Tanımlanamayan Bir İç Sıkıntısı: Languishing

“Zaman yönetiminin önemi” konulu yazılar eminim hepimizin karşısına çıkmıştır ve siz de bu konunun ne kadar önemli olduğunu gayet iyi biliyorsunuzdur. Google’a “zaman yönetimi teknikleri” yazarsanız, bir sürü teknik görüp öğrenebilirsiniz. Hızlı planlama yöntemi, 168 saat tekniği, kafein şekerlemesi yöntemi, “O kurbağayı ye” tekniği gibi gibi ya da binlerce tavsiye okuyabilirsiniz:

• Önceliklerinizi belirleyin

• Hayır demesini bilin

• İşlerinizi ertelemeyin

• Güne erken başlayın

Profesyonel bir zaman yöneticisi olarak ben de binlerce tavsiyeye olarak “zamanı yakalayan ofisler” kitabımda bu konuya detaylı tekniklerle değiniyorum.

Bu teknikler ve tavsiyeler arasından sizin için uygun olanları alıp hayatınıza entegre ettiğinizde gerçekten de zaman yönetiminde daha başarılı olabilirsiniz. Daha planlı bir hayatınız olabilir, daha verimli çalışabilirsiniz ya da daha iyi ilişkiler kurabilirsiniz. 

Ah ilk adımı bir atabilseniz! Ne derler bilirsiniz, “başlamak bitirmenin yarısıdır.” Peki ya başlamak hiç içinizden gelmiyorsa? Hatta içinizden hiçbir şey yapmak gelmiyorsa? Merak etmeyin, yalnız değilsiniz. 

Amerikalı yazar Adam Grant bu durumu çok güzel tanımlamış: “Tükenmişlik değildi, hâlâ enerjimiz vardı. Depresyon değildi, umutsuz hissetmiyorduk. Ama bir şekilde neşesiz ve amaçsız hissediyorduk. Meğer bunun bir adı varmış: languishing.” 

Henüz Türkçe karşılığı bulunmamış olsa da languishing kavramını içimizdeki nedenini bilmediğimiz sıkıntı hali olarak tanımlayabiliriz. Özellikle pandemi döneminde hayatımıza gelip yerleşen bu his, pandemi geçip gitse de bizimle kaldı. Pandemi döneminde en önemli güdümüz hayatta kalmaktı. Hem kendimizi hem sevdiklerimizi bu hastalıktan korumaya çalışırken bir yandan da tüm sosyal hayatımızdan kopmanın, iş hayatımızdaki belirsizliklerin üstesinden gelmeye çalışıyorduk. Hem ruhen hem de bedenen kendimizi korumaya odaklıydık. Sonra pandemi geçti. Ne pandemi öncesi hayatımıza dönebildik ne de yeni normale adapte olabildik. Artık karantina yok, zamanımız var, sağlığımız yerinde ama tadımız yok. Çamaşırları yıkamak, projeleri tamamlamak, hatta yeni bir diziye başlamak için bile motivasyonu bulamıyoruz kendimizde. Sanatla çok iç içe olan, tiyatroyu ve sinemayı her zaman sıkı takip eden bir arkadaşım geçenlerde epey ünlü bir oyunu izlerken uyuyakaldığını söyledi. Pandemi döneminde üç saat oturup bir oyun izleme güdüsünü kaybettiğini düşünüyordu. Eskiden gözünü kırpmadan izleyeceği oyun artık onu heyecanlandırmıyordu. 

Bu hissi pandemi tetiklemiş olsa da yaşanan siyasi olaylar, ekonomik sorunlar, geleceğimize dair belirsizliklerle hayata dair olumlu duygularımızı ve motivasyonumuzu büyük ölçüde kaybettik. İçimizde bir boşluk ve tatsızlık hissiyle yaşamaya çalışıyoruz. Bu nedenle de zamanımızı yönetmekte zorluk çekiyoruz ve ipin ucunu kaçırdıkça stres seviyemiz de artıyor. 

Bir sorunu çözmenin ilk ve belki de en zor aşaması o sorunu tanımlamaktır. Artık içimize oturan öküzün languishing isimli bir mental durum olduğunu bildiğimize göre, bu konuda neler yapabileceğimizi konuşabiliriz.

Languishing ile nasıl başa çıkabilirsiniz?

Küçük hedeflere odaklanın: Sizin için anlamlı olan küçük hedefler belirleyin. Önceliklerinizi gözden geçirerek günlük ve haftalık hedeflerinizi tamamlamaya çalışın. Günlük listeler tutmak ve tamamlanan hedeflerin üzerini çizmek ya da yanına tik atmak, ilerleme hissi vereceğiz için motivasyonunuzu da yükseltecektir. 

Fiziksel olarak iyi olun: Sağlıklı beslenmek, iyi bir uyku düzeni ve egzersiz yapmak zihninize iyi gelecektir. Unutmayalım ki sağlıklı bir vücut, sağlıklı bir zihin demektir.  

İlişkilerinizi iyileştirin: Pandemi döneminde belki de bizi en çok zorlayan şey sosyal ilişkilerimizin sekteye uğramasıydı. Hepimiz gördük ki insana insan gerek. Bu nedenle hayattan biraz daha keyif alabilmek için ailemizle, arkadaşlarımızla vakit geçirmek ve sosyal bağlantılarımızı güçlendirmek bizlere iyi gelecektir. 

İlgi alanlarınıza sahip çıkın: Odaklanma süremiz düşmüş olsa da motivasyonumuz azalsa da sevdiğimiz aktivitelere zaman ayırmak zihnimizi zinde tutacaktır. Hobilerimizle uğraşmak aynı zamanda anda kalma aktivitesi de olacağından, yaşadığımız tatsızlık hissinden uzaklaşmamıza yardımcı olacaktır. 

Farkında olun: Öncelikle yaşadığınız duyguların farkında olun. Meditasyon ve farkındalık egzersizleriyle duygusal iyilik halinizi destekleyin. Nefes egzersizleri yapın. Bu hem stersinizi azaltacak hem de odaklanmanızı kolaylaştıracaktır. 

Teknolojiyi sınırlayın: Sürekli olarak bir ekrandan diğerine geçmek, sosyal medya platformlarında dolaşmak zihnimizi bulanıklaştıran en önemli etkenlerdendir. Bu nedenle ekran karşısında geçirdiğimiz süreyi mutlaka azaltmamız gerekir. 

Hepimizin zaman zaman boşlukta hissettiği, motivasyonunu kaybettiği olur. Eğer böyle hissediyorsanız, bilin ki yalnız değilsiniz. Dünyanın öteki ucunda, hayatı sizinkinden tamamen farklı olan bir sürü kişi de aynı şeyleri hissediyor. İçiniz dönüp ne hissettiğinize bir bakın ve içinizden hiç gelmese de ilk adımı atın. Ne demiş Lao Tzu, “Binlerce kilometrelik bir yolculuk bile tek bir adımla başlar.” 

Web

Instagram

X

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu