Kimi sinema severlerin özellikle kıymet verdiği bir kategoridir tek mekanda geçen filmler. Özel efektlere boğulmuş atlamalı zıplamalı filmlere alışık yeni nesiller pek bilmezler ama tek mekanın verdiği gerilimi fazla teknoloji bile veremez. Hani orada tıkılır kalırsın çıkamazsın, Sadece gerilim değil, komedi, gizem, bazen hepsi tek bir evde ya da bir odada vuku bulur. İŞTE ÖYLE ŞEYLER.
Bir oda ve odada on ikisi de ayrı cins adamlardan mütevelli 12 Angry Men sinema tarihinin de en iyi filmlerinden biri olarak görülüyor. Durmadan değişen dengeler ve ortamdaki gerginlik aksiyon filmlerinin ağzını burnunu kıran cinsten.
Sinema tarihinin en janti katillerini gördüğümüz The Rope, gerilim filmlerinin büyük başganı Alfred Hitchcock'un ilk renkli filmi olmasının yanısıra tek mekanda geçmesi ve izlerken tırnak yedirmesi özellikleriyle de biliniyor. Diğer bir önemli özelliği ise neredeyse hiç ara verilmeden çekilmiş olması. Makarada film değişmesi gerektiğinde kamera koyu renkli objelere odaklanıyor, bu sırada yeni makara takılıyor. Kamera hareket ederken bir yandan set görevlileri sessizce eşyaların yerini değiştiriyor. Sırf bu emek için bile izlenmeli.
Başka bir tek mekanda geçen Hitchcock şaheseri Dial M For Murder'da yanlış bir telefon aramasının insanın başını yakması anlatılıyor. Ufacık bir apartman dairesinde olaylar olaylar!
Yine Hitchcock'un güzide filmlerinden hem de popüler olanlarından Rear Window da tek mekanda geçiyor. Bacağı kırıldığı için evde oturmak zorunda kalan bir gazetecinin konu komşuyu dikizlerken bir cinayet olayının farkına varmasıyla olaylar gelişiyor. Hem tek mekan hem de adam yerinden kıpırdamıyor ama gerginlik yine had safhada.
Bir grup gencin ıssız yerlere gidip kurda kuşa ve manyak katillere yem olduğu bunlar olurken de mal mal konuştuğu filmlerdense bir grup profesörün bir arada olduğu bol beyin fırtınalı bir film izlemek daha güzel değil mi? Hem de durmadan 'Acaba ne olacak?' sorusu akıldan hiç çıkmadan. The Man From Earth ilginç konusu ve sonuyla izlenmeye değer tek mekan filmlerinden.
Kapalı yerde kalma korkusu olanların kaçınması gereken bir film Das Boot. 3 saat boyunca bir denizaltında gibi hissetmenize sebep olabilecek film ayrıca İkinci Dünya Savaşı'ndaki Almanlık hallerini de yansıtması açısından önemli. Tabii ki Almanlıktan alınan tat başka şeyden alınmıyor.
Her filmi değişik olmazsa ölecek illetine yakalanmış yönetmen Lars Von Trier'in baya baya tebeşirle kapı pencere falan çizdiği bir tiyatro sahnesinde geçen film sinir bozuculuğu ile meşhur. İzleyeni köyden ve köylüden tiksindirme garantili film, uzun ve sinir bozucu olmasına rağmen sürükleyici.
Ülkemizde 'başı sonu belli olmayan saçma sapan filmler' olarak bilinen Fransız sinemasına ait François Ozon'un yönettiği 8 Femmes müzikal olarak değerlendirilebilir. Adından da anlaşılacağı gibi kümese dönmüş bir ev, bir cinayet ve zanlıların hepsi marazlı birer kadın. Çok eğlenceli bir film.
İspanyollar gibi sülaleleri raad görünen milletten beklenmeyecek gerilim ve korku filmleri çıkıyor. 2007 yapımı filmde bir apartman içeridekilere sebep söylenmeksizin karantina altına alınıyor. Hikaye içeride kalan reality show sunucusu kız ve kameraman gözünden izleniyor. Birbirinden fitne komşular filmin gerilimini arttırıyor.
Çok büyük bir kısmı bir süpermarkette geçen filmde mekan değişse de çok anlaşılmaz zira her yer sisli. Stephen King'in romanından uyarlanan The Mist'te en korkunç şeyler insanlar. Topluluk halindeyken ne kadar gerizekalı olabildiğimizi yüzümüze yüzümüze çarpan filmin en sinir bozucu kısmı ise sonu. Küfür garanti.
Meşhur sosyal psikoloji deneyi Stanford Hapishanesi'nin bir uyarlamasını anlatan film zaten deneyi bilenlerin konusunu okuyunca içini darlayacak cinsten. Film bir hapishane simülasyonunda başlıyor ama kendini fazlaca kaptıranlar sebebiyle yavaş yavaş Diyarbakır Cezaevi'ne dönüşüyor. İnsan insana bunu yapar mı? Yapıyor işte.
10 sene sonra buluşan 3 lise arkadaşının buluşması ve eski meseleler hakkında konuşmasından ibaret filmi izlerken farkında olmadan neler yaptığını düşünmemek elde değil. Bütçesi muhtemelen 100 dolar falan olan film kısa ve sürükleyici.
Kıymeti bilinmeyen bu güzel film hepi topu 5 kişi 1 salondan oluşuyor. Buna rağmen sürekli akışın değişmesi izlerken zamanı unutturuyor. Michael Caine'in gençliğini görmek için bile izlenebilir.
Kapanışı yine bir Hitchcock filmi yapsın. Lifeboat'ta mekan bile yok sayılır. Çünkü olay tek bir filikada geçiyor. Yani adam zamanında balık etli bir kadın kalçası kadar yerde geçen film yapmış, izleniyor.