Uykusunda gezeni, yemek yiyeni ya da konuşanı duymuştuk ama uyurken seks yapmaya çalışanına pek aşina olduğumuz söylenemez. Ne de olsa bu durum diğerleri kadar yaygın görülen bir durum değil. Ancak ‘seksomnia’ olarak bilinen bu rahatsızlık çok büyük sorunlara yol açabiliyor, hele ki günlük hayatımızın büyük bir çoğunluğunu uykuda geçirdiğimiz göz önünde bulundurulursa…
Bu uyku bozukluklarının içerisinde belki de en tehlikelilerinden biri olan, uyku sırasında kişilerde anormal cinsel davranışların gözlendiği ve hem toplumsal hem de adli sonuçlar doğurabilen ‘seksomnia’ adındaki uykuda seks yapma hastalığı. Seksomnia, bazı araştırmacılar tarafından uyurgezerliğin farklı bir versiyonu olarak görülüyor.
Seksomnia, uyurgezerlikle benzer özellikler gösterse de bu bozukluktan muzdarip kişiler kalkıp yürümüyor; kontrol edilemez bir cinsel ilişkiye girme ihtiyacı hissediyor. Partnerinin isteğine bakmaksızın bilinçsiz bir şekilde onunla sevişmeye çalışan hasta, anormal bir cinsel dürtüyle seks yapmaya başlıyor.
Seksomnia, hem hastanın hem de partnerinin üzerinde büyük psikolojik sorunlara yol açabiliyor. Gecenin bir yarısı kalkıp partnerini sekse zorlayan hasta, sabah uyandığında yorgun olduğunu ve etrafın dağıldığını fark edip büyük bir korkuya kapılıyor. Üstelik gece yaptığı hiçbir şeyi hatırlayamamak hastayı daha büyük bir buhrana sürüklüyor.
Eğer gece sık sık cinsel içerikli rüyalar görüyorsanız, uyku sırasında ereksiyon ve boşalmalar yaşıyor ve mastürbasyon yapıyorsanız ya da farkında olmadan partnerinizi aşırı bir istek ve arzuyla cinsel ilişki yaşamaya zorluyorsanız seksomnia hastalığından muzdarip olabilirsiniz demektir. Bu hastaların genellikle dalgın ve boş bakma, okşama çığlık atma, orgazm sesleri çıkarma, küfür etme ve partnerine fiziksel veya duygusal şiddet uygulama gibi davranışlar sergiledikleri görülür.
İşin fiziksel boyutları dışında, hastalar gece yaptığı davranışı hatırlamadıkları ve olayı ancak sabah karşı taraftan öğrenebildikleri için sıklıkla suçluluk, utanç, hüsran ve şaşkınlık gibi duygular hissederler. Partnerleri ise yaşananların hatırlanmaması sebebiyle kızgınlık, şüphe, korku, reddedilme hisleriyle boğuşabilirler. Görüldüğü gibi iki taraf için de zorlu bir psikolojik bunalım süreci söz konusu...
Uyku konusunda bilgilendirme, ilaç tedavisi ve davranış tedavisi içeren psikoterapi görüşmeleri ile hastalığın önüne geçmek ve onu kontrol edebilmek mümkün. Ayrıca kişilerin stresten, uykusuzluktan, alkol ve uyarıcı ilaçlardan kesinlikle uzak durması gerekiyor. Hastaların partnerlerinin de bu konuyla ilgili bilgilendirilmesi, hastalığın kontrolünde büyük bir etken.
Lisa, başlangıçta eşinin hasta olabileceğini hiç düşünmemiş. Gecenin bir yarısı kocası tarafından uyandırılan ve Lisa'nın söylediklerine tepki vermeden donuk gözlerle onunla birlikte olan eşi, sabahları yaşadıklarını hatırlayamıyormuş. Lisa, bunun bir fantezi olabileceğini düşünerek yaşananlara sesini çıkarmamış. Ancak bir süre sonra olayın gerçek yüzü ortaya çıkmış. Tabii, olaya Lisa gibi yaklaşmayan kişiler de söz konusu...
Sarah, bir gece uykusundan uyanıp erkek arkadaşı Tom'un onunla zorla birlikte olmaya çalıştığını fark etmiş ve yaşadığı bu travmatik durumun ardından ondan ayrılmak istemiş. Ancak Tom, gece yaptığı hiçbir şeyi hatırlamadığını iddia etmiş ve Sarah'nın sözleriyle adeta yıkılmış.
Sonrasında Tom'un rahatsızlığı fark edilmiş ve tedavi altına alınmış. Ancak bu aşamaya gelinene kadar yaşananlar ne yazık ki kolay kolay atlatılabilecek türden değil. Gördüğünüz gibi bu hastalık fark edilmediği müddetçe çok ciddi sonuçlara yol açabiliyor. Bu sebeple dikkatli olmanızda fayda var.
saçma bir içerik. tşk
Çok araştırıyor musunuz yaa bu tarz saçma içerikleri? İlk kez 2003'te görülmüş yani görülme sıklığı zaman, nüfus vs etkenlerle hesaplanmaya kalksa 8 milyarda bir belki. O da gelip bizi bulmaz merak etmeyin. Devam biz la pompa el pompinoya. Uyurken, uyanıkken, duşta, klozette aklınıza gelecek her yerde. Belki farkında olmadan bi hastalık da biz keşfederiz...