Ontolojik Kuram: Bu kurama göre Tanrı mükemmeldir ve bu karamda Tanrı'nın varlığı, var olması ve mükemmel olmasıyla açıklanır. Kuram, ilk olarak 11. yüzyılda Aziz Anselmus'un Proslogium isimli eserinde bahsedilmiştir. Dekart ise 15.yüzyılda Meditasyonlar isimli eserinin ikinci bölümünden Ontolojik Kuram'a yer vermiştir.
Varlığın Ortaya Çıkması Kuramı: Bir diğer adı Hudus olan bu kuramda var olan her şeyin onu yaratan bir varlığa muhtaç olduğuna inanılır. Bu inançtan yola çıkarak evrenin de sonradan, zaman içerisinde meydana geldiğine ve evreni meydana getiren kişinin Tanrı olduğu inancına varılır. Ayrıyeten bu kuram ilk olarak akıl ile Tanrı'nın varlığı arasında mantık yoluyla bir kanıt bulmak isteyen İslam felsefesindeki kelamcılar tarafından bulunmuştur.
Erdem Kuramı: St. Thomas tarafından kullanılan bu kuramda evrende var olan her şey mükemmellik sıralamasına tabiidir. Bu sıralamanın ilk sırasında ise her şeyden daha mükemmel olan Tanrı vardır.
Ahlak Kuramı: Bazı Teistlere göre ahlak öğrenilebilen bir şey değildir ve ahlak inanın vicdanında hazır bir şekilde bulunur. İnsanın vicdanına ahlakı veren kişi ise Tanrı'dır. Bu kuramı savunan kişilere göre Tanrı olmasaydı her şey mubah olacaktı. Kuramın savunucularına göre iyi ve kötünün anlam ifade edebilmesi için bir Tanrı'ya ihtiyaç vardır.
Düzen ve Amaç Kuramı: Dünyaya bakıldığı zaman her şey en ince ayrıntısına kadar bir dizen içerisindedir. İbni Rüşd, Isaac Newton gibi daha birçok filozofun da savunucusu olduğu bu kuramda tüm bu düzen irade sahibi olan Tanrı tarafından oluşturulur.
Dini Tecrübe Kanıtı: Bu kuramı savunan kişilere göre Tanrı'nın varlığını kanıtlamaya gerek yoktur çünkü onlara göre Tanrı sezgiyle kavranabilir. Mevlana, Yunus Emre gibi Tasavvuf şairleri de bu kuramı savunur. Tanrı'nın varlığı için iç sezgilere ve duygulara başvuran bir kuramdır.
Bu kuramların yanı sıra;
Tanrı her şeyi bildiğine
Tanrı'nın zaman ve mekandan ayrı olduğuna,
Tanrı'nın kendi kendisine yetebildiğine,
Tanrı'nın tarif edilemez olduğuna,
Tanrı'nın duygulardan bağımsız olduğuna dair kuramlar da vardır.
Bir yaratıcıya inanmak için 40000 türlü yol arıyoruz. İnsanlığımızı bulamadan tanrı aramanın ya da onan inanmanın ne faydası var anlamıyorum.
Günümüz teizm felsefesi kitap ve peygamberleri aradan çıkartarak deizmin tanrısı ile semavi din propagandası yapmaya çalışan bir akım halini almıştır. Örnek vermek gerekirse, Eski Ahit'teki Tanrı imajını teizm felsefesini anlatmak için kullanmak, 7 yaşındaki bir çocuğa Elm Sokağı Kabûsu'nu izletmeye benzer. Alınacak tepki az çok belli değil mi?!