Tarihte İz Bırakan 9 Müthiş Kadın Savaşçı

Onlar anne, kardeş, evlat ve eştiler. Ama her şeyden önce savaşçıydı bu kadınlar. Tarih boyunca, dünyanın her yerinde, kılıç ve silahlarını kullandılar, savaştılar ve kraliyetle karşı karşıya geldiler. Savaşta sayıları erkek yoldaşlarına göre az olmasına rağmen, bu ürkütücü kadın savaşçıların her biri tarihte kalıcı bir iz bıraktı.

1. Karyalı I. Artemisia

Av Tanrıçası Artemis'in adını taşıyan Artemisia, M.Ö. 5. yüzyılda bugünkü Türkiye sınırları içinde yer alan Halikarnas krallığının kraliçesiydi. Ancak daha çok bir donanma kumandanı ve Pers kralı Xerxes'i Yunan şehir-devletlerini işgali sırasında desteklemesi ile biliniyor. ('300: Bir İmparatorluğun Yükselişi' filminden hatırlayacaksınız.)

Salamis Savaşı'nda, onun kumanda ettiği donanma Yunanlılar'a karşı büyük bir başarı elde edince adı tarihe geçti. Yunan tarihçi Herodot Artemisia'nın kararlılığına ve müthiş zeki stratejilerine değinerek, bu deniz savaşındaki kahramanlıklarını kaleme aldı. Bu yazılar aynı zamanda onun amansız kendini koruma güdüsüne de işaret etmekteydi. Öyle ki bir Yunan gemisi tarafından sıkıştırıldığında, Artemisia kasıtlı olarak kendi gemisini bir Pers gemisi üzerine sürerek, Yunanlılar'ı onlardan olduğuna inandırmış, bunun işe yaraması üzerine yakasını sıyırmış; Pers gemisinin ise batmasına sebep olmuştu. Kıyıdan olanları izleyen Xerxes ise çarpışmayı gördüğünde Artemisia'nın bir düşman gemisini batırdığını düşünmüştü.

Tüm bunlara rağmen efsane, Artemisia'nın büyük bir savaşta ölmediğini, hayatını bir gönül meselesi sonucu kaybettiğini söylüyor.  Rivayete göre, Artemisia onu umursamayarak kendi sonunu getirecek olan bir adama delicesine tutulmuş; aşkından gözü hiçbir şeyi görmemiş ve onu uykusunda kör etmişti. Sevdiği adamın güzelliğini bu şekilde bozmuş olmasına rağmen ona olan tutkusu sönmeyen Artemisia, ancak bu yolla aşkın esaretinden kurtulabileceğine inanarak, Leucas'taki bir kayadan atlayarak boynunu kırmış ve rivayete göre o civara gömülmüştür.

2. Joan of Arc

Efsanevi bir kadın savaşçı olmasının yanında aynı zamanda Katolik bir azize olan Joan, Başmelek Michael'ın  Yüzyıl Savaşları'nda Fransa Kralı 7. Charles'a işgalci İngilizler'i defetmekte yardımcı olması konusunda onu yönlendirdiği görüleri başladığında yalnızca bir çocuktu. Başlarda, erkekler ve askerlerin alay konusu olmasına rağmen, Joan'un etkisiyle Orleans Kuşatması dokuz gün içinde sona erince herkes onu ciddiye almaya başladı.

17 yaşına geldiğinde, Fransız ordusunun kumandasında kilit bir rol oynadı ve askeri becerileri öldürmekten çok stratejiye dayalıydı. Fransızlar ona çok şey borçluydular, ancak onun sonunu getiren de İngiltere'ye sadık olan Burgonyalı Fransızlar oldu. 1430'da yakalandı, ve birkaç kaçış ve kurtarma teşebbüsüne rağmen, Joan kafirlik ve erkek kıyafetleri giyme suçundan yargılandı. Görüleri alay konusu haline gelmişti. Suçlu bulundu, ölüme mahkum edildi ve kazığa bağlanarak yakıldı.

Ölümünden sonra bile, Joan'un stratejilerinin Fransız savaş stilini etkilemeye devam ettiği söylenir. 25 yılı aşkın bir süre sonra, Katolik Kilisesi Joan'un davasını tekrar ele aldı ve Joan kafirlik suçundan artık geç olmakla beraber aklandı. Papa 15. Benedict Joan'u azize ilan ettiğinde aradan 460 yıl geçmişti.

3. Trieu Thi Trinh

Vietnam'ın Joan of Arc'ı olarak anılmasına rağmen, Trieu Thi Trinh ondan 1200 yıl önce yaşadı. 20 yaşındayken, Trieu 1000 kişilik bir kuvvet topladı ve 3. yüzyılda Vietnamlı yurttaşlarını ülkeyi işgal etmeye çalışan Çin birliklerine karşı ayaklanmaya davet etti. Erkek kardeşi onu bu isyandan vazgeçirmeye çalıştıysa da, Trieu'nun cevabı savaş alanında olduğu kadar sertti: 'Rüzgarda yolculuk etmek ve dalgalarda yürümek, Doğu denizinin balinalarını kesmek, sınırları temizlemek ve insanları boğulmaktan kurtarmak istiyorum. Niye başkalarını taklit edeyim, başımı eğip diz çökeyim ve bir köle olayım? Niye kendimi bayağı ev işlerine adayayım?' Bu sözden sonra, kardeşi de orduya katıldı.

Trieu savaş alanında görkemli bir figürdü: iki kılıç taşır, ve bir filin üzerinde parlak sarı elbiseleriyle arz-ı endam ederdi. Bölgesini özgürlüğe kavuşturup, Çinliler'i 30 işgal denemesinde de geri püskürttükten sonra mağlup oldu ve rivayete göre 23 yaşında intihar etti. Hazin sonuna rağmen, adı hala yaşamakta. Efsaneye göre, Trieu'nun sesi bir tapınak çanını kadar güçlüydü ve 3 metreye yakın bir boyu ve 1 metre uzunluğunda göğüsleri vardı. Bu efsaneler, bu müthiş kadının varlığının insanları geçmişten geleceğe ne denli etkilemiş olduğunu gösteriyor.

Konuşma becerisi göz önüne alındığında, onun etkisini kavramak kolaylaşıyor: 'Fırtınalarda seyahat etmek, açık denizlerdeki köpek balıklarını defetmek, köleliği tarihe gömmek istiyorum; herhangi bir erkeğin sevgilisi olup onun önünde eğilmek değil.'

4. Nakano Takeko

Japonya'nın bilinen az sayıdaki kadın samuraylarından biri olan Takeko, 1868'den 1869'a dek süren Boshin İç Savaşı'nda kendini ortaya koymadan önce, edebi ve askeri alanlarda eğitim görmüştü.

1868 sonbaharındaki Aizu Savaşı'nda, o ve gönüllü olarak savaşan diğer kadın savaşçılar Aizu ordusuna resmi olarak bağlı değildiler. Ancak, Takeko yoldaşlarını daha sonradan Joshitai ('Kadınlar Ordusu') olarak adlandırılacak bir birlik altında topladı. Silah olarak bir Japon kılıcı olan naginata'yı tercih ediyordu. Onun ün kazanmasına yardımcı olmakla beraber, bu silah onu savaş boyunca korumak için yeterli olmadı.

Takeko, Ogaki beyliğine ait Japon ordusuna karşı bir taarruz yürütürken göğsünden vuruldu. Düşmanlarının bedenine saygısızlık edip, kafasını ürkütücü bir savaş ganimeti olarak saklayacaklarına duyduğu korkudan dolayı, kız kardeşinden onu kesip gömmesini istedi. Bu onun son isteğiydi ve kafası kesilip bugünkü Fukushima sınırları içinde yer alan Hokai-ji Tapınağı'daki bir çam ağacının altına gömüldü. Günümüzde, her sene Aizu Sonbahar Bayramı sırasında kadınların gelip onu ve Kadınlar Ordusu'nu andıkları adına bir anıt dikili o civarda.

5. Tomoe Gozen

Ancak en ünlü kadın samuray, Takeko'dan yaklaşık 700 sene önce yaşayan Tomoe'ydi. 'Gozen', Tomoe'ye ustası General Minamoto no Yoshinaka tarafından verilen itibarlı bir ünvandı. 1180-1185 arasındaki Genpei Savaşı'nda erkek samuraylarla birlikte savaştı. Bir kadının erkeklerle birlikte savaşması oldukça olağandışıyken, Yoshinaka'nın Tomoe'ye ve onun savaş becerilerine duyduğu saygının önyargıları yıktığı anlaşılıyor.

Büyük tarih kitabı 'The Tale of Heike'de Tomoe 'dikkate değer şekilde güçlü bir okçu ve bir iblisle veya tanrıyla, at üzerinde veya yerde karşılaşmaya hazır; kılıç kullanması ise bin savaşçıya bedeldi.' denilerek tasvir ediliyor. Aynı zamanda güzel, korkusuz ve saygıdeğer biriydi.

Hobileri arasında vahşi atları dik tepelerden aşağı sürmek bulunan Tomoe, adamlarını devamlı olarak savaşa ve zafere sürükledi. Son olarak Minamoto no Yoshinaka'nın öldürüldüğü Awazu Savaşı'nda rol aldı. Bu mücadelede düşmanlardan kaçmayı başaran Tomeo, kılıcı bıraktı ve emekliye ayrıldı. Bundan sonrasında, evlendiği ve yıllar sonra eşi öldüğünde ise, bir rahibe olduğu söylenir.

6. Kraliçe Boudicca

Bir Kelt kabilesi olan Iceni'nin kralının eşi olan Boudicca bir kraliçeydi; onu bir savaşçıya dönüştürense dul kalması oldu. Eşi Prasutagus'un vasiyeti krallığın kızları ve müttefiği Roma imparatoru arasında paylaştırılması yönündeydi, fakat Roma ancak bir erkek evladın varisliğini tanıyordu. Bu nedenle, Prasutagus'un ölümünden sonra, Romalılar sadece işgal etmekle kalmayıp, Boudicca'ya işkence edip kızlarına da tecavüz ettiler. Olaylar bu şekilde sona ermeyecekti.

M.S. 60 civarında, Boudicca kendi kabilesi ve diğerlerine Roma'yı topraklarından defetmek üzere birleşme çağrısında bulundu. Komutasındaki 100.000 kişi ile, Boudicca Roma'nın Britanya'daki merkez üssü olan Camulodunum'u (bugünkü Colchester) ele geçirdi. Oradan birliklerini Londinium (Londra) ve Verulamium'a (St. Albans) sürdü ve şehirlerin yakılıp yıkılmasına ve 70,000 ila 80,000 insanın ölümüne sebep oldu. Kazandığı zaferler, İmparator Neron'un Britanya'dan tamamen çekilmeyi düşünmesine yol açtı. Ancak Boudicca'nın birliklerinin bir mağlubiyeti her şeyi tersine döndürdü. Bu mağlubiyetten sonra ona ne olduğu ise bir tartışma konusu. Yakalandığına dair bir kanıt olmadığından, hastalıktan veya intihardan ölmüş olduğu varsayılıyor.

Sebep olduğu yıkıma rağmen, Victoria Dönemi'nde dirilen efsanesi sayesinde Boudicca hala Londra'da iyi bir şekilde hatırlanır. 1902'de, Westminster Köprüsü'nün batı yakasına 'Boadicea ve Kızları' adını taşıyan bronz bir heykel dikildi. Bu heykel, savaşçı kraliçeyi iki atın çektiği bir savaş arabası sürerken gösterir; kızları da yanındadır, ve yukarı uzanan koluyla büyük bir mızrağı kavramaktadır. Kaidede ise şu sözler yazılıdır: 'Boadicea, Boudicca, Roma işgalcisi karşısında halkına önderlik eden ve M.Ö. 61'de ölen Iceni Kraliçesi.'

7. Grace O'Malley

Takma adı 'Grainne Mhaol'u gençlik isyanı ile ilgili bir hikayeden alan Grace O'Malley, 16. yüzyılda yaşamış bir savaşçı ve korsandı. Annesi Grace'in babasıyla birlikte denize açılmasına kızın uzun saçlarının halatlara takılacağını öne sürerek karşı çıkınca, bu asi ruhlu genç kız, hemen buklelerini kesmiş ve hem yolculuğa hak, hem de 'kel' anlamına gelen bir isim kazanmıştı. Bu cesur kadın İrlanda'daki Umaill Krallığı'nı, babasının ardından O Maille klanının şefi olarak yönetti. Miras aldığı gemileri ise korsanlık için kullandı.

Grace ve mürettebatı kıyılarına veya gemilerine yaklaşma cüretinde bulunan deniz taşıtlarına ayak basar ve geçiş vergisi talep ederlerdi. Ödeme konusunda direnmenin cezası şiddete maruz kalma veya ölümdü. Söylenceye göre, Grace o denli korkusuzdu ki gemide bir bebek dünyaya getirmesinin ertesi günü, onu korumak için kollarına alıp adamlarını şu sözlerle azarlamıştı: 'Bir yıl boyunca bugünün yedi katı kötü durumda olun, siz bensiz bir gün bile yapamayanlar!'

Yine de Grace en büyük karşılaşmasını I. Elizabeth'le yaşadı. Klan şeflerinin gücünün Elizabeth tarafından bastırıldığı bir zamanda, bir şef ona doğrudan yazma cesaretini gösterip, yalnızca İngiltere'nin düşmanlarına karşı olmak üzere korsanlığa devam etme izni talep etmişti. Mektuplaşmalar sonucu inatçı Grace Kraliçe Elizabeth'le yüzyüze görüşmek için İngiltere'ye yelken açtı; ve bu görüşmeler sonucunda kraliçe, Grace'in tutuklu kardeşi ve oğlunu serbest bırakmakla kalmayıp İngiliz kuvvetleri tarafından el koyulmuş mülklerini de iade etti. 

Ama hepsinden önemlisi, Elizabeth Grace'e 'tüm dünyayla olan kavgalarında savaşması' iznini verdi. Ve Grace de 1603 yılı civarında Rockfleet Kalesi'nde inzivaya çekilene kadar savaştı.

8. Lozen

Bu Apaçi savaşçısının, 1870'lerin Arizona'sında kardeşi Victorio'nun kabilesi ile birlikte San Carlos Toplama Kampı'na götürülmeye zorlandığında 30larında olduğu tahmin ediliyor. İçler acısı koşullarından ötürü bu kamp 'Kırk Dönümlük Cehennem' olarak anılmaktaydı. 1877 civarında Victorio, Lozen'ın da aralarında bulunduğu bir grup insanın kamptan kaçmasına rehberlik etmiş, birlikte arazileri işgal edip, Apaçi bölgesinin kontrolünü ele geçirmiş olan New Mexico'daki Black Mountain'ın yeni sakinlerinin yüreklerine korku salmışlardı.

Lozen böyle bir istila sırasında kadın ve çocuklara acımış ve o sıralarda bir çocuk olan James Kaywaykla'nın aktardığına göre, onları Rio Grande'nin ötesindeki güvenli bölgeye götürmüştü. Kaywaykla ondan şöyle bahsediyor: 'Güzel bir atın üzerinde muhteşem bir kadın olan Victorio'nun kardeşi Lozen'ı gördüm: . Kadın savaşçı Lozen! Bir erkek gibi at sürebiliyor, ateş edebiliyor ve dövüşebiliyordu.'

Erkek kardeşinin ise kayıtlara geçen sözleri şöyle: 'Lozen benim sağ kolum... bir erkek kadar güçlü, çoğundan daha cesur ve keskin bir stratejik zekaya sahip. Lozen, halkının kalkanıdır.' Ne yazık ki, Lozen, Victorio'nun buna en çok ihtiyacı olduğu anda ona kalkan olamamıştı. Lozen, çiçeği burnunda bir anne ve bebeğini Toplama Kampı'na geri uğurlarken, Victorio savaşta ölmüş; mücadelenin ve kardeşinin ölümünün haberini alan Lozen hayatta kalanlara yardım etmek için yola çıkmıştır. Bundan sonra, intikam isteğiyle tetiklenen ve tüm New Mexico'ya yayılan saldırıların bir parçası oldu. 

Daha sonraları Geronimo'nun yanında savaştı ve efsaneye göre yalnızca kollarını uzatarak düşmanın yerini ve sayısını sezebiliyordu. Geronimo'nun teslim olmasından sonra, Lozen da yakalandı. Bir savaş esiriyken tüberkülozdan öldü. Bedeni Apaçi geleneklerine uygun ve onurlu bir biçimde gömülmek üzere kabilesine iade edildi.

9. Zenobia

Eşinin ve üvey oğlunun 267 yılında suikaste kurban gitmelerinin ardından, Zenobia bugünkü Suriye topraklarında yer alan Palmira İmparatorluğu'nun başına geçti. Tahta geçtikten sonraki iki yıl içinde, Roma'nın ilerlemesini engelliyor ve Mısır ve Anadolu'yu işgal ederek, krallığının sınırlarını genişletiyordu. İyi bir binici olmasına rağmen, ordusuna duyduğu yakınlığı piyadeleriyle birlikte kilometrelerce yanyana yürüyerek gösteriyordu. Gerçek bir savaşçı kraliçeydi.

Zenobia, Romalılar hazinesinin bulunduğu Emesa'yı kuşatarak cevap vermeden önce, kilit ticaret yollarını ele geçirmeyi planlıyordu. Oğlu Vaballathus ile birlikte kuşatmadan kaçmayı başardılar, ancak Fırat Nehri kıyısında yakalandılar. Esir olarak alındılar, ancak Vaballathus'un Roma'ya giderken öldüğü tahmin ediliyor.

Zenobia'nın hükümdarlığı ise şiddetli ama kısa sürdü. 274 yılında aldığı mağlubiyetin Roma'da kutlandığı ve onun altın zincirlere bağlı halde bir askeri geçidin parçası olarak sokaklarda gezdirildiği söylenir. Bundan sonrası ise bir muamma. Bazı tarihçiler bir hastalık veya yaptığı bir açlık grevi sonucu öldüğüne, bazıları ise kafasının kesildiğine inanıyor. Daha iyimser bazı rivayetler ise onun doğruluğu ve zerafetine hayran olan Roma İmparatoru Aurelian'ın Zenobia'ya merhamet edip ona özgürlüğünü bağışladığını söylüyor. Hikayenin bu versiyonunun devamında ise Zenobia Romalı bir siyasetçiyle evleniyor, lüks bir ev ve bir sürü kız evlat sahibi olan seçkin biri ve bir filozof olarak hayatını sürdürüyor.

Popüler İçerikler

Wanda Nara'nın Icardi'nin Mesajını İfşaladıktan Sonra L-Gante'yle Yaptığı Paylaşım Icardi Fanlarını Kızdırdı!
Çanakkale'de AK Partili Belediyenin Tepki Çeken Atatürk Afişi Kaldırıldı!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Karşıtlarına Mesaj Yolladı: "10 Yıl Daha Yaşasa Bambaşka Olurdu"
YORUMLAR
21.08.2021

Tomris hatun, Erzurumlu kara Fatma,şerife bacı,halide Edip adıvar,halime çavuş ve kurtuluş savaşında vatan için savaşan nice kadınlarımız

20.08.2021

Hürrem Sultan nerde. :)

26.08.2021

Olum asıl mal sensin, burada ironiyi anlamamışsın zettor git.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ