Büyük umutlarla, büyük paralar ödenerek geldiler. Havaalanlarında yüzlerce taraftarla karşılanıp, boyunlarına atkılar takılıp; giderken yolcu dahi edilmediler. Onlar fiyasko transferler. Onlar kaybedenler. Onlar şanslarını değerlendiremeyenler; yahut o sezon şansı yaver gitmeyenler. Takımlar kendi aralarında alfabetik olarak sıralanmıştır. Futbolcular da takımların alt listesi biçiminde alfabetik olarak sıralanmıştır. İyi okumalar.
Beşiktaş'a gelmeden önce Werder Bremen ve Schalke formalarıyla pek çok gol atan Ailton, Beşiktaş formasıyla çıktığı 14 maçta 5 gol atarak yetersiz bir görüntü çizdi. Fazla kiloları yüzünden sürekli basında konuşulan Ailton, 'biraz kilo verse aslında çok güzel olur' denilen kız gibi; 'ah biraz kilo verse aslında süper forvet' olarak akıllarda kaldı.
İnegölspor'un altyapısında yetişen Ayhan Akman, 1998 Temmuz'unda Jonh Benjamin Toshack'ın isteğiyle, 8.750.000 $'lık bedelle Beşiktaş'a geldi. Sakatlıklarla boğuşmasına rağmen 81 maçta 19 gol atan Ayhan, son sakatlığından sonra taraftarla da polemikler yaşadı ve takımda durumu soru işareti haline geldi. Ahmet Yıldırım ve Mehmet Aksu'nun Beşiktaş'a geçmesinin ardından 500 bin $ karşılığında Galatasaray'a transfer olan Ayhan; belki de hayatının en iyi kararını vermiş oldu. 5 farklı teknik direktörle çalışan, 3 farklı mevkide görev alan Ayhan Akman, futbolu bıraktığı 2013 yılına kadar Galatasaray formasıyla 314 maça çıktı.
İlhan Cavcav'ın 3 Büyüklere patır patır oyuncu sattığı dönemde Beşiktaş'a alınan genç futbolcunun, disiplinsiz davranışları ve gece hayatına kendini kaptırması ile düşüşe geçtiği rivayet edilir. Beşiktaş forması giydiği 17 maçta 2 gol atan Okan, önce Konyaspor'a kiralanmış, buradan Galatasaray'a transfer olacakken lisansında çıkan sorunlar nedeniyle transfer gerçekleşmemiş ve Ankaragücü'ne gitmiştir. 'Aah ah biraz kendine baksa ne büyük futbolcu olurdu' denilen, heba edilmiş yetenekler arasındadır kendisi.
'Yeni Kempes' olarak lanse edilen futbolcu Beşiktaş'a büyük umutlarla geldi. Aslında kötü de performans sergilememiş, forma giydiği 20 maçta 10 gol atmıştı ancak sezon bitiminde Petrol Ofisi'ne gönderildi ve lüle saçlarıyla hafızalarımızda kaldı. Nartallo'nun bir başka özelliği de Türkiye ligine transfer olan ilk Arjantinli futbolcu olmasıdır.
Santos'tan Gaziantepspor'a bonservisiyle gelen Tabata, 1 sezon sonra Gaziantepspor'dan 8 Milyon € karşılığında satın alındı. Beşiktaş formasıyla 49 maça çıkan Tabata, 2 gol 11 asist ile sezonu tamamlayınca; Al Rayyan kulübüne önce kiralandı, sonra 1,15 milyon € karşılığında satıldı.
Toplara kaval kemiğiyle vurmasıyla ünlenen Wagenhaus'un kabiliyetsizliği kısa sürede tüm taraftarın dikkatini çekti. Defansta yapılan hazırlık paslarını bile gereksiz bir pas şiddetiyle gönderen Wagenhaus, Fenerbahçe formasıyla çıktığı 20 maçta kaval kemiğinin de yardımıyla çoğu tribüne giden onlarca şut çekmiş; bunlardan yalnızca bir tanesi gol olmuştu. Kereste, kütük, tomruk, balta gibi pek çok lakapla anılmıştır. Sezon sonunda da gönderilmiştir.
Hızı ve tekniği sebebiyle Maradona'nın veliahtı olarak anılan ve Türkiye'ye gelişi büyük sükse uyandıran Ortega, ilk başlarda iyi bir performans gösterdi. Toplam 7,5 milyon $ bonservis ödenen Ortega'nın 2002 sezonunun unutulmaz 6-0'lık Fenerbahçe Galatasaray maçında sağ açıkta Galatasaray defanslarının belini kırması hala unutulmazlar arasındadır. Ortega duygusal kişiliği sebebiyle, bir kaç maç kötü oynadıktan ve taraftardan tepki gördükten sonra kendini toplayamayıp devre arasında ülkesine döndü. Fenerbahçe kariyerinde çıktığı 15 maçta 5 gol attı ve 1 kırmızı kart gördü. Fenerbahçe ile bir çok hukuki problem de yaşayan Ortega; Fifa tarafından Fenerbahçe'ye 11 milyon $ tazminat ödemeye mahkum oldu. Kariyerine ülkesinde devam eden Ortega, 3 çocuk babası ve 2 at sahibidir.
Fenerbahçe'ye gelene kadar Brezilya liginde iyi bir grafik çizen Maldonado, geldikten sonra bir türlü takıma uyum sağlayamadı. Sakatlıklar, formsuzluğu, futbol stilinin alışıldık olmayışı, sürekli yan pas yapması ve 1 metre ileri gitmemesi; taraftarın gözünde Maldonado'yu 'ne bu ya ben daha iyi oynarım' konumuna getirdi. Fenerbahçe kariyeri boyunca yaptığı tek hayırlı iş, Şampiyonlar Ligi Çeyrek Final maçında Deivid De Souza'nın Chelsea'ye attığı müthiş golün pasını vermesi oldu. Onu da işte kaza bela yanlışlıkla verdi yoksa hiç onluk bir pas değildi. Sık sık şut deneyen Maldonado, kaleyi bile bulamadan ve 17 resmi maçta forma giyerek Fenerbahçe'den ayrıldı.
Aston Villa'dan büyük umutlarla alınan Atkinson, her ne kadar 'Ara pası - Arap atı' lakaplarıyla ve uzun süre sakat bekledikten sonra oynadığı ilk maçta Galatasaray'a attığı üç golle taraftarın gönlünde büyük bir yer kaplasa da; sezonun geri kalanında tabiri caizse ense yapmış; 21 maçta 10 gol atmış ve sezon sonunda gönderilmiştir. 1995-1996 sezonunda Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzonspor'a gol atarak şampiyonlukta büyük pay sahibi olmasına rağmen sözleşmesi fesh edilmiştir.
İspanya Gol Kralı olduğu sezonun sonunda, 14 milyon € bedelle Fenerbahçe'ye transfer olan okçu lakapı Guiza, sadece Fenerbahçeliler için değil tüm futbol izleyicileri için tam bir hayalkırıklığı oldu. Kaçırdığı enteresan goller, eşinin foto model olması, hassas kişiliği ile Guiza; kısa sürede futbol konsantrasyonunu kaybetti ve durumu daha ilk senesinde sorgulanır oldu. İnişli çıkışlı bir grafik çizen Guiza, zaman zaman müthiş goller atsa da; taraftarın gözündeki 'Acıların Çocuğu' imajı hiç silinmedi. Fenerbahçe formasıyla 98 maçta 35 gol atıp 21 asist yapan Guiza kaçırdığı ve attığı goller kadar; 2010-2011 sezonunda Bucaspor maçında attığı golden sonra hüngür hüngür ağlamasıyla da Fenerbahçe taraftarı için unutulmaz bir isim oldu. Sözleşmesi fesh edilen futbolcu önce Getafe'ye, oradan Malezya ve en son Paraguay takımlarından Cerro Porteño'ya 2 kilo patatese eşdeğer bonservis paralarına transfer oldu.
Fenerbahçe'ye geldiğinde 31 yaşında olan Demir Hotiç, hala Fenerbahçeliler tarafından en fiyasko transfer olarak adlandırılan kişidir. 1993-94 sezonu başında 26 futbolcu alan Fenerbahçe'nin transferlerinden biridir. Fenerbahçe formasıyla 4 resmi maçta oynamış, ayak tabanıyla vurduğu enfes şutu kağnı arabası hızında ve sekerek Karabükspor ağlarına girmiş ve Fenerbahçe kariyerindeki tek golünü de böyle kaydetmiştir. Öyle kaslı böyle kaslı insanüstü diye tabir edilen Hotiç sene sonunda gönderilmiş; 3 yıl sonra da futbolu bırakmıştır.
Sarı Boğa lakaplı Frank Pingel, yine Fenerbahçeliler'in unutamadığı hayalkırıklıklarından biridir. Bursaspor'da gösterdiği performanstan sonra Fenerbahçe'ye alınan Pingel, hazırlık maçları da dahil 20 maçta forma giyip 10 gol atmıştır. Henüz sezon başında oynanan TSYD kupası maçında, pres yaparken dizi dönen Pingel, neredeyse tüm sezonu sakat geçirmiş; son 3 lig maçına yetişmiş ve 1 de gol atmıştır. Ancak tekrar sakatlanan Sarı Boğa, takımdan gönderilmiştir. Güçlü fiziği ile büyük bir umut olan Frank Pingel'in hikayesi, daha sezonun ilk resmi maçında sakatlanmasıyla sona ermiştir de diyebiliriz.
'gündüz saat satar, gece maça kaçar, semti eminönü, henri bienvenu, henri bienvenu' bestesinin ithaf edildiği güzel insan Henri Bienvenu; Fenerbahçe'nin öneleme maçı oynadığı Young Boys'un futbolcusu iken; Fenerbahçe defansına kök söktürmesi ile yöneticilerin dikkatini çekti. Bir sonraki sezon transfer edilen Bienvenu; 'iyi niyetli ama yeteneksiz' kategorisinde listelenebilir. Fenerbahçe forması giydiği 44 maçta 12 gol 5 asist ile oynayan Bienvenu; tüm iyi niyeti ve mücadele hırsıyla taraftardan tepki görmemeyi başardı. Yarım sezonluk kiralık macerasından sonra Alper Potuk'a karşılık takas edilen futbolcu; şu an Fransa'nın Troyes takımında forma giymektedir.
Luis Aragones'in Fenerbahçe'ye hediyesi olan Josico, Villareal kulübünden 1 milyon € karşılığında transfer edildi. Genelde yedek olmak üzere toplam 21 maçta görev alan Josico; önlibero mevkisinde gerçekten ne iş yaptığı bilinmez bir biçimde top oynadı. Kendisine atılan pasları aynı hızla pası atan kişiye geri verme konusundaki üstün yeteneği taraftarlara saç baş yolduran Josico, 1 sene sonra Las Palmas kulübüne bedelsiz olarak gidip ayak üstü Fenerbahçe'yi 1 milyon € zarara soktu.
Fenerbahçe'ye geldiğinde 34 yaşında olan Simao, Brezilya'da yılın oyuncusu seçildiğini iddia ederek Türkiye macerasına başladı. Yaşı sürekli konuşulan Simao, ilk maçlarda enerjik bir görüntü vererek taraftara umut vaad etse de; ilerleyen maçlarda anlaşıldı ki Simao tüm sezonluk enerjisini o iyi oynadığı 1-2 maçta harcamıştı. 'Henüz milli takım forması giymedim ama hedefim milli formayı giymek' diyen Simao, devre arasında gönderildi.
Bahtsızlıklar Prensi Robert Enke ve üzücü hikayesi. Aslında Enke, çalkantılı yaşamı ve trajik ölümüyle; ayrı bir galeride anlatılması gereken unutulmaz bir hikayeye sahip. Borussia Mönchengladbach'la Bundesliga sahnesine çıkan Enke, ilk 2 sezonunda çok forma şansı bulamadı. 3. sezonunda, takımın 1. kalecisi Uwe Kamps sakatlanınca, Enke kaleye geçti. Ancak takım çok kötü bir sezon geçiriyordu ve sezon sonunda küme düştüler. Almanya Kupası'nda çeyrek final oynamışlardı ve Enke, Jupp Heynckes'in dikkatini çekmişti. 1999 senesinde Benfica'ya transfer olan Enke, kısa sürede takım kaptanı da oldu. Ancak şanssızlıklar yakasını bırakmadı ve UEFA Kupası'nda 7-0'lık Celta Vigo yenilgisi gibi bir çok kötü maçın olduğu sezonu takımı 6. bitirdi. Heynckes'ten sonra göreve gelen Jose Mourinho'nun da zaman zaman görev verdiği Enke, 2002 yılında serbest kaldı ve Barcelona'yla anlaştı. Bonano'nun ardında 2. kaleci olması planlanan Enke, Barcelona'nın İspanya Kupası maçında amatör lig takımı Novelda FC'ye yenilmesi sonrası Frank De Boer tarafından hedef gösterildi. Sezon sonunda Fenerbahçe'ye kiralanan Enke, çıktığı ilk maç olan İstanbulspor maçında 3 gol birden yedi ve daha ilk haftadan gönderilmesi konuşulmaya başlandı. Devre arasında kiralama kontratı feshedilen Enke, Tenerife'ye kiralandı. Sezon sonunda da serbest kaldı ve Hannover 96'ya gitti.
Hannover 96'da düzenli forma şansı bulan Enke, Alman Milli Takımı'nın da zaman zaman kalesini korudu. Bundesliga'da yılın en iyi kalecisi de seçilen Enke; 2006 yılında kızını bir hastalık sebebiyle kaybettikten sonra girdiği depresyondan çıkamayarak 2009 yılında yaşamına son verdi.
Racing Genk formasıyla 84 maçta 37 gol atan Oulare, Baliç'in gidişiyle Preko'nun dolduramadığı forvet ihtiyacını gidermek üzere alınmıştı. Ligin 5. haftasında sakatlanan Oulare, tekrar eski formunu yakalayamadı. Forma giydiği 11 maçta 5 gol atan Oulare; neden geldiği ve neden gittiği anlaşılamayan transferlerden biri olarak kaldı.
Rumen oyuncu furyasının Türk futbolunu kasıp kavurduğu dönem, hem Steaua Bükreş'te göstermiş olduğu iyi performans hem de abisi Adrian İlie'nin o dönem iyi bir performans çizmesinin kamuoyunda yarattığı etkiyle Fenerbahçe'ye alındı. Ligin ilk yarısında 12 maçta görev alıp 3 gol atan Sabin İlie bekleneni karşılayamadı ve devre arasında Kocaelispor'a satıldı. Kariyerinin Fenerbahçe'den sonraki bölümünde 17 ayrı takımda oynayan Sabin İlie 'öeeh' dedirtmiştir. Kocaelispor'dan sonra abisiyle birlikte transfer olduğu Valencia formasını hiç giymeden 3 kez başka takımlara kiralanması da ilginç bir detaydır.
O dönem bir çok takımın peşinde koştuğu Tarık, Ali Şen'in özel girişimleri ile Fenerbahçe'ye kazandırılmıştır. 52 maçta forma giyip 2 gol atan Tarık, bir türlü istenilen performansı veremeyince Kocaelispor'un yolunu tutmuştur.
Daha transferi kesinleştiği gibi Türkiye'de kriz yaratmıştır. Beşcaşnik, Boşnaşcış, Beştaşpiş, Bescasnik, Bescaşniş, Bescasnik, Bestami gibi farklı telaffuzlarla halkımızı ağız kanseri eden Beschastnykh; 2003 yılı devre arasında transfer edilip aynı sezonun sonunda gönderilmiştir. Fenerbahçe formasıyla çoğu yedekten oyuna girmek şeklinde 12 maça çıkıp 1 gol atmıştır.
1,92'lik boyuyla hava toplarında fazlaca etkili olan Lukunku, Galatasaray'a büyük umutlarla geldi. Ancak top tekniğinin çok kötü olduğu, deyim yerindeyse 'Allah boy vermiş gerisini koy vermiş' bir insan olduğu kısa sürede anlaşıldı. 2003-2004 sezonu ara transfer döneminde Galatasaray'a gelen Lukunku, oynadığı 15 maçta 6 gol attıktan sonra Lille takımına kiralandı. Daha sonra da Gent takımına satıldı.
Galatasaray'a gelene kadar Brezilya ve Belçika liglerinde başarılı bir performans çizen Prates, Galatasaray'da kaldığı 1 sezonluk süre boyunca 37 maça çıktı. 5 gol ve 3 asist kaydeden Prates'in attığı en hatırlanır gol ise; Hakan Şükür'ün kafasına çarpıp Fenerbahçe ağlarına giden frikik golüydü.
Dominic İorfa'yla ilgili anlatılanlar tam bir şehir efsanesi halini almış durumda. Asıl mesleğinin 400m koşuculuğu oldu, futbolculuğa şans eseri adım attığı söylenir. Rüzgarlı bir maçta kendi ortasına kafa attığı, bir maçta ısınırken topu sürmeye çalışıp topa takılarak düştüğü, bir başka maçta ısınmak için kaleye çektiği şutun o sırada sırtı sahaya dönük şekilde tribünleri izleyen bir polisin kafasına çarptığı gibi bir çok efsane var hakkında. Galatasaray formasıyla 2 gol atan İorfa, sahanın bir çok yerinde ancak hiç bir yerindeydi. Genelde pozisyona uzak, saçma yerlerde takılan İorfa, biri kafasına çarpmak suretiyle 2 gol atarak Galatasaray'a veda etmiştir.
24 yaşında Galatasaray'a transfer olan Bratu, 25 maçta attığı 6 golle yetersiz bulunmuş ve sezon sonunda ilginç şekilde kulübü kar da ettirerek Nantes takımına satılmıştır. Oynadığı dönemde takımdaki Türk futbolcuların kendisine pas atmadığını iddia eden Bratu; Galatasaray'da gösterdiği yetersiz performansı diğer kulüplerde de gösterek 'orda da mı Türk futbolcular pas atmıyor aga' dedirtmiştir.
Rumen ekolünün Galatasaray'ı kasıp kavurduğu dönemde, 3'lü paket halinde Petre ve Bratu ile birlikte Galatasaray'a gelen Tamaş; Bülent Korkmaz'ın alternatifi olması umuduyla alındıktan sonra sadece 6 resmi maçta forma giymiştir. Galatasaray'dan sonra Fransa, İngiltere, Belçika liginde olmak üzere toplam 11 takımda forma giymiştir ve halen aktif futbol yaşantısına devam ederek insanoğlunu şaşırtmaktadır.
2007 Ağustos'unda alınıp 2008 Haziran'ında gönderilen, Galatasaray formasıyla 17 maça çıkıp 1 gol atan Bouzid, neden alındığı ve oynatıldığı anlaşılmayan futbolculardan biriydi. Servet Çetin'in alternatifi olması umuduyla alınan Bouzid; kaleci Orkun'a bir maçta attığı şut benzeri geri pas ile taraftarın hafızasına 'yavaş lan hayvan herif' şeklinde kazınmıştır.
Türkiye liginde oynamış ilk Japon futbolcu olan 'Samuray' lakaplı İnamoto, Japon Ligi, İngiltere Ligi'nden sonra 2006 yılında Galatasaray'a geldi. Galatasaray formasıyla 30 maça çıkıp 1 gol 2 asist yapan Japon futbolcu 'ya ne bu zaten ufak tefek, eziliyor bu' gibi eleştirilere maruz kalmıştır. İnamoto; 1 sezon sonra takımdan gönderildi.
2005 Ağustos'unda Galatasaray'a Borussia M'gladbach'tan transfer edilen Heinz; Galatasaray formasıyla 23 maça çıktı. 3 gol 1 asist yaptı. Oksijenle ağırttığı saçları kadar etki bırakamayan Heinz'ın kontratı, sezon sonunda fesh edildi.
8,5 milyon € bonservisle transfer edilen ve Galatasaray formasıyla 56 maçta oynayan Amrabat 3 gol 11 asist ile beklenen performansı gösteremedi. 1,5 sezonluk Galatasaray macerasının ardından Malaga'ya kiralanan Amrabat, bu sezon başında Malaga'ya 3,5 milyon € karşılığında satıldı.
21 yaşında Romanya'nın National kulübünden gelen Petre, Bratu ve Tamaş gibi 1 sene de değil; 1,5 senede takımdan gönderilerek Romanya'nın gururu olmuştur. Galatasaray formasıyla 33 maça çıkan futbolcu, o dönem takımın kötü futbolunun da bir getirisi olarak taraftarca bir kaç maç ıslıklanmış; sezon ortasında da ülkesinin Poli AEK takımına transfer olmuştur.
Samsunspor'da gösterdiği müthiş performans ve istikrarlı yıllardan sonra gol kralı da olan ve transferin gözdesi haline gelen Serkan Aykut, 7 milyon $ bedelle Galatasaray'a geldi. Oynadığı 59 maçta 27 gol atan Serkan, 500 bin € bedelle tekrar Samsunspor'a döndü. Süper lig tarihinin en çok gol atan futbolcularından olan Serkan Aykut, her ne kadar Samsunspor'un efsanevi oyuncularından biri olsa da; Galatasaray kariyeri beklenenden kısa sürmüştür.
'Cam Adam' lakaplı Linderoth, Galatasaray taraftarı için sakatlığın öbür adıdır. Galatasaray'a gelene kadar pek sakatlanmayan, iyi de bir grafik çizen Linderoth, 2007 yılında Galatasaray'a geldikten sonra sakatlıklardan dolayı forma şansı bulamadı. Galatasaray kariyerinde 3 sezonda toplam 13 maça çıkabilen Linderoth'un mukavelesi 2010 yılında tek taraflı olarak fesh edildi. Linderoth aynı yıl futbolu bıraktı. Şans işte...
Futbola Bayern Münih altyapısında başlayan Misimoviç, Bochum ve Nürnberg maceralarından sonra; 2010 Ağustos'unda Galatasaray'a transfer oldu. Glatasaray'a gelene kadar çizdiği grafik ve sezonda 20 gol 20 asistin altına düşmeyen performansıyla, bonservisine ödenen 8,5 milyon € yerinde bir karar gibi görünse de; Misimoviç Galatasaray formasıyla yalnızca 9 maça çıktı. Hagi ile yıldızı barışmayan, kadrodışı bırakılan Misimoviç; 1,5 yıllık Galatasaray macerasından sonra 4,5 milyon €'ya Dinamo Moskova'ya transfer oldu. Forma şansı bulsaydı neler yapardı sorusu, hala bazı Galatasaray taraftarlarının aklını kurcalamaktadır.
Trabzonspor'da forma giyen ilk siyahi futbolcu olan Misse Misse, Charleroi takımındaki üstün performansı ile Sporting Lizbon'a transfer oldu. Burada pek forma şansı bulamayan Misse Misse Trabzonspor'a geldi. Taraftarlar için Misse Misse'yi unutulmaz yapan, Trabzonspor Bochum maçında, boş kaleye giden topa ofsayttayken dokunup golün geçersiz sayılmasına sebep olduğu için turun kaybedilmesinde günah keçisi olarak gösterilmesiydi. 10 resmi maça çıktığı Trabzonspor kariyerinde 1 gole imza atan Misse Misse; Trabzonspor'dan ayrıldıktan sonra İskoçya, İngiltere, Belçika ve Yunanistan liglerinde top koşturmuştur. Sırf siyahi topçu almış olmak için Trabzonspor tarafından transfer edildiği düşünülmektedir.
Ajax, Atletico Madrid, Malaga Bordeux, Mancester City gibi takımlarda oynadıktan sonra Trabzonspor'a gelen Musampa; sadece 14 maçta oynadıktan sonra gönderildi. Gayet iyi giden kariyeri vardı. Trabzonspor macerasından sonra takla atan Musampa; Teknik Direktör Ziya Doğan'la bir türlü anlaşamadı. Okuldan kaçar gibi yurtdışına kaçan Musampa'ya sürekli ceza verildi. Musampa ise bu cezaları Fifa'ya şikayet ederek tazminat kazandı.