CHP eski lideri Baykal, Sezgin Tanrıkulu’nun Dersim konusundaki değerlendirmesiyle ilgili bir soru üzerine, “Tarihten husumet çıkarmak marifet değildir” dedi.
CHP eski Genel Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal, çeşitli ziyaretler için geldiği Aydın’da ilk ziyaretini partisinin il teşkilatına gerçekleştirdi.
Buradaki toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Baykal, CHP’den ayrılan Emine Ülker Tarhan’ın kurmuş olduğu Anadolu Partisi’yle ilgili düşüncelerini aktardı. Baykal, “Böyle bir noktaya gelmemeliydik. CHP’nin ilkelerine, devrimlerine ve değerlerine inanan insanlar, Cumhuriyet Halk Partisi’nin çatısı altında kendi aramızda tartışarak, kendi aramızda mücadelemizi sürdürerek, birbirimizi eleştirerek, gereken noktada beraberliğimizi, dayanışmamızı ortaya koyarak hayata geçirmeye devam edebilseydik… Bahsedilen olayda CHP içerisinde bazı arkadaşlarımızın ayrışma ihtiyacı hissetmiş olmalarından üzüntü duyuyorum ve bu ayrışmanın kalıcı olacağına da inanmıyorum. Sürekli olacağına inanmıyorum.
Er geç yaşanan olaylardan hepimiz dersler alacağız ve gerekli değerlendirmeleri yapacağız. Bununla birlikte ayrışmanın uygun olmadığını göreceğiz ve aslında da bunu görüyoruz. Ben gördüğümüzü düşünüyorum. Ama birileri bunu yaşayarak öğrenme durumunda olabilirler. Gönül isterdi ki böyle bir ayrışma olmasın. Ama şimdi biz bu ayrışmayı da değerlendirerek ve oradan sonuçları alarak ama CHP’nin birliğine, bütünlüğüne sahip çıkarak, CHP çatısı altında mücadelemizi sürdürmekteyiz. CHP’yi başarıya ulaştırmalıyız” dedi.
Kerbela ile Dersim olayları hakkında CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun özür dilemesinin parti görüşü olup olmadığına ilişkin soruya ise Baykal, bunun bir tuzak olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Bu konuda bir hüküm vermem uygun olmaz. Bu konuyla ilgili kendi anlayışımı söyleyebilirim. Bizim, bize karşı kurulan tuzaklara düşme konusunda bu kadar özensiz, bu kadar dikkatsiz olmamaya ihtiyacımız var. Dünyada bütün ülkelerin, bütün milletlerin tarihlerinde yaşanmış çok acı olaylar vardır. Ya var olacaksın, ya da yok olacaksın. Ayakta kalma mücadelesi çok büyük bedelleri beraberinde getirmiştir. Bugün bağımsız bir ülkede yaşıyorsak, bayrağımızı dalgalandırabiliyorsak, minarede ezanımızı bütün bu coğrafyada söyleyebiliyorsak kolay mı bu? Bu bir varlık mücadelesi gerektiriyor. O mücadeleyi vermişiz. Verirken bize büyük haksızlıklar yapılmış, zulümler yapılmış. Neler çekmişiz. Varlığımızı korumak için zaman zaman biz de bir takım üzüntü verici olayların içine girmişiz. Bu tarihin bir parçası. Tarihte yaşanmış olayları güncel siyasetin içine, güncel siyasetin sıcak rekabetinin içine malzeme yapmak yakışır mı? Tarihten husumet çıkarmak marifet değildir arkadaşlar. Tarihten husumeti her sorumsuz insan çıkarabilir ama devlet adamlarının görevi, tarihten husumet çıkarılması değildir. Bu yakışıksız ve ayıp bir olay. Bu bir tuzak. Şimdi o tuzağa biz geleceğiz, birileri sorumsuzca bu dediğim ayıbı yapacak. Sonra biz de o ayıbın parçası olarak, ‘Oydu buydu’ diye bir tartışmaya gireceğiz. Ne kadar yanlış. Ne düşüyorsunuz kardeşim? Yaşanmış acı olayların muhatabını iyi bilelim. Bugünün Türkiye’sinde bir siyasi parti bunun muhatabı sayılabilir mi? Bu, devletin kendini ayakta tutma, varlığını korumak, bütünlüğünü korumak mücadelesidir. O zaman Türkiye tek partili rejim içinde. O tek partinin içinde bugün siyaset yapanlarının tümünün siyasi ataları, dedeleri de var. Başbakan çıkıyor diyor ki, ‘Dersimde yaşananlar modern Kerbaladır.’ O faciayı günümüzdeki olaylara taşımanın anlamı ne? Birileri de çıkıp, ‘Uludere de yaşananlar modern Kerbaladır’ dese, üstelik Uludere’de yaşananlar bugünün siyasetinin parçasıdır. Sen iktidardasın, senin zamanında yaşandı. Sen yaptın bunları ve siyasi sorumluluğu var. Hala aydınlatılmadı.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın anayasayı hiçe saydığını söyleyen Baykal, “Türkiye sıkıntılı bir dönem yaşıyor. Önümüzde bir seçim var. Bu seçim çok çok önemli. Şu anda Türkiye’de çok büyük bir terslik var. Anayasal rejimimiz fiilen, anayasamızın öngördüğü hukuki, meşru çerçeveyi zorlayan bir durum ortaya koyuyor. Başkan olmak isteyen bir kişi olarak Erdoğan Cumhurbaşkanı olmuştur ve yeni bir rejim arzusuna göre Türkiye’yi yönetme arzusundadır. Önümüzdeki seçimlerde anayasayı değiştirecek çoğunluğu elde ederek bu fiili durumu, bu emri vakiyi, anayasa değişmeden elde ettiği bu başkanlık modelini hukukileştirmek arzusundadır” dedi.
DHA