Tarihin en korkunç hükümdarlarından birinin, Orta Afrika Cumhuriyeti'nin yamyam başkanı ve imparatoru Jean-Bédel Bokassa'nın hayat hikâyesini ve yaptığı inanılmaz şeyleri anlatacağız bu içeriğimizde. Gelin açıklayalım...
Tarihin en korkunç hükümdarlarından birinin, Orta Afrika Cumhuriyeti'nin yamyam başkanı ve imparatoru Jean-Bédel Bokassa'nın hayat hikâyesini ve yaptığı inanılmaz şeyleri anlatacağız bu içeriğimizde. Gelin açıklayalım...
Başarılı bir askerdi ve ordu içinde hızlıca yükseldi.
Fransa'nın bölgedeki sömürgecilik faaliyetleri sona erdiğinde doğan Orta Afrika Cumhuriyeti, tropik orman ve çöl ağırlıklı bir coğrafi yapıya sahip son derece fakir bir ülkeydi. Nüfusun sadece yüzde onu okuma yazmaya biliyor, çocukların çeyreğinden fazlası bir yaşını doldurmadan ölüyordu.
1977 yılında ise başkanlığın ona yetmediğine karar verdi. Fransa tarihine olan ilgisi, Napolyon Bonapart'ı kendine idol benimsemesini sağlamıştı. O da kendini Afrika'nın Napolyon'u olarak görmeye başladı.
Bokassa'ya şimdi de bir taç giyme töreni lazımdı. Hazırlık sürecinde Kraliçe Elizabeth'in taç giyme törenini izleyen Bokassa, kendisine de böyle görkemli bir etkinlik tertiplenmesine karar verdi.
Fransa hükümetinin ona sağladığı bir milyon avroluk krediyle törende kullanmak için bir dolu limuzin ve 200 yeni motosiklet aldı. 48 saat sürecek, 10 milyon avro bütçeli bir tören hazırlandı.
Törene dünyanın dört bir yanından ülkelerin liderleri davet edildiyse de çoğunun bu deliliğe tahammülü yoktu ve davetlerin önemli bir kısmı geri çevrildi.
Zira Bokassa, törenden önce bazı hapishane mahkumlarına daha insani koşullarda barınma ve nihayetinde afla serbest bırakma sözü vermiş, güzel yemekler ikram ettiği bu mahkumları ise sonradan öldürmüş ve etlerini pişirmişti! Elbette törendeki kimsenin o esnada kendilerine insan eti ikram edildiğinden haberi yoktu.
Bokassa yıllar içinde kimisi siyasi mahkum olan çok sayıda insanı yedi. O dönemki Sovyetler Birliği Başkanı Brejnev'i yemek istediği yönündeki söylentiler ise henüz kanıtlanmış değil.
Fransızlara olan sevgisi ayrı bir boyuttaydı. Kendini imparator ilan ederken Fransa Cumhurbaşkanı Charles De Gaulle'e bağlılık yemini etmişti. Ayrıca De Gaulle'e 'Baba' lakabıyla sesleniyordu. Fransız hükümeti ise Afrika'nın stratejik bir bölgesinde ordu bulundurmak karşılığında Bokassa'ya maddi destek sağlıyordu.
Ülkesinin nadir kaynaklarından biri olan elmasları kendi halkından sakınıp misafirlerine hediye ederdi.
Ülkesinde mevcut olan geniş çaplı uranyum kaynağı, Fransız hükümetinin Bokassa'dan gelen çılgınca hareketlere göz yummasını sağlıyordu. Yine de zalimce eylemlerine karşı Fransız hükümetinin gözü Bokassa'nın üstündeydi.
Bokassa'nın enteresan emirleri arasında ülkesini Fransız modasına uydurmak için tüm lise öğrencilerine pahalı okul üniformaları aldırmak vardı. Oysa fakirlikle mücadele eden halkı karnını bike zor doyurabiliyordu. Daha da komik olan şey, ülkenin üniforma tek fabrikasının sahibinin Bokassa olmasıydı! Yani veliler çocuklarına o giysileri isteler bile alamazlardı.
Artık iyice deliren Bokassa, bir noktada istediği üniformayı giymeyen iki yüz lise öğrencisini hapse tıkarak 'Burada kaldığınız sürece üniformaya ihtiyacınız olmaz!' diye bağırdı ve sonraki haftalarda çocukları muhafızlarına öldürtmeye başladı.
Kısa sürede Fransa istihbarat ajanlarının planıyla Bokassa devrilerek sürgüne gönderildi ve ülkede Fransa'nın denetimindeki cumhuriyet yeniden kuruldu.
Bokassa'nın sarayında öldürülmüş ve yenmiş çok sayıda insanın cesedine ya da kemiklerine ulaşıldı.