Tarih içinde önemli bir yere sahip ama adını kimselerin bilmediği 10 insanı sizlerle tanıştırmak, onlara içimizden geçenleri söylemek istedik. Çok daha fazlası olduğunu biliyoruz ama bu bir başlangıç olsun.
Tarih içinde önemli bir yere sahip ama adını kimselerin bilmediği 10 insanı sizlerle tanıştırmak, onlara içimizden geçenleri söylemek istedik. Çok daha fazlası olduğunu biliyoruz ama bu bir başlangıç olsun.
İnsan şaşırıyor. Senin, benim canımız sıkılsa kalkıp bakkaldan cips, içecek alıp TV'nin başına kurulmaya üşeniriz. 'Aman kim gidecek şimdi' deyip vurup kafayı yatarız, ama adam üşenmemiş 'buralarda durulmaz artık' deyip at sırtında 6 aylık yola düşmüş. Bu fikri nasıl aklına getirdi, nasıl olgunlaştırdı, kendisine nasıl yandaş bulabildi hiç bilmiyorum. Yani sırf kaynaklar azalıyor, buralar iyiden iyiye sıkmaya başladı, darlandım diyerek tüm dünyayı yerinden oynatacak bir harekete başlıyorsun. Hayır öyle bir hareket yapıyorsun ki milletin aklı yerinden oynuyor. Haritayı dikkatle inceleyin, özellikle Vandalların hareketine bir bakın adamlar neredeyse daire çizip oldukları yere geri döneceklermiş ki kavimler göçü bitmiş. Böyle bir hareketi başlatan arkadaşın ellerinden öpüyorum. Bugün yapayım desen, Edirne'deki köylüyü yerinden oynatamazsın, kavimler göçünün büyüklüğünü varın siz hesap edin.
Çiğ et yiyorsun, gece mağarada uyuyorsun, üstünde adam akıllı don yok, dün beraber gezdiğin arkadaşını bugün sırtlan, çakal yiyor ama senin aklına gelen şey evlilik? Yahu kadın erkek ayrımının daha doğru düzgün yapılmadığı, yerleşik hayata geçmenin sıkıntılarının yaşandığı, tarımın, hayvancılığın olmadığı bir devirde aklına gele gele evlenme mi geliyor? Ama ben evliliği bulan kişinin derdini çok iyi biliyorum; muhtemelen kadınlar arasında avcılığı, gücü, yakışıklılığı ile nam salamamış biri. Çünkü o devirde kadının önüne eti yığan, onu koruyan tipler popüler, bunun gibilere kadın düşmüyor. Hal böyle olunca kendisine bir eş bulabilmek için tek yolun evlilik olduğunu düşünüyor. Sanmıyorum ki evliliği bulan adam kendisi bunun nimetlerinden istifade etmiş olsun. Fikri yerleştirene kadar bekar ölüp gitmiştir kesin ama en azından ondan sonra gelen biçareler için fark etmiştir. Kıtalar ayrılıyor, dünya ateş yeri adamın derdi evlilik?!
Ben bu kadar çaresizlik görmedim. Zaten dünyanın nüfus az, her yer boş toprakla dolu, 100 kişilik bir koloniyi yenip milyon metrekarelik alanı sahiplenebiliyorsun, sen böyle bir dünyada gidip İzlanda'ya yerleşmeyi tercih ediyorsun. İnsanlardan nasıl tiksindiysen artık, kaçabileceğin en uzak noktaya kaçmak istiyordun sanırım. Yoksa ben İzlanda'ya yerleşmenin mantığını anlayamıyorum. Hadi bugün yer altı zenginlikleri, ulaşımın kolaylığı falan düşünülürse bir nebze olsun kabul edilebilir bir durum ki yine de İzlanda'da yaşamayı anlamıyorum, ama şimdi 1 saatte aldığımız yolu 3 haftada aldığınız bir dönemde İzlanda'yı mesken tutmanın manası nedir? Tarım desen yok, iklim desen can yakıyor, mesafe desen bilinen dünyaya en uzak, ne yapmaya gittin oralara, senin aklına uyacak yerleşimcileri nasıl buldun hiç bilmiyorum, ama seni de tebrik etmek gerekir. Bugün insanlar eşini çocuğunu köye yerleşmeye ikna edemiyor, sen tut koskoca koloniyi İzlanda'ya yerleştir, vallahi bravo!
Ver buğdayı al kumaşı, ver arpayı al kabı kacağı, ver yulafı al çekici... Böyle bir dönemde, insanların takas usulü işlerini gördüğü, herkesin memnun, mutlu, mesut yaşadığı bir zamanda ortaya çıkacaksın. 'Artık elma verip armut alma devri bitti, bakın bu para!' diyeceksin ve millet de 'aa ne güzel artık bunu kullanıp, ihtiyacımız olmayan şeyleri takas etmek zorunda değiliz' diyerek senin icadına sarılacak. Parayı nasıl bulduğunu, bu fikri nasıl geliştirdiğini, sistemi nasıl oturttuğunu bilmiyorum, merak da etmiyorum ama sen be adam, buğday verip, entari alan kadını uyduruktan paranı kullanmaya nasıl ikna ettin, onları buna nasıl alıştırdın çok merak ediyorum. Belli ki saray çevresine yakın birisin, belli ki yüksek yerlerde tanıdıkların var yoksa bu fikri ortaya attığın gün şehir meydanında ibret için asmaları lazımdı seni. Yüzyılların geleneğini yıkmayı nasıl başardın, benim güzel Lidyalı köylüme para kullanmayı nasıl öğrettin inan bugün bile şaşırıyorum. Bizde hala paradan sıfır atılmasına alışamayan dedeler var, sen benim Lidyalı dedeme para kullanmasını nasıl öğrettin be yiğit?!
Yahu ne zaman ateşi, kap kacağı buldun da içine yemek koyup, hafif pembeleşinceye kadar çevirip sonra sebzeleri ve eti ekleyerek eşsiz lezzetler yaratmayı akıl ettin? Etin pişince daha lezzetli olduğunu, sebzelerin vitaminlerini kaybetmeden buharda pişirmeyi nasıl buldun be arkadaşım? Akranların bizona Allah ne verdiyse dalarken, sen budundan bir parça koparıp, çubuğa takarak ateşte çevirmeyi nereden öğrendin? Sana 'büyücü bu!' demediler mi? Yaptığın yemekleri kıskananlar senin kuyunu kazmadılar mı? Kabilenin büyücüsüne şikayet etmediler mi seni? Bence ettiler, öldürdüler seni ama ben biliyorum ki sen mutlu öldün. Çünkü bizonun en tatlı yerini, ateşte çevirip, içini sulu sulu bırakarak yemeni keyfine vardın sen arkadaşım. Bugün döner, iskender, Adana, Urfa yiyorsan hepsi senin eserin gözüpek, cesur yürek. Sağol dostum, sağol!
Millet daha evlenmeyi yeni keşfetmiş, bir kadına, bir erkeğe ömrünü adamanın keyfini çıkarıyor, çayırlar, çimenler sevgililer, çiftler ile dolup taşıyor, ama senin aklın hala hinlikte, mikroplukta. Aldatmayı keşfeden adam, eğer bunu bugün bulsaydın belki rutinden sıkıldı, stresle baş edemedi, ekonomisi kaldırmadı falan diyeceğim de arkadaşım daha ekonomi bile bulunmamışken, rutin kelimesi tanımlanmamışken derdin nedir senin? Millet evlenmek için bir kadını, bir erkeği bulamazken sen biriyle evlenip, sonra başkasıyla onu aldatarak nereye varmak niyetindesin? Bugün her aldatılan sevgili, her aldatılan eş sana beddua ediyor memnun musun? Mezarında rahat, huzurlu musun? 15 dakikalık zevk uğruna bu kadar ah almaya değer miydi? Yaptığın o gün de terbiyesizlikti bugün de terbiyesizlik. Kusura bakma seni hayırla yad etmiyoruz.
Yıllar yılı Kristof Kolomb ile dalga geçip durduk. Gittiği kıtanın yeni bir kıta olduğunu anlamadı, Kıtanın adı 'Kolombiya' olacakken sadece bir eyalet adıyla yetindi, Amerigo çocuğu koydu diye keyiflendik. Peki kardeşim Kristof Kolomb tek başına mı gitti o kıtaya? Yanında adam diye gezdirdiği mal sürüsüne neden hiç laf etmiyoruz. Hadi adamın dalgınlığına geldi, belki kraliçeden aldığı paranın yetip yetmeyeceğini düşünürken çıktı kıtaya, belki yerlileri görünce 'hee indian, demek ki burası Hindistan' diye düşündü, peki yanındaki yüzlerce öküz ne yaptı? Tek işi yelken açıp kapatmak olan, gemiyi silip süpüren, akşama kadar ense yapıp, yiyip, içip, s.çan elemanlar ne yaptı? Kafasında hiçbir derdi olmayan adam niye 'Abi burası yeni bir kıta gibi duruyor' demedi? Her şeyi Kolomb mu bilecek? Adam kaptan aklında bin beş yüz tane soru var, hesaplaması ayrı, geminin gideri, geliri ayrı, 100 adamın karnı doyacak, yerliler pis pis bakıyor, savaş olacak mı? Hepsi Kolomb'un derdi, sonra 'vay efendim yeni kıtayı anlamamış'. Yahu adam kıtayı bulmuş işte, o kadar adamdan, ikinci kaptandan, yardımcıdan biri de çıkıp niye 'abi emin misin?' dememiş? Kusura bakma Kolomb, affet bizi. Suçu hep sana yıkıp, seninle dalga geçme kolaycılığına kaçtık. Sorsa bir kişi bile senin ikinci kaptanının adını bilmez, o öküz anca yemek yesin uyusun!
Eti çiğ yiyorsun, gece ağaç dalında yatıyorsun, istediğin erkek, dişi ile çiftleşiyorsun, konuşmayı bilmiyorsun, aga uga diye iletişim kuruyorsun ama kıçın görünce utanıyorsun öyle mi? Yani sence tek derdin kıçının görünmesi mi? Yahu daha dili keşfedememişsin, ateş görünce korkuyorsun, resim diye mağara duvarına ilkokul 2'ye giden çocuktan kötü çizimler yapıyorsun, bunlar seni rahatsız etmiyor ama kıçın açıkta diye hicap duyuyorsun. Hemen leoparı, panteri parçalayıp kendine don yapıyorsun. Ah be ilk çağ insanı, seni anlamak gerçekten çok zor. Daha tuzu bulamamışsın, yemek pişirmeyi bilmiyorsun, taşa cila atmasını yeni keşfetmişsin, taş atarak gergedan avlamaya çalışıyorsun ama kıçının açıkta olması birinci derdin. Kıyafet Ortaçağ'da bulunsa bile fark etmezdi, keşke ona kafa yoracağına yazıyı, konuşmayı, tekerleği bulmayı öne alsaydın belki bugün uçan arabalarda turluyorduk.
Bence sen parayı bulanla aynı kişisin. Aslında aklına ilk önce insanları dolandırma, onların malını mülkünü yağmalama geldi ama takas usulü işleyen bir ekonomide akacak mecra bulamadın. Onun için önce parayı buldun ardından da dolandırıcılığı piyasaya sürerek millete itelediğin paraları tekrar kendinde topladın. Yani demem o ki, parayı da dolandırıcılığı da bulan Lidyalılar, hatta aynı Lidyalı. Özetlersek Lidyalıların insanlığa katkıları hiç de hoş şeyler değil. Bugün buğday verip laptop alabilecekken, kredi çekip dolandırılıyoruz. Neden? Lidyalı çakal yüzünden.
Vallahi bravo, binlerce yıllık dinler tarihinde hiç kimsenin aklına gelmemiş, enfes bir fikri hayata geçiren, büyük olasılıkla piskopos arkadaştır bu. Demiştir ki 'lan olm, millete kıçınızdaki donu verin desek verecekler, e niye bunlara olmayan arsaları satmıyoruz ki?' sonra bu fikrini kardinale açmış ve 'hemen yarın tapuları bastır' cevabını alınca havalara uçmuştur. Sonra rahiplerle bir araya gelerek fiyatlandırma çalışmaları yapmış, papazları halka duyuru yapsın diye şehir meydanlarına yollamış, papa imzalı mektupları tüm dünyaya ulaklar ile yollamıştır. İllaki bu işten iyi prim almıştır. İtalya'nın en güzel yerinde kendisine bir çiftlik verilmiş, aziz ilan edilmiş, adına görkemli bir kilise kurulmuştur. Ey cennetten arsa satma fikrini ortaya atan piskopos, kendi arsanı buldun mu bari?