“Devlet, münferit kişiden, arkadaşlarından kopmasını, sevgilisini terk etmesini, kendi fikirlerinden vazgeçip önüne konan fikirleri benimsemesini, insanları alıştığından farklı bir şekilde selamlamasını, hoşlandığından farklı şeyler yemesini ve içmesini, boş zamanını nefret ettiği birtakım faaliyetler için heba etmesini, bütünüyle reddettiği maceralar için kendisini emre amade kılmasını, geçmişini ve benliğini reddetmesini ve bütün bunları yaparken her an yoğun bir coşku ve minnettarlık göstermesini, korkunç tehditler savurarak talep eder. Münferit şahıs bir kahraman olarak doğmamıştır, hele şehit olmak aklından bile geçmez. Sıradan bir insandır, birçok zaafı vardır… Ama kendisinden talep edilenleri istemez, bu nedenle düelloyu kabul eder – pek heyecanlı değildir, daha ziyade omuzlarını silkerek kabul eder düelloyu, ama diğer taraftan sessiz bir kararlılık içindedir de, yılmayacaktır.”
Nazilerin adım adım iktidara gelişini, “Yok canım, hiç olur mu?” denenlerin gerçek oluşunu yaşayan, sıradan bir Alman’ın tanıklığı… Politik olmayan, sertleşen siyasi mücadeleyi korunaklı bir konumdan izleyen, “Bana dokunmazlar,” diyen birisiyle karşı karşıyayız. Bu totaliter iktidarın nasıl herkese, her şeye, hayatın her alanına dokunduğunu yavaş yavaş, ürpererek fark ediyor, soluğu daralıyor. Bu kitap, o ürpertinin hikâyesi. Bir Alman’ın Hikâyesi, Nazizmi/faşizmi, teorik metinlerin ve tarih kitaplarının aktarmaya pek muktedir olamayacağı bir derinlik ve duyguyla anlamamızı sağlayan bir anlatı.
Hitleri anlatan " Kavgam " kitabını okumuştum ağır ve kalın bi kitaptı 🙄
Konuda 3. sırada yer alan ve benim okuduğum "İkinci Dünya Savaşı Tarihi - H. B. Liddel Hart" kitabını kaynak olarak kullandığımızda, tarihin gördüğü en acımasız diktatörlerden biri Adolf Hitler ise Hitler'in yayılma politikasına razı olan (S. 3-19) İngiliz hükümeti -üstelik daha kitabın başı!- bu durumda ne oluyor? Ayrıca II. Dünya Savaşı sadece bir ırkın zulüm gördüğü bir savaş olmamasına rağmen neden sadece Holokost ile yan yana getirilir? Bununla birlikte Türkiye'yi II. Dünya Savaşı'na sokmadığı için meczuplarca milletin erkekliğini öldürmekle suçlanan İsmet Paşa, eğer bizi savaşa dahil etseymiş tıpkı savaşa sokulup terk edilen (S. 155-169) Yunanistan gibi olmayacağının garantisi var mıymış?