Ortamlarda Kullanabileceğiniz 10 İlginç Tarih Bilgisi

Bu hadiseyi bir kaç yerden daha duymuş olmanız olağandır.Bu hadise tarihin bilinmeyen ve açıklanmayan sırları arasında kendine yer edinmiş bir fenomendir.Woolpit'in Yeşil Çocukları vakasi tarihte iki defa görülmüştür.İlk olarak 12.asır İngiltere'sinde rastlanmıştır.Bu tarihten çok sonraları 1883 yılında İspanya'da da aynı olay görülmüştür.

Peki nedir bu hadise ?

İlk olarak 1100'lü yıllarda Kral Stephen zamanında (1135-1154 arası) İngiltere'de görülen bu yeşil çocuklarının hikayesini Rahip Newburgh'lu William'ın yazdıklarından öğreniyoruz.Rahip William hatıratında şöyle yazmıştır:

''Hiçbir şey yemiyorlardı,renkleri yeşile boyanmıştı,dilimizi bilmiyorlardı,erkek olanı daha güçsüz ve halsizdi.Sadece buldukları baklaları yediler.Erkek olanı bir süre sonra öldü,kız olanı hayatta kaldı ve zamanla dilimizi öğrendi.Bize kendilerinin Aziz Martin Ülkesi adında bir yerden geldiklerini söyledi.''

Daha sonra 1883 yılında İspanya'da Banjos kasabası yakınlarında çalışan tarım işçileri tarafından ağlayarak bulunan iki çocuğun hikayesi de farklı değildir.İki hadisenin de cereyanında,bu çocukların uzaydan veya kayıp bir yeraltı şehrinden geldiğini söyleyen insanlar bulunmuştur. Netice itibariyle doğaüstü bir olaymış gibi görünse de bu hadisenin açıklaması gayet bilimsel bir şekilde,somut kanıtlarla ortaya koyulmuştur.

       Şöyledir ki;O yıllarda bölgede Arsenik yatakları bulunmaktadır ve bu yatakların işlenmesi ya da tehlikesi hakkında pek bir bilgi bulunmamaktadır.Bu nedenle oyun amaciyle evinden ayrılan iki küçük çocuğun Arsenik zehirlenmesi geçirmiş olması gayet mümkündür.Şayet çocuklarda görülen yeşil renkli deri,bilinç kaybı,halsizlik ve iştahsızlık gibi semptomlar Arsenik zehirlenmesiyle uyuşmaktadır.Buna ilave olarak bilmekteyiz ki,bulunan çocuklardan kız olanı bir süre sonra kendine gelerek yaşamına devam etmiş,hatta evlenerek çocuk sahibi olmuştur.

İlkokulda ve Lisede bolca duyduğumuz bir hadise olan Kavimler Göçü'nü sizi sıkmak amacıyla bildiğiniz bilgileri ısıtarak tekrar tekrar anlatmayacağım.

Kavimler Göçü bize bir çok kez anlatılmış fakat eksik veya fazla yüzeysel bırakılmış bir hadisedir.Çoğumuzun aklında bir şey kalmaz,kalanlarda yanlış veya eksik olur.

İşte sık bilinen bu yanlışlar ve doğruları:

1.Kavimler Göçü bir çok barbar kavimi oluşturdu.

Yanlış ! Kavimler Göçü'nü yapan kavimlerin çoğu MS 2.yüzyılda ortaya çıkmıştır.

2.Hunlar kovaladı,barbar kavimler kaçtı.

Tam tersine Kavimler Göçü,Hunların Çin egemenliği altında kalmamak için Aral gölü ve Hazar denizi yakınlarına kaymasıyla başlar.

3.Kavimler Göçü ile İlkçağ kapandı Ortaçağ açıldı.

Ortaçağ'ı başlatan olay Kavimler Göçü değil-Kavimler Göçü'nün sebep olduğu-476'da Cermen Heruli kavmi lider Odoacer'in liderliğinde Batı Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasıdır.

4.Kavimler Göçü yaşanmaması gereken kötü bir olaydı.

Tarihte olmuş olaylar reddedilemez ve silinemez.Bu sebeple Kavimler Göçü olmuştur ve etkileri hiçbir zaman kaldırılamayacaktır.Bunun yanında Kavimler Göçü'nün birçok olumsuz etkisi olmakta birlikte,Avrupa'ya günümüz şeklini veren mühim ve incelenmesi gereken bir hadisedir.

Çoğu kişinin tanımadığı fakat,Büyük İskender kadar,tanınması gereken bir şahıstır,Teodorik.

Kendisi,bir Cermen kavmi olan Gotlar'ın doğu kolu olan Ostogotlar'a  mensuptur.

454 yılında Hunlar'ile yapılan  Nedao Savaşı'ndan hemen sonra doğmuş olan Teodorik,büyük bir lider,Roma'nın bir dönem soylusu ve İtalya'nın bir dönem sahibi olacaktır.

Babası Ostrogot komutanı Teomdemir'dir.10 yaşında iken bir siyasi rehine olarak Bizans'a verilmiş ve Kostantinopolis'e(İstanbul) getirilmiştir.

Teorodik'in çocukluğu, I.Leo döneminde saraylarda ve bir Bizans prensinin aldığı eğitimleri alarak geçiyor.

481 yılına gelindiğinde Ostrogot kavminin en önemli lider adayı Teodor Straba beklenmedik bir şekilde ölüyor.Yerine,kavmin bilir kişileri ve halkın da isteğiyle Teodorik seçiliyor ve lakabı Büyük Teodorik oluyor.Teodorik hemen halkına bir ülke kurmak istiyor ve Doğu Roma'nın kuzeylerinde toprak arayışına giriyor.Teodorik'in bu amacını Doğu Roma,bir tehdit olarak algılıyor ve rahatsız oluyor.Bunun üzerine Roma,Teodorik'i İtalya'ya gönderiyor.

O dönemde İtalya Cermen kavmi Heruli'nin elinde ve Batı Roma yıkılmış durumda.Roma'nın Teodorik'i ölüme gönderdiği çok açık ve ortadadır.

Yine de Teodorik İtalya'ya gidiyor ve Heruli kavmi lideri Odoacer'den,Roma adına şehri istiyor.Odoacer doğal olarak şehri teslim etmiyor ve İsanso Muharebesi vuku buluyor.Muharebe sonunda Teodorik'in ordusu galip geliyor ve Odoacer,Verona'ya kaçıyor.Teodorik peşini bırakmayarak Odoacer'i Verona'ya kadar takip ediyor.Odoacer burada tarihi bir hatayla,şehri savunmak yerineiTeodorik'in ordusuyla bir meydan muharebesi yapıyor ve 30 Eylül 490 günü Verona Muharebesi'yle Teodorik'e bir kez daha yeniliyor.Odoacer ve Teodorik birkaç yıl birbirleriyle farklı yerlerde,farklı şekillerde savaşıyor.

Neticede Roma'nın Teodorik'i öldürme hesapları suya düşüyor ve 493 yılında iki tarafında üstünlük sağlayamaması nedeniyle İtalya Ostrogot Krallığı ve Odoacer Krallığı olarak,Ravenna kentini ortak başkent kabul ederek ikiye bölünüyor.

Bu barışı kutlamak amacıyla bir ziyafet tertip ediliyor.15 Mart 493 tarihinde ''Ad Laurentum'' sarayında verilen yemekte Odoacer tam kadehini kaldırıp bir konuşma yaptıktan sonra şarabını içerken,Teodorik kılıcını çekerek Odoacer'in boğazına saplıyor ve adamı orada katlediyor.Bunun üzerine İtalya tam bir yangın yerine dönüyor,Teodorik ordusuyla birlikte ne kadar Odoacer yanlısı varsa hepsini günlerce İtalya sokaklarında arayarak öldürüyor ve İtalya'da Ostrogot Krallığı'nı kuruyor.

Çoğu kişi tarafından tanımasa da Osmanlı Sanat Tarihimizin en kıymetli şahsiyetlerinden birisidir Ahmed Karahisari.Hepimizin birçok kez duyduğu hat sanatının,en önemli üstatlarındandır. I.Süleyman(Kanuni Sultan Süleyman) zamanının en önemli hat sanatçılarından birisidir.1468 yılında Afyonkarahisar'da doğmuştur.Hat sanatında Yakut-ı Mustasımi akımını benimsemiş ve en güzel örneklerini vermiştir.En önemli yapımı Kanuni Sultan Süleyman'ın isteği üzerine yazdığı ve Topkapı Müzesi'nde sergilenen Kur'an-ı Kerim'dir.Aynı zamanda Piyale Paşa Camii ve Süleymaniye Camii'nin kubbe hatlarını yazmıştır.Şeyh Hamdullah ve Hafız Osman ile birlikte en büyük üç Osmanlı Hattatı olarak kabul edilir.

Sultan Abdülaziz ve Sultan II.Abdülhamit arasında tam 93 gün saltanatta kalmış 33.Osmanlı Padişahıdır.Babası Sultan Abdülmecit'tir.Sultan Abdülaziz amcası,Sultan II.Abdülhamit ise kardeşidir.Sultan Abdülaziz'in askeri darbeyle zorla tahttan indirilmesi sonucu apar topar bir şekilde tahta geçirilmiştir.30 Mayıs 1876 günü tahta geçmesinden kısa süre sonra rahatsızlanmıştır.Doktorunun da uyguladığı yanlış tedaviler sonucunda akli dengesi bozulmuştur ve 31 Ağustos 1876 günü tahttan indirilmek zorunda kalınmıştır.Osmanlı Devleti tarihinin en kısa süre padişahlık yapmış Sultanıdır.Tahttan indirildikten sonra birkaç sefer daha saltanata getirilmek istendiyse de hiçbir deneme başarılı olmamıştır.

Kaynakları araştırdığınızda,Osmanlı halkının ilk kez 1840 yılında köylerde kurulan Muhassıllık Meclisleri sayesinde seçimlerle tanıştığını görürüz.Daha sonrasında ise 1876 Kanun-i Esasi ile birlikte ilk demokratik seçim 1908 yılında yapılmıştır.

Fakat ilk seçim bunlardan daha evvele dayanır.Şöyledir ki;bir adaya isim verilecektir.Fakat halktan bu yeni ismi kabul edenlerde vardır kabul etmeyenlerde.Bunun üzerine yetkili vali ada halkını bir meydana toplar ve ''Yeni ismi kabul edenler sağa,kabul etmeyenler sol tarafa ayrılsın'' diyerek tarihin resmi ve demokratik olmayan ilk seçimini gerçekleştirmiş olur.

Edward Thatch,Blackbeard ya da en akılda kalan ismiyle Karasakal,18.asır başları boyunca West İndies ve Doğu sahillerindeki Amerikan kolonileri çevresinde korsanlık yapmış bir İngiliz askeridir.

1608 yılında Bristol'da doğduğu zannediliyor.Çocukluk yılları ile ilgili bir bilgiye sahip değiliz fakat 1716 yılında Karayipler de faaliyet gösteren Benjamin Hornigold'un tayfasına katıldığını ve kısa sürede Queen Anne's Revenge isimli kendi kalyonuna sahip olduğunu bilmekteyiz.Kendi kalyonu ve mürettebatıyla 1717-1718 yılları arasında herkes tarafından korkulan bir korsan olmuştur.Karasakal lakabı korkunç görüşünü ve kalın,siyah bıyığından dolayı verilmiştir.

Karasakal,denizlerde yaptığı bu fiiller üzerine Virginia valisi Alexander Spotswood'un dikkatini çeker.Spotswood,Karasakal'ı yakalamak için büyük bir donanma kurar ve 22 Kasım 1718 günü Kuzey Carolina'da Ocracoke yakınlarında Karasakal'ın kalyonuyla büyük bir çatışmaya girerler.Uzun ve gaddar süren bu savaş sonucunda Karasakal,Üsteğmen Robert Maynard komutasındaki bir grup küçük denizci tarafından,kendi kalyonunun güvertesinde öldürülür.

 Edward Thach 29 Ekim 2013 tarihinde yayımlanan Assasins Creed:Black Flag oyunununda geçmektedir ve ana karakterlerden birisidir.

Sultan II.Mahmut döneminde Mehmet isimli bir zat yaşarmış.Herkesçe münasebetsiz,patavatsız birisi olarak nam salmış.

Sultan bu adamı merak ederek bir gün,tanışmak amacıyla huzuruna çağırtmak istemiş.Vezirler ''Aman sultanım,bu herif pek münasebetsiz bir mahluktur'' demişlerse de padişah ısrarla Mehmet Efendiyi çağırtmış.En nihayetinde Mehmet efendi Sultan'ın huzuruna çıkmış.II.Mahmut  adamla iyice muhabbet etmiş ve hiçbir münasebetsizlik görmediği gibi adamı bir kese altınla ödüllendirmiş.

Aradan bir süre geçtikten sonra II.Mahmut  bir gün faytonuyla Babıali'yi teftişten dönerken Cağaloğlu yakınlarında yine Mehmet Efendi'ye rastlamış.Mehmet Efendi ısrarla padişahın arabacısına seslenerek faytonu durdurmuş ve sultana bir arzusu olduğunu belirtmiş.Sultan II.Mahmut,Mehmet Efendinin sesini tanıyarak arabayı durdurtmuş ve önemli bir maruzat dinleyeceğini zannetmiş.

Mehmet Efendi: ''Hünkarım siz zurna çalmasını bilir misiniz ?'' diye sormuş. II.Mahmut bu beklenmedik kelam üzerine şaşırarak: ''Hayır,bilmem'' diye cevap vermiş.Bunun üzerine Mehmet Efendi:''Bende bilmem hünkarım'' demiş.

Sultan II.Mahmut adamın bu anlamsız kelamı karşısında şaşkınlıkla lafın devamını bekler.Mehmet Efendi konuşmaya devam eder:''Pederimde bilmezdi,hünkarım.Hatta Bursa'da halamın damadının bir yaşlı teyzadesi vardır.Oda zurna çalmasını bilmez efendimiz'' der.

''Sultan bu anlamsız latifeye çok sinirlenerek ''Çekin şu münasebetsiz herifi yolumdan'' diye kızar.

Mu kıtası Pasifik Okyanusunda yer alan ve günümüzden 14 bin yıl önce batarak yok olduğu varsayılan efsanevi bir adadır.Mu kıtası ile ilgili ilk bulgular,aynı zamanda kıta ile ilgili en önemli çalışmaları da yapmış olan,İngiliz deniz subayı ve gezgin James Churchward tarafından bulunmuştur.Aynı zamanda Churchward bu kıta hakkında 5 adet kitap yazmıştır.

James Churchward,Tibet tapınaklarında bulduğu tabletleri,oradaki rahiplerden on iki yılda öğrendiği Naga Maya dilini kullanarak tercüme etmiş ve Büyük Okyanus'ta Asya ve Avrupa Kıtası arasında kalan ve Avustralya Kıtasından daha büyük bir ada olduğunu ortaya koymuştur.

Aynı zamanda Hasan Tahsin Mayatepek,1935-1937 yılları arasında Meksika'da bulunmuş ve Mustafa Kemal Atatürk'ün talimatıyla Mu Kıtası üzerinde araştırmalar yürütmüştür.

Vaka-i Vakvakiye,Osmanlı Devleti'nde 1656 yılında çıkan bir isyan sonucunda bu ismi alan bir olaydır.

Olay Şöyledir ki;

29 Şubat 1656 günü Hasan Ağa,Şamlı Mehmet Ağa ve Galata Voyvodalarından Karakuş Mehmet Ağa,maaşlarını alamadıklarını iddia ederek Yeniçeri Ocağını ayaklandırırlar.Toplanan isyancı grup Sultan IV.Mehmet'in huzuruna gelerek kendisine karşı olmadıklarını belirten bir duadan sonra,isteklerini anlatarak idamını istedikleri şahısların adının yazılı olduğu bir defteri padişaha verirler.Padişah listedekilerin canlarının bağışlanmasını istese de isyancılara karşı direnemez ve listedeki kişiler öldürülerek cesetleri isyancılara verilir.İsyancılar cesetleri Atmeydanı'nda ki büyük bir çınar ağacına asarlar.

Buradan sonra olayın adının Vaka-i Vakvakiye olarak anılmasının sebebi olarak gösterilen iki tez vardır.

Birincisi:Üzerine cesetlerin asıldığı bu ağacın,İslamiyet'te adı geçen,Cehennemde bulunan ve meyveleri insan kafasından olan Vakvak ağacına benzetilmesi sebebiyle Vaka-i Vakvakiye (Vakvak Vakası) olarak adlandırılmış olmasıdır.

İkincisi ise;Çınar ağacına asılan ve orada günlerce asılı kaldıktan sonra şişen cesetlerin Vakvağa(ördek) benzetilmesi ve olayın adına Vaka-i Vakvakiye denmesidir.

Popüler İçerikler

Volkan Demirel, Elini Sıkmadığı Şenol Güneş'le Arasında Geçen Diyaloğu Anlattı
Görüşme Esnasında Erkeğe Maddi Sorular Sorulmasını Destekleyen Kadın Tepkilerin Odağında
Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı