'Tarihin En Büyük İzolasyon Süreci' Denen Koronavirüs Salgınındaki Kapanma Dönemi Bizi Nasıl Değiştirdi?

Çoğumuz son 2 yılın illeti olan koronavirüsü şehirlerdeki küçük dairelerimizde bir başımıza veya ailemizle geçirdik. Dış dünyanın en çok pencereden izlendiği, sosyal etkileşimlerin çoğunun telefonlarla gerçekleştirildiği ve yemeklerimizin bile eve teslim edildiği bu dönem, bilim insanlarınca tarihin 'en büyük izolasyon çalışması' olarak adlandırılıyor ve her geçen gün yaşadığımız kapanma sürecinin etkileri daha da net görülüyor. Bilim insanlarının bu konuda neler bulduğunu merak ediyorsanız içeriğimize buyurun. 👇

Çoğumuz kapanma sürecinde gelecekte neler olacağının belirsizliğiyle yüzleştik ve felaket düşüncelere kapıldık.

Özellikle de kendi sağlığımız ve sevdiklerimiz için endişe ettik. Aramızda bu süreçte yapayalnız kalanlar, sevdiklerinden, arkadaşlarından ve ailesinden uzaklaşıp depresyona girenler oldu. Bazılarımızın sonrasında hayata geri dönmek için terapiye başlaması gerekti. Ülkemizde ve dünya genelinde böyle bir durumda aylar geçiren sayısız insan, nihayetinde salgında tarihin en büyük kapanma çalışmasının bir parçası oldu.

Tam kapanma dönemine ek olarak koronavirüse yakalananlarımız evde karantinaya girdi.

14 günlüğüne evde karantinaya girenlere ek olarak koronavirüse yakalanmadığı hâlde dış dünyayla teması minimuma indiren ve karantinadaymış gibi yaşayanlarımız da oldu. Virüs kapmamak ve başka insanlara bulaştırmamak için tüm bu uğraşlarımızın zihinsel ve fiziksel sağlığımız üzerindeki etkileri hâlâ tam olarak gözlemlenebilmiş değil. Bilim insanları ise çalışmalarını son sürat sürdürüyor.

Biz de bugün kapanma ve benzeri durumlar üzerinde yapılan çalışmalardan ve sonucunda kavranan hayat mantalitesinden bahsedeceğiz.

İlk olarak kutuplara gidiyoruz. Bir çalışmada bilim insanları, kutuplardaki araştırma istasyonlarında çalışan insanların %60'ının depresyon, sinir bozukluğu ve uyku bozukluğundan muzdarip olduğunu belirlemiş. Nöroimmunoloji alanında araştırma yapan Sarita Robinson, kutuplarda kışlayan ekiplerle salgını evlerinde geçirenlerin hissettiği yalnızlık duygularının birbirine paralel olduğunu düşünüyor.

Kutuplarda yaşayan insanların hayatları da salgında yaşadığımız hayatlara benziyor.

Kutup koşullarında hayatını sürdüren insanların gece gündüz algısı kayboluyormuş, klinik seviyede olmasa da depresyona giriyor ve hiç enerjik hissetmiyorlarmış. Kutuplarda araştırma yapan insanlarla dünyanın nüfusunun son iki yılda yaşadıkları arasındaki fark, orada çalışan insanların yıllarca bunun için eğitim almış ve hazırlık yapmış olması. Kimse bize salgın başlayacağını söylememişti tabii...

Daha önce pandemi sırasında yaşanılan sosyal izolasyonun etkileriyle ilgili bir araştırmada önemli olumsuz sonuçları olduğu belirlenmiş.

Çalışmada yer alan Cabrini Üniversitesi'nden asistan profesör Ruta Clair, 'Bizler sosyal varlıklarız. Sosyal etkileşim kurarak yaşayacak şekilde tasarlandık. Etkileşim kurmayla ilgilenen beyin yolaklarımız, ayna nöronlarımız ve daha başka nörolojik bileşenlerimiz var. Strese yanıt olarak sosyal destek arıyor, bulamadığımızda öz düzenleme yetimizi zora sokuyoruz.' diyor.

Clair'in dediklerine göre salgın başladığından beri anksiyete ve depresyon oranları iki katına çıkacak kadar yükselmiş.

Öyle ki, araştırmanın yapıldığı Birleşik Krallık'ta 2021 yazında her 6 yetişkinden 1'inin bir tür depresyon geçirdiği belirtiliyor. İzolasyonun vücudumuz üzerindeki etkisi, sağlık bozukluğu ve bunama ile kalp-damar rahatsızlığı gibi durumlarla bağlantılı olarak artış gösteren iltihaplanmayla tezahür ediyor. Robinson, uzun vadeli kronik stres etkeni olan sosyal kapanmanın bağışıklık sisteminin zayıflamasına da yol açtığını belirtiyor.

Mesela yalnızlığın fizyolojik yansımasını saç fırçası ve taraklarında görmek fazlasıyla mümkün.

Bazılarımız karantina süreci başladıktan birkaç ay sonra strese bağlı saç dökülmesi yaşamış olabilir. İnternette bu konuyla ilgili bir sürü paylaşım bulmak mümkün. Elbette pandeminin herkes üzerinde etkisi aynı değil, hepimizin için farklı farklı sonuçları olduğunu biliyoruz. Yaşadığımız ortam, çevremizdeki insan ve nesnelere göre bu süreç sağlığımıza farklı etkilerde bulundu.

Aynı şekilde insanlar etrafları kalabalıkken de yalnız hissedebiliyor ve bunu salgın döneminde daha şiddetli deneyimleyebiliyor.

Koronavirüs kaptığınızı, inme indiğini ve bunun sonucunda çalışamadığınızı, ayağa kalkamadığınızı, okuyamadığınızı ve konuşamadığınızı düşünün. Ne hâlde olduğunuzu ve dünyanın bulunduğu durumun sırtınıza bindirdiği ek yükü de işin içine katınca, bu gibi durumdaki insanların zihinsel sağlığının kötüye gitmesi, intihar düşüncesini akıllarından çıkaramaması ve nöbet geçirmesi işten bile değil.

İnsanların istekleri dışında kapanmak zorunda kalması ve etraflarının başkalarıyla sarılı olması, pandemiden önce de toplumun belirli kesimlerinin yaşadığı bir deneyimdi.

Ancak pandemiyle birlikte bu can sıkıcı deneyimin çoğu insan tarafından illaki bir yerde deneyimlendiği söylenebilir. Dolayısıyla insanlar eski hayatlarına, 'normale' dönmeyi çok istedi ve bundan ötürü pandemi sırasında sanal etkinlikler ve organizasyonlarla yetinmeye çalışıp pek de başarılı olamadı, yani normale olan özlem bir türlü geçmek bilmediği gibi katlanarak arttı.

Pandemi gibi devasa bir olayın ve bunun sonucunda meydana gelen izolasyonun bir de başka bir yüzü var.

İnsanlar gerçekten inanılmaz dayanıklı canlılar. Robinson'a göre çoğu insan fiziksel ve zihinsel etkileri olan büyük travmalar yaşamasına rağmen bunları atlatmayı başarıyor. Elbette yaşadıkları şeylerin izi üzerlerinde kalıyor ama sorunlarıyla başa çıkabiliyor, rasyonel düşünebiliyor ve hayata yeniden adapte olabiliyorlar. Pandemi sırasında geçirdiğimiz kapanma döneminin olumsuz etkileri aşikâr ama bunun bütünüyle korkunç bir şey olduğu ve bu yüzden bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi iyi olmayacağı düşüncesinden de uzak durmak lazım.

Pozitif psikoloji, her şeyin eskisinden daha iyi olduğunu fark ederek travma sonrası büyüme gibi şeyler yaşanabileceği görüşünü savunuyor.

Salgın sırasında zihinsel olarak en dibe düşen, hatta canına kıymayı düşünen ancak bir noktada aydınlanma yaşayıp yaşamak istediğini fark edenlerin sayısı da az değil. Bunun örnekleri de internette mevcut. Bu insanlar daha önce yapmadıkları şeyleri yaparak hayatlarına ilham verebiliyor ve yeni şeyler keşfederek gerçekten 'yaşıyorlar'.

Pandemi henüz sona ermiş değil ama hem ülkemizde hem de dünyanın pek çok yerinde bitmiş gibi davrananların sayısı epey fazla.

Dolayısıyla, nasıl zamanında kapanma bizde şok etkisi yarattıysa, artık pandeminin etkisinin en azından günlük hayatta daha az hissedildiği bugünlerde yeniden hayata dönmek de benzer bir etki yaratabilir. Yani işi abartmayıp gerçekçi beklentilere sahip olmak gerekiyor. Önümüze çıkacak engellerin zorluğunu henüz bilmediğimizden kendimize zaman ayırmalı ve sabırlı olmayız.

Dileriz hepimiz bu belalı günleri en iyi şekilde atlatır ve ülkemizde gerçekten mutlu olduğumuz, hayat standartlarımızın yüksek olduğu güzel günler görürüz.

Bu içeriklere de göz atabilirsiniz. 👇

Bir Oyunu Dünyanın En Hızlı Bitirme Rekorunun Sahibi Olan Oyuncunun Bu Gayesine Yönelik İlginç Açıklamaları
On Yıllardır Bir Türlü Bitmek Bilmeyen Kuş Gribi Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey
Bilim İnsanları Açıkladı: Erkek Böcekler Neden Dişi Böcekler Yerine Diğer Erkeklerle Cinsel İlişkiye Giriyor?

Popüler İçerikler

ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi
Ayliz Duman Çok Sade Kaldı: Miss Universe 2024'te Gelmiş Geçmiş En Çarpıcı Ulusal Kostümler Giyildi!
Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı