Müzeler bugün halka açık alanlar olsa da her zaman böyle değillerdi. Hatta halka açık ilk müzeyi açan kişi ise Babilli bir kraliçeydi. Gelin beraber inceleyelim.
Müzeler bugün halka açık alanlar olsa da her zaman böyle değillerdi. Hatta halka açık ilk müzeyi açan kişi ise Babilli bir kraliçeydi. Gelin beraber inceleyelim.
Dünya çevresindeki milyonlarca müze, meraklıları için açık bir kitapcasına bekler. Bu müzelerde geçmişe dair birçok eser ve bilgi bulunur.
Tarihin başlangıcından uzun bir süre boyunca müzeler kişisel koleksiyonlardan oluşuyordu ve sadece en zenginlerin toplayabildiği nesneleri içeriyordu.
Birçok zengin ve soylu kişi, kendi müzelerini oluşturmak için can atıyordu.
Bu kadının adı Ennigaldi-Nanna idi ve kendisi Babil'in kraliyet soyunun bir üyesiydi.
Ennigaldi-Nanna zamanında görmesi zor olan birçok eseri toplatmış ve müzesinde sergiliyordu.
Müzede bulunan eserler tarih ile ilgili daha önce bilinmeyen birçok boşluğu doldurdu.
Nesnelere, Sümerce de dahil olmak üzere üç dilde yazılmış kil varillerden yapılmış “müze etiketleri” eşlik etti.
Halk bu müzeyi ziyaret edebiliyor ve bu eserler hakkında bilgi alıyordu. Böylece Nanna'nın müzesi bir eğitim aracı olarak da kullanılıyordu.
Nanna'nın müzesi, yalnızca zaman içinde yok olması muhtemel antik eserlerin korunması ve sergilenmesindeki rolü için değil, aynı zamanda modern müze uygulamalarının bir örneği olması açısından da önemliydi.
Nanna'nın müzesi sadece o güne ait değil ayn zamanda o gününde öncesine dair birçok eser ve bilgi içeriyordu.