Tarih Öncesi Kökenlere Sahip Olan ve Günümüzde Yaşayan 10 Canlı Türü

Dinozor fosillerini ilk keşfettiğimizden beri insanlık tarih öncesi hayvanlara büyük ilgi duyuyor. Onlarla yaşamak nasıl olurdu merak ediyoruz. Bu konuyu ele alan Jurassic Park ve türevi yüzlerce sinema filmi çekildi. Aslında günümüzde dinozorlar kadar yaşlı veya direkt onların soyundan gelen birçok hayvan yaşıyor. Bazıları milyonlarca yıldır hiç değişmedi ancak bazıları tanınamayacak hale geldi. Günümüzde yaşayan ve tarih öncesi kökene sahip 10 hayvanı sizin için sıraladık.

Tarih öncesi çağlarda yaşayan canlıların fosilleri devasa büyüklükte olması nedeniyle insanların ilgisini çekiyor.

Devasa dinozor ve deniz canlısı fosillerinin ilk keşfedildiği gün itibariyle insanlık bu canlılarla birlikte yaşasak nasıl bir dünyamız olurdu diye merak etmeye başladı. Ancak işin ilginç yanı zaten birçoğuyla hala aynı dünyada yaşıyoruz. Yani kökenleri tarih öncesi çağlara dayanan onlarca canlı türü bulunuyor. Bunlar arasından en çok bilinen 10 tanesini sıralayarak ne kadar yakın olduğumuzun farkına varmanızı sağlamaya çalışacağız.

İlk sırada Timsah yer alıyor çünkü hala dinozor gibi görünüyor.

Timsahlar 250 milyon öncesinde, erken Triyas döneminde yaşayan ve arkozor olarak tanınan bir dinozor ailesinden geliyor.

İlk timsah 95 milyon yıl önce, geç Kretasa döneminde ortaya çıkmış. Günümüz timsahları ise prehistorik Deinosuchus ailesinden geliyor. Yani yere yakın, suda bulunabilen, uzun burunlu, güçlü kuyruklu ve çok dişli yırtıcı hayvanlar.

Soyu bugüne kadar gelen bir diğer arkozor ise günümüzdeki kuşlar. Yani timsahlarla ördekler çok yakın akraba diyebiliriz.

Tavukların T-Rex ile akraba olabileceğini biliyor muydunuz?

Dinozorlar ile kuşlar arasında evrimsel bir bağ olduğu artık iyi biliniyor. Ancak yakın bir zamanda şaşırtıcı bir keşif daha yapıldı. Bilim insanları, Tyrannosaurus rex’in (T-Rex) günümüz tavuğuyla bazı moleküler yapıları paylaştığı tespit etti.

Tepeli devekuşu da görüntü itibariyle hala tarih öncesinden kalan bir canlı olduğunu gösteriyor.

Tepeli devekuşunun pençeye benzeyen ayaklarını gördüğünüzde bu canlının bir dinozor türünden geldiğini söyleyebilirsiniz.

Dünyadaki üçüncü büyük kuş türü olan tepeli devekuşları, genellikle Avustralya’nın kuzeyinde, Papua Yeni Gine’de ve Endonezya’da yaşıyor.

Tepeli devekuşunu dinozor ailesine bağlayan bir diğer özellik ise başındaki ibiği. Bazı uzmanlar, tüy gibi uzanan bu sert deri kaskın ısı kontrolü için kullanıldığını düşünürken diğerleri de insan kulağının duyamayacağı kadar derin bir sesi çıkarmaya yardımcı olduğuna inanıyor.

Mavi boyunlu bu kuşlar hem çok iyi yüzüyor, hem de yeşil yumurta üretiyorlar.

Tuatara sürüngeni de timsah gibi görüntüsüyle tarih öncesi dinozorları andırıyor.

upload.wikimedia.org

Tuatara sürüngeninin soyu erken Triyas dönemine kadar uzanıyor.

Rhynchocephalia ailesinden gelen bu sürüngenler Yeni Zelanda yakınlarında bir adada yaşıyor ve böcek, örümcek, solucan ve küçük kuşlar yiyerek besleniyor.

Sivri dişli bu sürüngenler neredeyse 100 yaşına kadar yaşayabiliyor ve şaşırtıcı bir şekilde daha soğuk iklimlere de dayanabiliyorlar.

Tuatara sürüngenine bilim dünyasında ‘yaşayan dinozor’ deniyor ancak bir tür olarak tamamen izole olmuş durumdalar.

Köpek balıkları aslında dinozorlardan bile yaşlı canlılar.

İlk köpek balığı türü 450 milyon yıl önce, Silüryen Dönemi’nde varoldu ve günümüze kadar birçok türün yok olmasına yol açan büyük afetleri atlatarak hayatta kaldı.

Bu kadar uzun zamandır dünyada olan bu hayvan türü arasında elbette çok fazla çeşit ortaya çıktı. Örneğin bugün soyu tükenmiş olan Megalodon gibi dev köpek balığı bir zamanlar denizlerde yüzüyordu. Veya spiral bir çene yapısına sahip Helicoprion da artık dünyada olmasa da çok ilginç bir vücut yapısına sahipti.

Bazı köpek balıkları karanlıkta parlama yeteneğini bile geliştirdi.

Kertenkelelerle dinozorlar milyonlarca yıl boyunca bazı genetik özellikleri paylaşmıştı.

Ancak iki türün yolları bir şekilde ayrıldı. Dinozorların bacakları yere dik bir şekilde inerken, kertenkele ve timsahların bacakları yana doğru açılıyor.

Arkozor ailesine oldukça uzak olan kertenkeleler yıllarca yaşam koşullarına göre evrimleşti ve olağanüstü yetenekler geliştirdi.

Günümüz kertenkeleleri suda yüzebiliyor ve yürüyebiliyor, havada süzülebiliyor, ağaç tırmanabiliyor ve tavandan asılı bir şekilde sallanabiliyorlar. Kertenkeleler aynı zamanda kuyruklarını kaybettiğinde onu tekrar büyütebiliyor.

Yengeçler aslında bir dinozor soyundan gelmiyor fakat milyonlarca yıldır bir şekilde hayatta kalmayı başaran canlılar arasında yer alıyorlar.

Istakozlar, yengeçler ve diğer kabuklular aslında dinozorlardan milyonlarca yıl önce ortaya çıktı.

At nalı yengeci diye adlandırdığımız ve günümüzdeki yengeçlerden çok örümceklere yakınlığı olan bir yengeç türü 450 milyon yıl önce var oldu.

Günümüz yengeç ailesi ise dinozorlar zamanında, yani yaklaşık 150-200 milyon yıl önce yaşıyordu.

Yengeçler bu dönemde o kadar çoğaldı ki bilim insanları ‘yengeç devrimi’ ismini kullanmaya başladı.

Yengeçler çoğaldıkça farklı bölgelere doğru yayılmaya da başladı ve böylece bitki ve hayvanlar arasında kitlesel yok oluş olaylarından da sağ kurtulabildiler.

Devekuşları da dinozor soyundan gelen ilginç yaratıklardan biri.

Devekuşlarının dinozorlarla ilişkisini kuş bilimcisi Peter Houde anlatıyor. Houde, dinozorlar zamanında küçük dinozorların evrimleşerek küçük kuşlara dönüştüğünü ve uçarak bölgelere yerleştiğini öne sürüyor. Houde, bu kuşların yeni yaşam alanlarında hayatta kalabilmek için tamamen yere bağlı bir şekilde yaşamak zorunda kaldıklarını, uçmayı unuttuklarını ve böylece “geriye doğru bir evrimleşme” yaşadıklarını düşünüyor.

Bu evrimleşme sürecinde uzmanlar, devekuşlarının sürüngen türüne benzer bir çene yapısı ve kabarık tüy geliştirdiğini düşünüyor, aynı zamanda da yırtıcı hayvanlardan korunmak için büyümüş olabileceklerini öne sürüyor.

Deniz kaplumbağaları Antarktika hariç tüm kıtalarda yaşayabilen sayılı canlı türleri arasında yer alıyor.

Dinozorlarla akrabalıkları olan deniz kaplumbağaları yaklaşık 230 milyon yıl önce ortaya çıktı ve dinozorları yeryüzünden silen Kretase Dönemi’ni atlatmayı başardı.

Olağanüstü güçlü bir kabuğa sahip deniz kaplumbağalarının arkozor ailesinden olup olmadığı ve aslında yılanlara ve kertenkelelere daha yakın olduğu konusunda bilimsel tartışmalar devam ediyor.

Son olarak tabi ki yılanlar.

Yılanlar da uzun yıllar boyunca evrimleşirken bazı vücut kısımlarını kaybeden hayvanlar arasında. Özellikle bacaklarını ve kafa tasındaki bazı kemikten kurtulan yılanlar tamamen esnek bir hale gelmeyi başardı.

Yılanların vücutları aynı zamanda o kadar dar ki böbrekleri artık yan yana değil, arka arkaya duruyor. İki akciğeri olan yılan tek bir akciğerle de yetinebiliyor.

İlginizi çekebilir 👇

Dinozorlar Geri mi Döndü? Sosyal Medyada Viral Olan Videoyu İzlerken 'Acaba Geri mi Döndüler?' Diyeceksiniz

Popüler İçerikler

Apar Topar Çıkarılmışlardı: Kızılcık Şerbeti'nde Giray ve Heves Ayrılığının Gerçek Nedeni Ortaya Çıktı
Çanakkale'de AK Partili Belediyenin Tepki Çeken Atatürk Afişi Kaldırıldı!
İzmir'de 5 Küçük Kardeşin Öldüğü Yangın Faciası: Bakanlık, Aileyi 18 Kez Ziyaret Etmiş!
YORUMLAR
06.08.2022

bir yanlis anlamayi duzeltmek gerek, kuslar dinozorlardan gelmemistir, dinozorlarla evrimsel akrabaliklari yoktur, kuslar dinozorlarin ta kendisidir, avian dinozordur, dinozorlarin soyu tukenmemis koludur. bu gercek ancak yakin zamanda anlasildigi icin bilim dunyasinda kabul gorsede henuz kolektif bilincde yerini bulmadi. toplumun kulturel kolektif bilgisi genellikle bilimsel gerceklerden bir kac kusak geride geliyor. yoldan 10 kisiyi cevirsek muhtemelen 9u dinozorlara surungendi der.

08.08.2022

Tavuklar akraba

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ