KÜLTÜR ve Turizm eski Bakanı Ertuğrul Günay, daha önce iktidarın yorulduğunu söylediğini, ancak son olaylarla kirlendiğinin de ortaya çıktığını öne sürerek, 'İktidar partisinin bugün sürdürdüğü pervasızlığı, bir anlamda şımarıklığı sona erdirecek, kamuoyundan ikaz almasının çok önemli olduğunu düşünüyorum' dedi.
AK Parti'den istifa eden İzmir Milletvekili Ertuğrul Günay, Antalya'nın Demre İlçesi'nde 17 Aralık operasyonu ve sonrasını değerlendirdi. DHA muhabirine açıklama yapan Günay, 17 Aralık'tan bu yana Türkiye'de yaşananların kamuoyunun vicdanını yaraladığını söyledi.
Türkiye'de hukuk tarihi açısından ileride ibretle kaydedilecek günler yaşandığına işaret eden Günay, geçmiş dönemlerde de bazı hükümet üyeleri ya da hükümet üyelerinin yakınları hakkında bu tür iddiaların olduğunu, ancak her seferinde hukukun olağan şekilde işlediğini anlattı. Hükümet üyeleri ve yakınları hakkında soruşturma usulü neyse onun aynen uygulandığına değinen Günay, şunları kaydetti:
'Büyük ölçüde bu suçlamalar aklanmayla sonuçlandı. Bu kez başka bir talihsiz süreç yaşandı. Birinci günden itibaren soruşturmayı sürdüren önce emniyet görevlileri, ardından yargı görevlileri hakkında inanılmaz bir tayin, sürgün furyası yaşandı. Bununla yetinilmedi, yasa değişiklikleri yapıldı. 2010 yılında Türkiye çapında bir kampanyayla 'yürütme artık yargıya müdahale etmeyecek' denilerek Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun yapısı önemli ölçüde değiştirildi. Bütün bunların sonucunda kamu vicdanının sorguladığı bir biçimde tahliyeler gerçekleşti.'
KAMU VİCDANI İTİBAR ETMEYECEK
Adalet Komisyonu'nda soruşturma olağan usullerde devam eder, ardından tahliyeler ve beraatlar gelirse bu karara herkesin ve kamu vicdanının itibar edeceğini anlatan Günay, 'Ama öyle bir sürgün, tayin, yasa değiştirme süreci izlendi ki, bundan sonra değil tahliye, mahkemelerden beraat bile çıksa hiçbir vicdan, kamu vicdanı buna itibar etmeyecek. Böyle bir noktaya geldik ve tahliyeler yaşandı' dedi.
Yolsuzluk operasyonu kapsamında tutuklanan eski İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler, eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın oğlu Kaan Çağlayan ve işadamı Reza Zarrab'ın 73 gün sonra tahliye edildiğini belirten Günay, tahliye gününe de dikkat çekti. Günay, şöyle dedi:
'Daha önce bundan 14 yıl evvel mütedeyyin insanlara karşı önemli baskıların yapıldığı söylenen, bunun soruşturmalarının, yargılamalarının yapıldığı ülkemizde, 28 Şubat'ın yıldönümünde, daha çok mütedeyyin insanların öncülük ettiği dershanelerin kapatılma kararı parlamentoda yasalaşırken, yolsuzlukla suçlanan hükümet üyelerinin yakınları da cezaevinden çıktı. Çok da ilginç bir rastlantı oldu; yine bir 28 Şubat günü. Bunu tarihin çok özel bir biçimde kaydedeceğini düşünüyorum. Muhasebesini, çok uzun olmayan bir süre sonra hep beraber yapacağız.'
TELEFON DİNLEMELERİ DİKKATE ALINMADI
Telefon dinlemelerine de değinen Günay, bu dinlemelerin Türkiye'de yeni bir konu olmadığını söyledi. Dinleme konusu gündeme geldiğinde arşivlere baktığını anlatan Günay, sözlerini şöyle sürdürdü:
'2008- 2009- 2010'da bu konuyla ilgili o zamanki bakan arkadaşlarımız, örneğin Adalet Bakanı, 'Canım, adliyede dinlemeler var ama, bundan ötürü suç duyurusu yok' demişti. Ulaştırma Bakanı, 'Dinlenmekten çekinen telefonunu kullanmasın' demişti. Dinleme olayları ciddiye alınmamış ve gelişigüzel dinlemeler yapıldığı konusunda da sürekli şikayetlerde bulunulmuş. Bundan önceki bazı yargılamalarda bu dinlemelerde, yargılama konusu ile ilgisi olmayan bazı kayıtların dosyalara girdiği konuşulmuş, buna kimse itibar etmemiş. Ne zaman ki hükümet üyelerinin doğrudan doğruya kendileri veya çok yakınlarıyla ilgili dinleme kayıtları ortaya çıktı, o zaman dinlemenin usulünce olması, özel yaşama girmemesi, gelişigüzel dinleme yapılmaması gibi evrensel ölçütler hatırlandı.'
KAMU YARARI VARSA GİZLENMESİ DOĞRU DEĞİL
Aile bireylerinin özel hayatını ilgilendiren konuşmaların kamuoyuyla paylaşılmasının yanlış olduğunu savunan Ertuğrul Günay şöyle konuştu:
'Bu dinlemeler ortaya birtakım yolsuzluk söylentilerini çıkarıyorsa, yolsuzluk soruşturmasının kanıtını veriyorsa, o zaman bunların kamuoyundan, yargıdan, basından saklanması mümkün değildir. Doğru da değildir. Bir politikacının veya kamu yöneticisinin kamudan gizli işlerinin toplum tarafından bilinmesinde kamu yararı varsa, kamuoyu tarafından bilinmesi gerekir. İtiraz edilmeyecek bir noktada arkadaşlar itiraz etti. Ama geçmişte itiraz edilmesi gereken hususları da görmezden geliyorlardı.'
YURTTAŞLAR OYLARIYLA UYARACAK
Türkiye'nin yerel seçimin eşiğinde olduğunu hatırlatan Günay, geçen seçimde AK Parti'ye oy veren yurttaşların, bu seçimde oylarını daha kıskançlıkla kullanacağını iddia etti. Yurttaşların başka partilere oy vererek iktidarı uyaracağını savunan Günay şöyle dedi:
'İktidar partisinin bugün sürdürdüğü pervasızlığı, bir anlamda şımarıklığı sona erdirecek, kamuoyundan ikaz almasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Yurttaşlar, iktidar partisini hukuk çizgisine girmesi konusunda, demokratik devletin ilkelerine uyması konusunda, cumhuriyetin geleneklerine uyması konusunda uyarmış olacak.'
HUKUK DARBESİYLE SORUŞTURMANIN ÖNÜ KESİLİYOR
Günay, Türkiye hukuk tarihinde görülmemiş bir hukuk ihlali, hukuk darbesiyle önemli bir yolsuzluk soruşturmasının önünün kesilmeye çalışıldığını öne sürdü. Bunun zapta alınması gerektiğine değinen Günay, 'Bunun zapturapta alınıp alınmayacağı da 30 Mart'taki seçimlerle ortaya çıkacak. Ondan sonra Türkiye yeni bir siyasi iktidar, yeni bir siyasi seçenek bulabilecek mi, yeni seçenekler ortaya çıkacak mı, onu sonra tartışacağız' diye konuştu:
'VİCDANIM EMİR VERDİ, İSTİFA ETTİM'
AK Parti'de istifa süreci hakkında bilgiler veren Günay, yeni bir siyasi arayışın temsilcisi olma veya yeni bir siyasi arayışın içinde bulunmak ya da başka bir partiye girme düşüncesiyle istifa etmediğini söyledi. 'Bana vicdanım, bu yolsuzluklara itiraz etmem, hukuk devletini savunmam, demokrasi prensiplerini şimdiye kadar olduğu gibi savunmam konusunda bir emir verdi' diyen Günay, açıklamalarını şöyle tamamladı:
'Ben o vicdani emrin gereğini yaptım. Bireysel olarak belki hiçbir siyasi oluşumun içinde olmayabilirim ama, Türkiye mutlaka yeni bir siyasi arayışı sürdürecektir. Daha önce bu iktidarın yorulduğunu söylüyorduk. Fakat bu son olaylarla iktidarın sadece yorulduğu değil, kirlendiği de ortaya çıktı. Yorulan, üstelik de kirlenen bir siyasi iktidardan demokrasi usulleri, sandık usulleri içinde kurtulmak, demokrasi için, hukuk devleti için, millet için büyük bir sağlık işaretidir bence. Milletin de bu sağduyuyu göstereceğini, 30 Mart'ta gereken uyarıyı yapacağını umut ediyorum. Hem de tüm kalbimle temenni ediyorum. Türkiye için çıkış yolu; 30 Mart'ta milletimizin oylarını düşünerek, siyasi parti taraflılığıyla değil, sağduyusuyla kullanmasından geçiyor.'
Ahmet ACAR/ DEMRE(Antalya), (DHA) -