Bu içerik hazırlanırken All Thats Interesting, Britannica ve Tarihi Olaylar sitesinden yararlanılmıştır.
Tarihçilerin çoğu Nazi Almanyası Polonya'yı işgal ettiğinde II. Dünya Savaşı'nın başlangıcını 1 Eylül 1939 olarak kabul ederken bazı tarihçiler de savaşın 7 Temmuz 1937'de Japonya'nın Çin'i işgal ettiğinde başladığını iddia ediyor.
Bol miktarda kaynakları ve Japonya ile Sovyetler Birliği arasındaki stratejik konumundan dolayı Mançurya'ya göz diken Japonya 19 Eylül 1931 sabahı başladığı istilayla akşam karanlığından önce şehri ele geçirdi.
Çinliler istila ile tamamen gözaltına alındı ve beş yüz kişi öldürüldü. O zamanlar Çin halkının çalkantılı bir iç çatışmada olmasının yanı sıra Dünya'nın geri kalanı savaşa girene kadar sekiz yıl daha geçecek. O zamana kadar, İkinci Çin-Japon savaşı sırasında Çinliler kendi başlarına kalacaklardı.
Japon Cerrah Generali Shirō Ishii, I. Dünya Savaşı'ndaki kimyasal kullanımından etkilenerek İkinci Çin-Japon Savaşı'nda kimyasal silahları Japon zaferinin anahtarı haline getirmeye kararlıydı. Harbin’in hemen dışında insan deneyleri için bir laboratuvar kurdu.
İnsanların vücudundan kan damlaları akıtılırken, Japon doktorlar izledi ve vücutlarının nasıl kötüleştiğine dikkat ederek notlar aldılar. Bir başka köşede, bilim adamları, insanlar hala hayatta iken iç organlarını inceleyebilmeleri için nasıl öldüklerini veya canlandırıldıklarını gözlemlemek adına veba enjekte ediliyordu. 731. Birim'in vahşetleri arasında maalesef bu daha bir başlangıçtı...
731. Birim'de gelinen nokta şuydu: Kadınlar, Japonların tecavüz etmelerine karşı duramadıkları için kendilerine bilerek zührevi hastalıklar enjekte ediyorlardı. 731. Birim'de doğan bütün çocuklar da, korkunç deneylere maruz kaldı. Bu cehennemde tek bir kişi hayatta kalamadı.
Tecavüz çok yaygındı. Japon askerler kapıdan kapıya gider, kadınlara şiddetle tecavüz etmek ve müdahale eden herkesi öldürmek için evlerinden sürüklüyordu. Çoğu zaman, istismara uğrayan kadınlar ölü bırakıldı. Amerikalı bir tanık Robert O. Wilson, 18 Aralık 1938'de günlüğüne şöyle yazdı: 'Dün gece, üniversitenin Çinli çalışanlarından birinin evi kırıldı ve yaklaşık 16 yaşında olan iki kıza, mülteci kamplarından birinde ölümüne tecavüz edildi.'
İnsanlar bulundukları her yerde sakat bırakıldı, dövüldü veya öldürüldü. En çok kılıcı olanlar arasında bir yarışma bile düzenlendi. İki Japon askeri olan Toshiaki Mukai ve Tsuyoshi Noda kısa sürede her biri yüz kişiyi öldürerek insan öldürme yarışmasının birincileri oldu. Noda'nın kendisi daha sonra öldürdüğü hemen hemen her insanın silahsız bir şekilde teslim olduğunu kabul etti.
İkinci Çin-Japon Savaşı artık başlayan II. Dünya Savaşı'nda Müttefik uluslarının yardımıyla, Japon işgalcileriyle topraklarında savaşabildi. İkinci Çin-Japon Savaşı sona erdiğinde, Amerika Birleşik Devletleri hükümeti Shirō Ishii'ye ve 731. Birim'in arkasındaki adamlara tam dokunulmazlık tanıdı.
731. Birim, tarihin en kötü savaş suçlarından biriydi, ancak Amerikan hükümeti onları durdurmak yerine araştırmalarıyla çok ilgilendi. Biyolojik savaş hakkında öğrendikleri her şeye özel erişim talep eden ve karşılığında tam bir özgürlük tanıyan Japonya ile bir anlaşma yaptılar.
Japonya'da hala Nanking Katliamı'nın korkularını tam olarak tarif etmeyen veya bir bütün olarak inkar edilmesi gerektiğini savunacak kadar ileri giden ders kitapları basılıyor. Ancak dünyanın diğer köşelerinde tanzimatlar yapılırken veya en azından denenirken, Çinlilerin karşılaştığı dehşet, büyük ölçüde göz ardı edilmeye devam ediyor.
Bunlardan daha kötüsünü çin denen terörist ülke Uygur Türklerine yapıyor. Bizim ülkemiz de dahil bütün dünya üç maymunu oynuyor.
Insanlar nasıl bu kadar vicdansız olabiliyor aklım mantığım almıyor bir bebek ağladığında bile canım yanarken onca insan katlediliyor. Kadınlara iğrenç bir sekilde tecavüz ediliyor. Zaten bir savaş oldu mu bundan en çok kadınlar ve çocuklar etkileniyor. Şu an bile savaş olursa yine kadınlar tecavüze uğrar. Kadın olmak çok zor..
İnsan olarak soyumuzdan nefret etmemin bir sebebi de bunlar... Açık ara yeryüzündeki en vahşi organizmayız :(