Fransız devriminde ünlense de, Giyotin olarak bildiğimiz metodun kökeni orta çağa kadar uzanıyor. O dönemlerden itibaren olmak üzere Almanya'da Planke, Britanya'da Scottish Maiden, İtalya'da Mannaia isimleriyle biliniyor ve kullanılıyordu.
Devrim bol miktarda ihtiyaç duyduğu idama insancıl bir hüviyet kazandırmak için Joseph-Ignace Guillotin tarafından geliştirilmiş ve Fransız hükümetine sunulmuştur. Evet, isminin de nereden geldiğini öğrendik.
Giyotin infazları bugün Concorde meydanı olarak bilinen Devrim meydanında gerçekleştirilir, insanlar bu özel aktiviteye topluca gider ve bunu sosyal bir etkinlik haline getirirlerdi. Şiirler, şarkılar söylenir, açılan tezgahlardan hediyeler alınır, hatta hemen oracıktaki Cabaret de la Guillotine'e uğranıp bir iki lokma atıştırılırdı.
Giyotine en çok ilgi duyan kesimlerin başında çocuklar geliyordu. Giyotin infazlarını büyük bir merakla izliyorlar, minyatür boyda üretilen oyuncak giyotinlerle kendi infazlarını gerçekleştiriyorlardı. Bu infazları çoğu zaman oyuncak bebekler, bazen de canlı sıçanlar üzerinde yapıyorlardı. Sonradan bu uygulamalar uygunsuz bulundu ve giyotin oyuncaklarına yasaklama getirildi.
Bugün yüzüne herkesin aşina olduğu ünlülerimiz gibi, Devrim dönemindeki giyotin infazcıları herkes tarafından tanınan ve bilinen ünlü kişiliklerdi.
Aynı zamanda aile işiydi. Sözgelimi Sanson ailesi, 1792'den sonraki 50 yıllık süreçte binlerce kişinin infazını gerçekleştirdi. Bunların arasında Kral XVI. Louis ve Marie Antoinette gibi isimler de bulunuyordu.
Kopan kafanın halen bilince sahip olduğu fikri yaygın bir söylentiydi. Bir cellat kopan kafayı havaya kaldırıp tokatlamış, seyircilerin bir kısmı da kurbanın öfkeyle kaşlarını çattığını iddia etmişti. Bilim adamları bunun üzerine deneyler gerçekleştirdiler. 1880'de Dassy de Lignieres adında bir doktor, kopan kafaya kan enjekte ederek onu tekrar hayata getirmeye dahi çalıştı.
Öyle ki, Star Wars ABD'de gösterime girdiğinde, Fransa'da giyotin resmi olarak kullanılıyordu.
1933'de resmi infaz metodu olarak benimsenen giyotin, 16 bin kişinin canını aldı.
Bu da herhangi bir insanın başını gövdesinden hiç zorlanmadan ayırabilecek kuvveti oluşturuyordu.
Giyotin kurbanlarının başını gövdesinden yaklaşık 000,5 saniyede ayırıyordu. Bu da onlar için acısız ve ani bir ölüm anlamına geliyordu. Geliştiricisi olan Joseph-Ignace Guillotin'in de amacı zaten buydu.
Robespierre, devrimin bir numaralı adamı olarak binlerce kişinin kellesini alırken, git gide karşı olduğu kraldan farksız birine, bir tirana dönüşmüştü.
Bunun üzerine meclis tarafından idamına hükmedildi, ancak onun giyotinle ölmek gibi bir niyeti yoktu. Çenesine dayadığı silahın tetiğini çekip intihar etmek istedi, fakat ıskaladı ve yalnızca çenesini paramparça etti.
Giyotine götürülürken yüzü sargılar ve kanlar içinde olduğu söylenir. İronik biçimde, giyotin onun için bir kurtuluş olmuştu.
"Ekmek yoksa pasta yesinler..."
Turkiyeye lazm bitane belki got korkusundan tecavuzcusu teroristi rahat durur.
3: "Hey beybi, bu akşamki idama iki biletim var, birlikte gidelim mi?"