Tekfur Sarayı'nda ‘Restorasyon Felaketi’

Restorasyona alınan 1000 yıllık Tekfur Sarayı’na ahşap pencere, alüminyum korkuluklar eklendi. Klima, merdiven ve çatı yapılarak kapalı bir mekâna dönüştürüldü. Uzmanlar Ortaçağ’dan kalan bir yapıya yapılan müdahaleleri “felaket” olarak nitelendirdi

Bizans İmparatoru Porfirogenetos’un emri ile bin yıl önce yaptırıldığı tahmin edilen Tekfur Sarayı, 12.yüzyıldan İstanbul’un fethine kadar Bizans’ın yönetildiği Blakernai Saray Kompleksi’nin içindeydi. Dünyaca ünlü Kaşıkçı Elması’nın çöplüğünden çıktığı rivayet edilen Tekfur Sarayı, İstanbul’un fethinden sonra çeşitli amaçlarla kullanıldı. 18. yüzyılda çini, 19. yüzyılda cam imalathanesi olarak kullanılan ve 1864 yangınında büyük zarar gören saray, uzun yıllar harabe halinde kaldıktan sonra 2002’de restorasyona alındı. İhaleyi Alpek Müteahhitlik firması kazandı, mimarlığını ise Şirin Akıncı üstlendi.

10 yıllık restorasyon çalışmalarında sona gelinirken, bin yıllık maziye sahip saraya monte edilen ahşap camlar ile teras kısmına konulan alüminyum korkuluklar görenleri şaşırttı. 

Mert İnan'ın Milliyet'te yer alan haberine göre, orjinal yapıya monte edilen bu eklentileri eleştiren sanat tarihi uzmanları, yapıya ayrıca merdiven eklenmesini ve çatı yapılarak kapalı bir mekâna dönüştürülmesini büyük bir hata olarak değerlendirdi. Restorasyona yönelik eleştiriler ve yanıtları şöyle;

‘Temalı tatil köyünü andırıyor’

Mimarlık Tarihçisi Prof. Dr. Uğur Tanyeli; “Restore edilen eser adeta yeni bir bina haline getirilmiş. Tarihsel nitelik kaybedilmiş, yeni bir Bizans eseri ortaya çıkmış. Sarayın restore edilmiş haline baktığımda Antalya’daki temalı tatil köylerinden farksız görüyorum. Ahşap camlar da neyin nesi! Bizans yapısında ahşap pencere mi olur? Merdivenlerin nereden çıktığı tam olarak bilinmiyordu. Restorasyonda merdivenler eklenmiş. Soğuk demirciye yaptırılan parlak korkuluklar gülünç olmuş. Bu kadar kolay hoyratlık olmaz. Ortaçağ’dan kalan bir yapıyı adeta yeniden inşa etmişler.”

‘Restorasyon felaketi’

İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Engin Akyürek; “Bizans saray mimarisi konusunda önemli bir bilgi kaynağı olan yapının başına ne yazık ki ‘restorasyon felaketi’ geldi. İnşaat alanına konulan tabeladaki başlık, ‘Tekfur Sarayı Tamamlama İnşaatı’. Sadece dört beden duvarı kalmış olan yapı, mevcut haliyle konsolide edilip korunmak yerine tamamlanıyorsa, özgün niteliği yok olacak demektir. Bütün pencereler orijinal biçimleri bilinmemesine karşın, çift camlı pencere kanatları takıldı. Üçüncü Şapel dışarıdan algılanmayacak biçimde tamamlandı. Şapelin harika mimarisi dışarıdan bakıldığında kolayca algılanıyorken, artık bu görüntü fotoğraflarda kaldı. Şimdi şapel bina duvarına asılmış bir kutu gibi duruyor. Yapıya son darbeyi de vurmak üzere getirilen çok sayıda büyük boy klima cihazı, yapının tasarlanan işlevi konusunda fikir veriyor. Bu yapı, artık 12. yüzyıl Bizans sarayı kalıntısı olmaktan çıkmış, mimari bütünlüğü ve özgünlüğü bozulmuştur. Ne yazık ki çok değerli tarih yok olmuştur. Bütün bunlar da bir ‘bilim heyeti’nin öneri ve onayı ile yapılmıştır.”

‘İnfial uyandırdı’

Sanat Tarihi Uzmanı Prof. Dr.Zeynep Ahunbay: “Mimar Sinan Üniversitesi 1990’ların sonuna doğru sarayı bir kalıntı olarak korumayı öngörürken, şu anda uygulanan proje sıradan bir yapı gibi yeniden yapıma yöneldi. Önceki proje Sadettin Tantan’ın Fatih Belediye başkanlığı döneminde ortaya çıkmış; sarayın görkemli cephesini bir fon olarak kullanarak, avluda konser ve kültürel etkinlikler yapmak üzere geliştirilmişti. Son projede ise üst seviyelerine ulaşılan bir kapalı mekan yaratılma yoluna gidildi. Bu kadar önemli bir eserin ikinci derece tarihi eser muamelesi görmesi üzücüdür. Bu eserin cahil cesaretiyle, özgürce bütünlenmesi Bizans uzmanları, arkeologlar ve mimarlar arasında infial uyandırmıştır.”

‘Çalışmanın her aşaması belgelendi’

Tekfur Sarayı’nın restorasyonunu yürüten mimar Şirin Akıncı sözleşme gereği açıklama yapamayacağını belirtti. İBB ise eleştirilere şöyle yanıt verdi; “Sarayın 3 boyutlu tarama ve belgeleme çalışmaları yapıldı. Zemin kotlarının tespit edilebilmesi için Koruma Kurulu’ndan gerekli izinler alınarak İstanbul Arkeoloji Müzesi tarafından kazı çalışması hayata geçirildi. Kazıda çıkan buluntular belgelendikten sonra Koruma Kurulu’na verildi. Bizans ve koruma konusunda uzman kişilerden bir bilim heyeti oluşturuldu. Çalışmalar bu bilim heyetinin görüşleri doğrultusunda ilerlemektedir ve her aşaması belgelenerek, imalat detayları bu doğrultuda hazırlandı.”

Mert İnan | Milliyet

Popüler İçerikler

Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!
Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı