Tarihin İlk Reklam Panosunun Efes’te Yapıldığını Üstelik de Bir 'Aşk Evi’ne Ait Olduğunu Biliyor muydunuz?

İki bin yıl önce Efes Antik Kenti'nde neler neler olduğunu okuyunca çok şaşıracaksınız!

Tarihi MÖ 1000'e kadar uzanan Selçuk'taki Efes Antik Kenti'ni bilmeyenimiz yoktur. Eğer gidip gördüyseniz Hadrianus Tapınağı'nın kapısında yazan şu yazıyı hatırlarsınız:

'Atina kralı Kodros'un cesur oğlu Androklos, Ege'nin karşı yakasını keşfetmek ister. Önce, Delfi kentindeki Apollon Tapınağı'nın kahinlerine danışır. Kahinler ona, balık ve domuzun işaret ettiği yerde bir kent kuracağını söyler. 

Androklos bu sözlerin anlamını düşünürken Ege'nin lacivert sularına yelken açar. Kaystros (Küçük Menderes) Nehri'nin ağzındaki körfeze geldiklerinde karaya çıkmaya karar verirler. Ateş yakarak tuttukları balıkları pişirirlerken çalıların arasından çıkan bir yaban domuzu, balığı kaparak kaçar. İşte kehanet gerçekleşmiştir. Burada bir kent kurmaya karar verirler...'

Bundan 2 bin sene önce böyle efsanevi bir şehirde yaşıyor olsaydık eminim hiç sıkılmazdık. Neler neler var bu şehirde...

Fotoğrafta gördüğünüz gibi muazzam bir tiyatro mesela, düşünsenize ne trajediler ya da komediler izlerdik... İsterseniz stadyuma gidelim kaslı ve yakışıklı gladyatörlere şöyle bir göz atalım, ne dersiniz? Hamama gidip ter atarak günün stresini de atmamız mümkün tabii. Eğer dindarsanız, hiç merak etmeyin tapınağa ve maneviyata doyacaksınız. Ciddi bir konu mu dinlemek istiyorsunuz, buyurun oditoryuma mesela!

Durun daha bitmedi... Liman Caddesi'nde uzun bir yürüyüşe çıkabilir ve tabii ki limana inip şöyle bir deniz havası alabilirsiniz. Ha, bu arada Gymnasium'u unutmayalım, eğitim her çağda geçer akçedir. Bunun yanında günümüzde dahi (özellikle İstanbullular ve Ankaralılar olarak) büyük bir kent meydanımız olmadığından şikayet ederiz ya, tam 1 kilometrekareden büyük bir agorası var Efes'in; dükkanlar, ticaretten ötürü yabancılar ve onların kültürlerini tanıma fırsatı, filozoflar... İnsan nasıl sıkılır böyle bir kentte, di mi?

Evet, iki yapıyı sona sakladık ki hikayemize de rahatlıkla giriş yapabilelim; bu yapılardan biri dünyanın belki de en estetik kütüphanesi olan Celsus...

MS 135 yılında inşası biten kütüphanemize ismini veren zat, aynı zamanda burada mezarı da bulunan ve İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde bir heykelini görebileceğiniz Tiberius Julius Celsus Polemaeanus... Tahmin edeceğiniz gibi kendisi önemli biri, bir vali. Ve öyle bir evlat düşünün ki ölümünüzden sonra sizin için hem de böyle olağanüstü bir kütüphane yaptırsın, demek ki iyi de bir evlat yetiştirmiş.

Tahminlere göre 12 binden fazla parşömene ev sahipliği yapan Celsus Kütüphanesi, kapasitesi ve görkemi açısından İskenderiye ve Bergama kütüphanelerinden sonra gelir. Bugün kütüphaneye giderseniz kapıda sizi Bilgelik, Bilgi, Cesaret ve Adalet erdemlerini temsil eden 4 heykel karşılar ve fakat bunlar orijinal değildir. Burayı içim acıyarak yazıyorum, eğer asıllarını görmek isterseniz 1910'da götürüldükleri Viyana Sanat Tarihi Müzesi'ne gitmeniz gerekiyor.

Şimdi de gelelim ikinci yapımız olan genelevimize. Yani gelelim derken hikaye icabı... Şimdi bir harabe olan bu yerde kim bilir ne aşklar ve ne acılar yaşandı?

MS 1. yy'da yapıldığı düşünülen genelev, tam olarak Celsus Kütüphanesi'nin karşısında ve iki katlı imiş. Girişte duvarları 4 mevsimin tasvir edildiği mozaiklerle kaplanmış bir resepsiyon odası, birinci katta ise hanımefendilerin odaları var. Belki gidenler hatırlayacak, hala bir taş yatak dahi orada durmakta. Belki buranın genelev olduğunun nasıl anlaşıldığını merak ettiniz, şöyle ki: 

Yapılan kazılarda evde bir Priapus (hani Anadolu'da bereket diye anılan malum 'büyük' adam) heykeli bulunmuş (şu an Efes Müzesi'nde). Bir de bir sonraki maddede ayrıntısını vereceğim 'reklam' var, evet yanlış okumadınız, genelev reklamı... Hatta dünyanın ilk reklamı olarak anılıyor, absürt değil mi? Bu arada yapılan araştırmalar Antik Roma'da fahişeliğin ortalamanın üstünde bir meslek olduğu yönde. Yunanistan'ın aksine vergiden muaflar; ancak kayıtlı ve kayıtsız olarak ayrılıyorlar; kayıtlılara meretrikes kayıtsızlara prostibulae deniyor, kelimeler tanıdık geldi, öyle değil mi?

Gerçi fahişelik o kadar eski ki Gılgamış Destanı'nda dahi izine rastlayabiliyoruz. Belki de o kadar absürt değildir. Neyse şimdi resimlere iyi bakalım...

Solda gördüğünüz resim mevzubahis reklamın kendisi. Şu an Efes'te korumaya alınmış şekilde durmakta. Arkeologlar, bu figürlerin kente yeni gelen yabancıların yolu bulabilmesi açısından mermer yol üzerine işlendiğini düşünüyorlar. Taçlı kadın, kalp ve sol ayak izi yine arkeologlar tarafından şöyle yorumlanır: 'Güzel kadınların aşkı için soldaki eve gelin.' Bir diğer araştırma grubu ise para figürüne dikkat çekerek şöyle yorumlar: 'Parası olan ve aşk arayanlar yolun solundaki güzeli görebilirler.'

Para demişken... Sağda gördüğünüz sikkeler gerçek ve ufak bir araştırma yaparsanız bundan daha fazlalarının da olduğunu göreceksiniz. Düşünsenize Erdal Bakkal'a bu sikkelerle ödeme yaptığınızı, affedersiniz kovalar dükkandan. Peki nedir bunların kıymeti harbiyesi derseniz yazayım: Spintria denilen bu paralar yüksek ihtimal yalnızca genelevde kullanılmak üzere basılmış; çünkü imparatorun yüzünün olduğu para ile geneleve gitmek hakaret olarak düşünülmüş.

Bilirsiniz tarihte "gizli geçitler" komplo teorilerinin çok önemli nesnelerinden olmuşlardır. İşte rivayet edilir ki, Celsus Kütüphanesi ile bu "Aşk Evi" arasında da gizli bir yeraltı geçidi varmış.

'Bir Demet Tiyatro' kuşağı hatırlayacaktır, Mükremin sıklıkla babasına 'kütüphanedeydim' diye yalan söylerdi gerçi bildiğimiz kadarıyla o geneleve gitmezdi ama... Yılmaz Erdoğan buradan mı esinlendi bilinmez; ancak söylentilere göre bundan 2 bin sene önce de aynı yalan söyleniyordu muhtemelen. Ha bir de 'Döngel Karhanesi' filminde adamlar, geneleve gitmek için karılarına halı saha yalanı söylüyorlardı; gerçi ikisi de spor sayılabileceğinden bu yalan daha makul geliyor; fakat 2 bin sene önce futbol olmadığından 'Hanım stadyuma gidiyorum.' çok da yenilir olmazdı sanırım.

Neyse, dönemin 'paralıları' ve aynı zamanda 'soyluları' bakın ki bir de utangaçlar (!) ki bu yüzden Celsus Kütüphanesi'nin içinden karşıdaki geneleve giden bir yol yaptırırlar. Yol, tam da bu mermer yolun altından geçer. Böylece beyler, evden kütüphaneye diye çıkıp belki kitaplarını okuduktan belki de kitapla hiç ilgilenmedikten sonra Aşk Evi'ne giderler ve böylece karılarına yakalanmadıkları gibi dışarıdan da 'yahu ne kadar da kültürlü bir bey' övgüsünü alırlar. Bari girmişken Celsus'a da sağladığı bu imkanlardan ötürü mezarının önünden geçerken bir, iki dua etmiş olsalar... Bakın şimdi geldi aklıma, 'Kitap gibi kadın' deyimi buradan çıkmış olabilir mi?

Bu kadar "Efes" demişken Sadri Alışık'ı anmamak olmaz. Bilmeyenler için, dünyanın en absürt fantastik kurgularından biri olan Turist Ömer Uzay Yolunda filminin birçok sahnesi Efes'te çekilmiştir.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir...

İlginç İddia: Müslümanların Kutsal Şehri Mekke Değil de Hiç Tahmin Etmediğimiz Bir Yer Olabilir mi?
Azrail'den de Eski Olan Yeraltı Tanrıları ve Ölüm Meleklerine Dair Bu Bilgileri Okuyunca Gece Gözünüze Uyku Girmeyecek!
Askeri Dehasına Atatürk'ün Dahi Hayran Kaldığı, Gücüyle Romalıların Yüreklerine Korku Salan Bir General: Hannibal Barca

Popüler İçerikler

Galatasaray'ın Yıldızı Osimhen İçin Fenerbahçe Napoli ile Temasa Geçti
18 Yaşındaki Şampiyon Balerin Eylül Sıla Ilgaz, Aile Evindeki Odasında Ölü Bulundu
Fernando Muslera, Jose Mourinho'yu Hedef Aldı: "İstemiyorsa Gidebilir"
YORUMLAR
27.07.2020

Antik kentte yaşasaydık canımız sıkılmazdı ama eğlenceli olduğu için değil. Muhtemelen yakalanıp köle olarak satılacağımız ve dayak yiye yiye tarlada karın tokluğuna çalışacağımız için.

27.07.2020

editor yazim dilin baya eylenceli yanliz kendi nasil ballandira ballandira anlatdiysan artik isinlanmak istedim oraya soylu olarak tabi hayat fakire hic alaletli olmaz hele o donemde boyle iceriklerin devami gelir insallah tesekkurler

27.07.2020

küçüklükten beri çok gitmek istediğim bir yerdi. 4 sene önce gidip bol bol gezip resim çekmiştim. mutlaka gidilmesi gereken bir yer.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ