“Sokakta kalabalık toplanınca ne olduğuna bakmaya gittim. Tahir Ağabey konuşuyordu. Sokakta böyle kalabalık toplanınca tedirgin olurduk. Çünkü olay çıkacağını düşünürdük. O sırada çalıştığım yerin bulunduğu sokağın başındaydım, müşteri gelince içeriye buyur edip arkamı dönmüştüm ki silahlar patlamaya başladı. Kalabalık bizim sokağa fırladı. Kaçanların altında kaldım. Avukatlar ve birkaç gazeteci kaçıp bizim işyerine sığındılar. Baktım Tahir Ağabey yerde yatıyor. Yüzü kan içindeydi ve boğazının olduğu taraftan kan sıçrıyordu. Polis bağırarak ‘İçeri girin, içeri girin’ dedi. Koşup içeriye girdim. Ambulansı aradık, 7-8 dakika sonra sesini duyduk ama sokağa giremedi. Bir gazeteci elinden vurulmuştu. Müşterilerden bir kişi doktordu hemen müdahale etti, çok kan kaybediyordu. Müdahale olmasaydı kan kaybından ölebilirdi. Saatler sonra çıkabildik, Tahir Elçi’nin öldüğünü söylediler çok üzüldüm, buralara sürekli gelirdi, beyefendi bir kişiydi, çok severdik.”