Dürüst olmak gerekirse, tarım uzun zamandır gençler için “çekici” bir meslek değildi. Ama artık bu değişiyor. Çünkü teknolojiyle tarımın ilişkisi derinleştikçe, üretim süreçleri de oyunlaştırma, mobil yönetim, dijital pazar erişimi gibi modern araçlarla donatılıyor.
Sosyal medya da bunda büyük rol oynuyor. TikTok’ta tarlasını anlatan genç çiftçiler, Instagram’da organik ürün hikâyeleri paylaşan girişimciler, YouTube’da üretim sürecini belgesele dönüştüren yaratıcı beyinler...
Bu nesil, “köyde yaşamak şehirdeki kadar havalı olabilir mi?” sorusunu kendine sormuyor bile. Çünkü zaten orada değer üretiyorlar.
Bu sadece bir teknoloji meselesi değil: Bu bir zihniyet değişimi
AgriTech sadece bir yazılım, bir uygulama, bir sensör demek değil. Bu aynı zamanda üretimi yeniden düşünmek demektir.
Bir zamanlar mevsimlere göre üretim yapılan tarlalar, şimdi veriye göre yönlendiriliyor. Geçmişte yılların deneyimiyle yapılan tahminler, artık algoritmalarla destekleniyor. Ama bu, geleneksel bilgiye sırt dönmek değil. Tam tersine, bu bilgiyi teknolojiyle harmanlayarak sürdürülebilir hale getirmek.
Belki de en güzeli: Bu dönüşüm, köylüyü dışlamıyor. Aksine, onu sürecin merkezine koyuyor. Çünkü ne kadar dijitalleşirse dijitalleşsin, toprağın ruhunu bilen bir çiftçiye hâlâ ihtiyaç var.