Tarihin Karanlık Zamanları! Victoria Döneminde Ceset Ticaretinin Perde Arkası

19. yüzyılın buhranlı İngilteresinde kenar mahallede öldüyseniz muhtemelen haberiniz dahi olmadan tıp dünyasına katkıda bulunmuşsunuz demektir. Ceset ticaretinin hayli yaygınlaştığı Victoria döneminde işlerin nasıl yürüdüğüne gelin yakından bakalım.

Kaynak: 1, 2

1830'ların Londra'sında sıradan bir büro memuru olarak yaşamını sürdüren John Unsworth, artan borcu yüzünden başlayan geçim zorluğuyla birlikte intihar etmeye karar verdi. Bunun için de zehir içmeyi denedi.

Eczaneden aldığı afyon ile birlikte zehiri içerek ölmeyi deneyen Unsworth, istediğine ilk aşamada ulaşamadı. Ancak evin hizmetçisi tarafından köpürürken bulunan John istediğine geç de olsa erişmiş, artık ölmüştü.

Kullandığı takma ad nedeniyle gerçek ismi hiçbir zaman bilinmeyen John'un ailesi ortaya çıkmayınca cesedi 48 saat içinde parçalara ayrıldı. Gazete kupüründe ölüm haberini öğrenen arkadaşları sonrasında tabutu taşımaya gelse de bunlar aslında satıcılardı.

Bu basit hikayede de gördüğümüz üzere Victoria Döneminin Londrasında ölen kişinin akrabası yoksa veya cenaze parası ödenmediyse sahipsiz cesetleri terk ederek para satan bir grup çıkıyordu. Bu düzen senelerce sürüp gidecekti.

Hatta bu iş 1832'de İngiliz tıp okullarının Anatomi Yasası ile birlikte 125.000 ceset takas etmesiyle resmileşti. Parçalanan cesetler satılıyor ve bu vesilesiyle para katlanıyordu. Bu durum uzun bir süre böyle gidecekti.

Hatta Londra'nın tüm büyük araştırma hastanelerinde ceset satıcılarının çalıştığı biliniyordu. Smithfield pazarının karşısında kirli yatak örtüleri topluyor gibi görünen hamallar aslında en yoksul semtlerde ölü beden arayan ceset tüccarlarından başkası değildi.

Peki ya bu işin ticaret boyutu? Doku yaşlılığından dolayı genç bedenleri tercih eden tıp öğrencileri, ayrıca hamile kadın/ölü doğum ve küçük bebek cesetleri için daha fazla yıllık ücret ödüyordu. Bunun nedeni ise 19. yüzyılda yaygın olan çocuk yatağı ateşi araştırmalarıydı.

Kayıtlara geçtiği kadarıyla yasanın geldiği 1832'ten yürürlükten kaldırıldığı 1930'a kadar 6000'den fazla cesedin parçalanılarak satıldığını biliyoruz. O dönemde Londra'daki yerel yönetime gelen yüzlerce şikayetin ise ihmal edildiğini okuyoruz.

Bu ticarette belgelenmiş en dikkat çekici suçlu ise St Mary's Newington bakımevinin ustası Alfred Feist. 1858'de 63 ceset parçalayıp satmak suçuyla yargılanan Feist'in ifadesinde anatomi işinin nasıl ilerlediği de ortaya çıktı.

Hastanelerden çok bahsettik ancak Victoria döneminde tedarik yapan tek kurum onlar değildi. Cambridge'den Oxford'a birçok üniversite araştırmaları için ölü bedenleri alıyordu. Ancak hastanelerin tersine daha uzak kesimlerden satın almayı tercih ediyorlardı.

Örneğin cesetlerini Hull'dan alan Cambridge Üniversitesi, cesetleri çürümeden 100 millik yolla getirmek zorundaydı. Bunun da çözümü Leeds üzerinden giden yüksek hızlı trenle haftada iki kez tedarik yapmaktan geçti. Yani bir nevi ölü treni.

Bunun gelişmiş bir ticaret olduğunu unutmamak gerekiyor. 1858 ile 1914 yılları arasında İngiltere'nin kuzeyinde tam 3500 parçalanmış ceset bulundu. Bu da İngiltere'de soy araştırmasını zorlaştıran bir detay olarak tarihe geçti.

Tıp alanındaki büyük ilerlemelerin bu öyküsünün arkasındaki rahatsız edici gerçeği görmezden gelmek ne yazık ki mümkün değil. Bu da gösteriyor ki geçmiş yıllarda sefalet içinde yaşadığınızda ne yazık ki satabileceğiniz tek şey bir kendi bedeniniz oluyor.

2005 yılında düzenlenen İnsan Dokuları Yasası ise bu alandaki eksikleri kapattı. Yaşayan akrabanın yazılı onayı veya vasiyet olmadan bedeninin başkası tarafından incelenmesine izin tanımayan yasa, ayrıca kadavralar üzerinden incelenen ölüm sonrası araştırmaları da denetime aldı.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir. 👇

Tarih Tuhaflıklarla Dolu! Kraliçe Victoria Dönemiyle İlgili, Duyunca Kulaklarınıza İnanamayacağınız 18 Gerçek
Victoria Dönemi'nde Masum Oldukları Halde Kadınların Yapması Ayıplanan Gündelik Şeyler
14 Karşılaştırmayla Altmış Yıldan Uzun Süre Tahtta Kalan İki İngiltere Kraliçesi

Popüler İçerikler

151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti
Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt