizdeki bir mahrem görüntü, rehberinizde olmaması gereken isimler, not defterinizde sakladığınız şifreler ve finansal bilgiler, özel yazışmalar, başınıza dert açabilir.
En ilkel iletişim tarzı olan mektup atarken dahi bir ücret ödenirken, anlık veri transferine kadar çok büyük imkanlar sağlayan sosyal medya ortamları neden ücretsiz?
Instagram, TikTok, Whatsapp, Facebook, Twitter, Google ürünleri neden bedava?