Tası Tarağı Toplamak Deyiminin Bilinmeyen Hikayesini Duyunca Pek de Şaşırmayacaksınız

Sizce bu deyim nereden geliyor?

Tası tarağı toplayıp gidiyorum valla, bıktım bu işten.

Ben demiyorum bunu, birileri diyor ve genellikle ilişkiyi kesme aşamasında söyleniyor bu ifade. Tabii her zaman elimizde olan durumlar için geçerli değil, bazen ilişkiyi kesmek için zorlanıyoruz, o zaman da toplanacak yegane şey tas ve tarak oluyor.

Bir de bir yerden belli etmeden uzaklaşma anlamında da kullanılıyor, çok sık olmasa da.

Ancak bu deyimde geçen tası tarağı toplama eyleminin neden kıyafeti ayakkabıyı toplamak olmadığını şöyle bir düşünelim. Mantıklı sebepler aramaya başlamayın çünkü böyle bir mantıktan ziyade tarihte yaşanmış bir olaya dayandığına dair iki efsane var. Bakalım siz hangisini daha gerçekçi bulacaksınız.

İlk efsanemiz şöyle. Vaktiyle seyyar berberlerin yasak edildiği bir dönem varmış...

Bu dönemlerde belediye zabıtasını gören berberler sürekli kaçış halindedir. O yasak döneminde berberlerin tek ekipmanı olan tas ve tarağı toplayıp kaçışı bugüne 'tası tarağı toplama' olarak geçmiş.

Bu hikayede 'makası tarağı toplama' gibi bir geçiş olmasını beklerdim, o yüzden gerçekliğinden hiç emin olamadım.

Buyrun ikinci ve daha uzun hikaye, İskender Pala anlatıyor.

Bağdat’ta Abbas Oş adında meşhur bir dilenci varmış. Mevsimine göre ya cerre çıkmak (yardım toplamak) yahut dilencilik yapmak suretiyle zengin olmuş. Bütün Bağdat’ın tanıdığı bu adamın şöhretinden istifade etmek isteyen bir sefil, Abbas’ı kollamaya başlamış.

Nihayet bir Ramazan gecesinde hamama girdiğini görüp, ardınca içeri dalmış ve kurna başında yanına yaklaşıp şöyle demiş:

Efendim! Bendeniz dilenciliğe başlamaya karar verdim.

Umarım ki bu asil sanatın inceliklerini bu kulunuzdan esirgemezsiniz. Ne türlü usul ve kaidesi var ise bilcümle öğrenmek isterim. Şu mübarek geceler hürmetine lütfediniz.

Abbas kabul etmiş, dilenciliğin üç kuralı olduğunu anlatmış.

Bir, her nerede olursa olsun istemeli.

İki, her kimden olursa olsun istemeli.

Üç, her ne olursa olsun istemeli. 

Yeni dilencimiz bu kuralları duyunca hemen Abbas'ın elini öpmüş ve 'Ben fakirim, bir şeyler ver bana?' demiş.

Abbas şaşırmış, kendisinin de onun kadar fakir bir dilenci olduğunu hatırlatmış.

Yeni dilenci ikinci kuralı hatırlatmış, herkesten dilenebileceğini söylemiş. Abbas artık diyecek bir şey bulamamış ve 'Bu kurna başında ben şimdi sana ne verebilirim be adam? Elbisem dışarıda, paralarım evde. İşte ortada bir tasım, bir tarağım var!'

Dilencimiz üçüncü kuralı hatırlatmış, "Her ne olursa olsun istemeli, ben tasa tarağa da razıyım."

Abbas'ın dili tutulmuş, tasını tarağını alıp hamamdan çıkıp gitmiş. O günden sonra dilenciliğe tövbe eden Abbas neden bu yoldan ayrıldığını soranlara 'Tası tarağı toplattık, bu işler bizden geçmiş...' dermiş.

Peki, sizce hangi hikaye daha akla yatkın? Yorumlarda buluşmalı!

Popüler İçerikler

Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi
ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi
Türkiye Kaçıncı Sırada? Bir Ankete Göre En Güzel Kadınların Bulunduğu Ülkeler Açıklandı
YORUMLAR
09.12.2020

1. daha mantıklı

09.12.2020

İkisi de umrumda değil

09.12.2020

cacık

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ