Her gizem yeterince vakit geçmesinin ardından çözülür, gerçekler ortaya çıkar. Ancak tarihte öyle gizemler var ki, neler olduğuna dair en ufak bir fikir bile yürütemiyoruz... Teknoloji imkanlarının olmadığı ve birçok kafa karıştırıcı detaya sahip bu antik gizemler, bugün halen bir sır olarak kalmaya devam ediyor! Tarihin en esrarengiz 10 olayını sizin için derledik. 👇
2004 yılında Mısır'da yapılan bir keşif gezisinde arkeologlar tarafından keşfedilen şey herkesi şaşırttı. İki kavanoz içine yerleştirilmiş bir kavanozda yedi adet ayakkabı bulundu. Ayakkabıların iki çifti çocuk ayakkabısıydı, kalan ayakkabıların ise topal olduğuna inanılan bir yetişkine ait olduğu düşünülüyordu. Arkeologlar ayakkabı kavanozunun 2 bin yıl önce bilerek gizlendiğine inanıyor. Antik ayakkabı uzmanı Andre Veldmeijer, bu keşfin 'olağanüstü' olduğunu çünkü ayakkabıların durumunun çok iyi olduğunu söyledi. Yaptığı analizler sonucunda ayakkabıların pahalı olduğunu ve yüksek statü belirtisi oldukları sonucuna ulaşıldı.
Asıl soru ise; ayakkabılar niçin oraya saklandı ve geri alan olmadı? Veldmeijer, ayakkabı sahibinin bilinmeyen sebeplerden ötürü ayakkabıları saklayıp kaçtığına inanıyor.
Bu mağaralarda 300 bin yıl önce insanların yaşadığına inanılıyor. Bilim insanları, ayrıca bu mağaraya yakın büyük hayvanların yaşadığını tespit etti. Ancak buraya dair ilginç kısım, tarih öncesinde bu mağarada ayrıca stegodon (soyu tükenmiş hortumlu bir fil türü) ve gergedanların yaşadığına dair kanıtlar mevcut. İlginç olma sebebi ise mağaralar deniz seviyesinin biraz üstünde.
Paleoantropoloji uzmanı Lynne Schepartz bu hayvanların normal şartlarda mağaralarda yaşamadığının altını çizdi. Özellikle de stegodon ve gergedanların mağaralara girmeyeceğini söyledi. Ancak bir şekilde kalıntıları mağaralarda keşfedildi. Ortaya atılan teorilerden biri bu hayvanların bir etçil avcı tarafından öldürülerek kalıntılarının mağaraya getirilmesi oldu fakat bu hayvanlar olağanüstü derecede büyüklerdi. Diğer uzmanlar ise bunun insanlar yüzünden olduğuna inandığını söyledi.
1886'da yüzünde acı dolu bir ifade olan bir mumya keşfedildi. O zamandan beri ortaya birçok iddia atıldı. Mumyanın tüm organları yerinde duruyordu ve bu da mumyalamada yer almayan bir şeydi. Ortaya bir sürü iddia atılsa da hiçbiri kanıtlanamadı.
Long Island Üniversitesi'nden arkeolog Bob Brier, bu acı dolu ifadenin iki kişiden kaynaklanabileceğini söyledi: Birincisi mumyanın katili, ikincisi ise vücudu mumyalayan kişi (büyük ihtimalle mumyalanan kişinin tanıdığı biriydi). Diğer arkeologlarda cinayetten canlı canlı gömülmeye kadar birçok iddia ortaya attı. 2008 yılında National Geographic belgeselinde bu mumyanın babasını öldürmeyi planlayan Prens Pentawer'e ait olabileceği söylendi. Ancak hiçbir iddia kanıtlanamadı.
Orta Çağda dünyanın birçok yerinde hiçbir yakıta gereksinim duymadan yanan ışıklar keşfedildi. Bu ışıklardan çoğu sonraki hayatta ölülere rehberlik etmesi için kabirlerde mühürlenmişti. Bu kabirlerden birkaçı yıllar sonra açıldı ve ışıkların halen yanmaya devam ettiği görüldü.
Çoğu kişi batıl inançlarından dolayı bu ışıklardan korkuyordu. Bazıları pagan rahipleri kötü büyü yapmakla suçladı. Diğerleri ise uydurulan hikayelere inanmamayı tercih etti. Bir süre, Yahudi kabilelerinin bugün elektrik dediğimiz şeyi çok öncelerden keşfettiklerine inanıldı. Ancak bugünkü sahip olduğumuz elektrikle bile hiç sönmeyen bu ışıkların yerini almak çok zor.
Piramitleri Mısır ile bağdaştırdığımızdan dolayı başka bir yerde inşa edilen piramitlerin olması bizleri epey şaşırtıyor! Ancak Avrupa'da da piramitler mevcut. Hatta Yunanistan'da 16 tane var. En bilineni ise Argos'da bulunan Hellinikon piramidi. Bu piramit ilk olarak antik Yunan coğrafyacı Pausanias'ın yazılarında bahsediliyor. Pausanias, Description of Greece ((Yunanistan'ın Tasviri) kitabında 'piramide oldukça benzeyen, bir yandan Yunan askerinin siperine benzeyen yapı' olarak bahsediyor.
Hellinikon piramidine dair gizem ise kimse kimin inşa ettiğini veya niçin inşa edildiğini bilmiyor. Ayrıca ülkenin tarihinde önemli ibr yere sahip olduğu düşünülen yapının kazı çalışmalarının yarıda bırakılmış olması da bir diğer gizem.
İngiltere'nin en önemli kültürel simgelerinden biri haline gelen Stonehenge, Wiltshire'da yer alır. Stonehenge yapısını her biri yaklaşık 4.1 metre yüksekliğinde olan ve ağırlıkları 25 ton olan dikili taşlar oluşturmaktadır. Bu yapının niçin yapıldığının bilinmemesinin yanı sıra, kimlerin nasıl yaptığı da bilinmiyor.
Galler'in batısından, yaklaşık 225 km uzaklıktan getirildiğine inanılan bu taşların kimler tarafından bu şekilde dizildiği çözülemeyen bir gizem. Bazı tarihçiler söz konusu yapının Danimarkalılar, Yunanlar veya Romalılar tarafından yapılmış olabileceğine ihtimal veriyor. Pek çok teori mevcut olsa da, henüz kanıtlanmış bir şey yok.
Güzelliği ve zekası ile Mısır'ın en ikonik kraliçelerinden biri olan Kleopatra, Antik Mısır'ın son Helenistik kraliçesidir. Antonius ile olan aşk hikayesiyle tarihe adını yazdıran Kleopatra, asıl unvanı VII. Kleopatra olsa da kendinden önce gelenler unutulduğu için yalnızca 'Kleopatra' adı ile anılır.
Anlatılanlara göre, Kleopatra Antonius savaştayken öldü. Aşk acısına dayanamayan Antonius da kendi kılıcının üzerine düşerek ölmeyi tercih etti. Efsanelere göre sevgililer mumyalanıp birlikte gömüldü, ancak yapılan hiçbir arkeolojik çalışmada Kleopatra'nın mezarı bulunamadı. Kraliçenin mezarının keşfedilmesi takdirinde Tutankhamun’un mezarının keşfini dahi gölgede bırakabilir...
Güney Peru'daki Nazca Çölü'nde bazı canlı biçimlerini ya da çeşitli geometrik biçimlere benzeyen Nazca çizgileri, cevaplanamayan birçok soruya sahip! Bu çizgiler ilk olarak 1939'da Amerikalı arkeolog Paul Kosok, Nazca Çölü üzerinde keşif uçuşu yaparken keşfedildi. Bunun ardından bu çizgilere dair bilimsel çalışmalar yürütülmeye başlandı ve bir sürü teori ortaya atıldı.
Nazca'daki çizimlerin sayısının 1500'ü aşkın olduğu kanıtlandı ve çizimlerin çoğunu spiralden zikzaka çeşitli geometrik biçimler ve kuş, balık, maymun vb. hayvan motifleri oluşturuyor. Bu çizimleri ne amaçla yapıldığı ise halen merak konusu. Bazı araştırmacılar bunun yağmur duası ile ilgili olabileceğini düşünüyor. Bu işaretlerin bereketi sembolize ettiğine inananlar da var.
Kanada'nın Quebec eyaletinin doğusunda yer alan Oak (Meşe) Adası, ismini adayı kaplayan kızıl meşe bitki örtüsünden alıyor. 1795 yılında keşfedilen gizemli ada, efsaneye göre altında keşfedilmemiş bir hazine barındırıyor. Gömülü hazinenin adada olduğunu duyan birçok kişi hazine uğruna tüm servetlerini harcadılar ve canlarından oldular...
Bu adanın gizemini koruması ve 'lanetli' olarak isimlendirilmesinin sebebi ise hazinenin gizli olduğu düşünülen bölgelerde yapılan kazı çalışmalarında bölgeyi hemen su basması. Bunun sonucunda sayısız define avcısı çukurda su altında kalarak yaşamını kaybetti.
Popüler komplo teorisi ve iddialara göre, ünlü klasik rock grubu The Beatles'ın basçısı Paul McCartney 1966 yılında geçirdiği bir trafik kazası sonucunda hayatını kaybetti. Ancak o zamanlarda popülaritesinin zirvesinde olan grup bunu kaybetmemek için yerine müzik adamına benzeyen başka birini aldılar. Bu iddiayı doğrulamak için ileriye sürülen kanıtlar ise şunlardı:
Paul McCartney'nin farklı zamanlarda çekilmiş fotoğrafları arasındaki bariz fiziksel farklılıklar
The White Album ve St. Pepper's Lonely Heart Club Band albümlerinin kapaklarında Paul'un ölümüne işaret eden sembollerin yer alması
The Beatles'ın 'I'm Tired' şarkısının sonundaki konuşma tersten oynatıldığında duyulan 'Paul is a dead man, miss him, miss him' (Paul ölü bir adam, onu özlüyoruz, onu özlüyoruz) mesajı.
milyarlarca dolarlık bor rezervi var ameriga çıkarmaya izin vermiyor!! duyduğum en iyi efsane
#3 mumyalama Mısırlıların ölüye duyduğu saygının göstergesidir. Mumyalamanın kalitesi ve şekli kişinin statüsüne göre değişse de her kişiye yapılır. Bu büyük ihtimalle mısır halkına ya da imparatoruna büyük bir saygısızlık yapmış,vatan haini ilan edilmiş biri.