Taşınma Acısı Üzerine

Evden ilk ayrıldığınız gün neler hissettiğinizi, bavula, kutulara ilk neleri koyduğunuzu hatırlıyor musunuz?

Ben 24 yaşındaydım. İngiltere’ye, lisans yıllarım boyunca hayalini kurduğum, kabul mektubunu aldığım an sevinçten ağladığım okula gitmeye hazırlanıyordum. Ayrı kalamayacağımı düşündüğüm müzik CD’lerini seçtim önce:

Cole Porter’lar, Callas’lar, Goldberg Variations, Paris Concert, Köln Concert, Piano Concerto No. 3… Sonra kitapları, filmleri, sevdiklerimin yanımda götürmem için verdiği hediyeleri—yeni anahtarım için anahtarlık, beni bekleyen soğuk kış için eldivenler, atkı, aile fotoğrafları yerleştirilmiş albüm, iyi dilekler yazılı kartlar… — dizdim yere. Fotoğraf makinemi, dizüstü bilgisayarımı koydum yanlarına. İhtiyacım olacağını düşündüğüm kıyafetlerimi ve hatırası olanları yatağımın üzerine çıkardım.

Önümde duran dev valizi açtım ve yerleştirmeye başladım.

Daha önümde, yanımda, arkamda, yatağın üzerimde duran eşyaların üçte birini bile yerleştirmeden valiz ağzına kadar doluverdi. Aceleyle çantamı getirdim ve önce tezimde kullanacağımı düşündüğüm kitapları yerleştirdim. Burada da romanlara, şiir kitaplarına yer kalmamıştı. “Parfit mutlaka kütüphanede vardır, onu çıkarırsam iki CD daha alabilirim yanıma”, “hava soğuk olacak, tişörtlerin yerine bir kazak daha koysam?”

Neredeyse tüm olası kombinasyonları denediğim iki saatin sonunda sonra önümdeki yığının ancak yarısını benimle gelebileceğini fark ettim. Ailem, sevdiğim, arkadaşlarım, martılar, Boğaz’ın huzur bulduğum kokusu ile birlikte onların özlemini dindirebileceğini umduğum müziklerin, kitapların neredeyse tamamı, zor zamanlarda bana iyi gelen filmleri de arkada bırakmak zorundaydım. Valize sığmayan kitapları, CD’leri, DVD’leri kütüphaneme dizerken, yanıma almam için verilen hediyeleri dolaplara yerleştirirken, “onlarsız yeni yaşam alanım nasıl ‘ev’ olacak?” diye içimin acıdığını hatırlıyorum.

Oldu. Yaklaşık üç hafta sonra penceresinden göletin kıyısında tüylerini temizleyen kuğuları izlediğim odamda evimde hissetmeye başladım. Zamanla yeni CD’ler, kitaplar, fotoğraflar, eldivenler, hatıralar eklendi İstanbul’dan getirdiklerime. 

O oda ile birlikte, biri de okyanus ötesine olmak üzere 7 evim oldu. Her seferinde de ayrılırken geride bıraktıklarım, yanıma almadıklarım, alamadıklarım… “Artık alıştım, objelere, mekanlara yüklediğim anlamdan tamamen özgürleştim” derken son taşınmada 24 yaşımın ayrılık acısına gidiverdim. Neredeyse tüm pandemiyi mavinin tüm tonlarını izlediğim, karşımdaki ağaca uğrayan papağanlarla, kargalarla, martılarla sohbet ettiğim balkonunda geçirdiğim için mi, koridorunda 42 km koştuğum için mi, hayatımın en mutlu, huzurlu günlerini orada geçirdiğim için mi, bilinmez, taşınma süreci yıllar sonra ilk kez beraberinde yası getirdi.  

Kucağımda balkon demirlerinden özenle geriye sardığım sarmaşık boş odalara, denize, gemilere son kez bakarken en çok da burada yaşanan duyguları da geride bırakıyor olma ihtimalinden korktuğumu fark ettim.

…….

Bugün 10. günüm. Tüm kitaplarım kütüphanede, tablolarım duvarda. Pillow onun için hazırladığım yastık-köşede huzurla uyuyor. Çayım yanımda, Ulysses' Gaze’i dinliyorum. Evde miyim? Sanırım.

Instagram

X

Facebook

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı
Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman