1993'ten bu yana Budapeşte'de gerçekleşen ve defalarca 'Avrupa'nın En İyi Festivali' ödülünü almış olan Sziget Festivali bu sene de unutulmazdı! Onedio olarak nam-ı değer Özgürlük Adası'nı şenlendirmekle kalmadık; 'Seneye mutlaka!' diyenler için sonsuz gaz kaynağı olacak bir festival günlüğü hazırladık. Yetmezmiş gibi ayağımızın tozuyla festivalin en eğlenceli gruplarından Babylon Circus ile bir de röportaj yaptık...
1. GÜN
Festivalin ilk günü ana sahnede ara sıcak olarak The Biebers, Ocho Macho ve festivalin bu seneki resmi marşının sahibi Irie Maffia'yı dinleyip kalp atışlarımızı yükselttikten sonra beklenen an geldi. Muhteşem bir performans sergileyen Robbie Wiliams'ı tam 75.000 Szitizen izledi!
Bizler için ilk günün bambaşka bir anlam ve önemi daha vardı. Yok Öyle Kararlı Şeyler dünya yıldızlarının sahne aldığı Europe Stage'de milli gururumuz olarak sahne aldı 😎 Üstelik YÖKŞ'in solisti Erdem Topsakal geçirdiği talihsiz kaza sonucu sahneye iki bacağı birden alçıda çıktı ve grubun azimli performansıyla festivalin en ilgi çeken müzisyenlerinden biri haline geldi ❤
(Sziget'te Hatasız Kul Olmaaaz! söylediğimiz de festival tarihine geçsin lütfen!)
2. GÜN
Sziget'in ikinci gününde herkesin en çok beklediği konserler Florence + The Machine ve Future Islands iken, biz Fransız grup Babylon Circus'ın enerji kelimesine yeni yeni boyutlar katan performansı için pogonun göbeğinde yerimizi almıştık. 75 zıplak dakikadan sağ çıkmayı başarınca kendimizi sahne arkasına attık. Buyrunuz kendi ağızlarından Babylon Circus ve akıllara zarar sahne performansları...
3. GÜN
Bir yanımız konserden konsere, sahneden sahneye koşarken; diğer yanımız festival ortamının ve alandaki ana sahnelere alternatif sayısız eğlencenin tadını çıkarmak istiyordu. Bu sene kişisel favorilerim Reggae ruhunu dibine kadar yaşayabildiğiniz Afro-Latin-Reggae Village; ışık seli altında kendinizi zamanın olmadığı bir boyutta hissettiğiniz Luminarium, türlü türlü oyunlarla şımarıp karnaval havası soluduğunuz Travelling Funfair, Fröccs içmelere doyamadığımız Sziget Vine & Fröccs Garden oldu. Bunların hemen hemen tamamı her sene Sziget'te yerini alıyor. Seneye sizi de bekleriz; daha fazlası için geçen sene hazırladığımız 'Sziget Festivali'ne Gidenlerin Yaşadığı 25 Muhteşem Deneyim' içeriğimize göz atmadan geçmeyiniz 😇
Luminarium
4. GÜN
Sziget'in 4. gününe festival alanının bir diğer ucunda (yaklaşık 45 dk mesafede) olan Sziget Beach'te başladık. The Maccabees, The Ting Tings, Kadebostany gibi isimlerin daha hava kararmadan sahne aldığını söyleyelim, ne kadar bomba bir gün olduğunu siz hesaplayın!
Ana sahnedeki The Foals konserini bizi vinçle 50 m. kadar göklere uçuran Sky Bar'da izledikten sonra, sıra Ellie Goulding konserine geldiğinde ana akıma uymayarak World Music Stage'e geçtik ve LaBrassBanda denen nefis ötesi grupla tanıştık. Tüm müzik festivalleri gibi Sziget'in de en süper yanı, 'sanırım en eğlenceli konserdi' diyeceğiniz konserlerin daha önce adını bile duymadığınız gruplardan çıkması!
5. GÜN
Sziget'in 5. gününün konser programı, akşam konserlerinden hemen önce gerçekleşen Color Party kadar renkliydi. Awolnation, Kasabian, The Subways, Marina and the Diamonds, Gramatik gibi her tarza hitap eden onlarca konser arasında en çok ilgi gören Avicii iken, bizim için günün konseri festivalin bomba punk grubu Dropkick Murphys'di. 👊
Günün sürprizi ise hiçbirimizin daha önce canlı dinleme fırsatı bulamadığı Imam Baildi'nin aşırının aşırısı eğlenceli bir grup çıkması oldu. Türkiye'ye bir sonraki gelişlerinde kaçırmamanız gerektiğini buraya not düşelim...
6. GÜN
Sziget 2015'e gelirken aklımda olan 3 grup Babylon Circus, Limp Bizkit ve en çok da Hollywood Undead'di. Nerdeyse tamamını ana sahnede geçirdiğimiz Cumartesi günümüze damgasını vuran gruplar da Hollywood Undead, ve onları en önden izlemek için yerimizi bir önceki konserden kapmamız vesilesiyle keşfettiğimiz Punnany Massif oldu. Kings of Leon'dan bahsetmeye zaten gerek bile yok; Diplo'nun ne derece şova koştuğunu anlatmak içinse aşağıdaki kare yeterli!
7. GÜN ve KAPANIŞ
Sziget festivalinin tek kötü yanı hemen bitmesi. Budapeşte uçağına binerken 'koskoca 1 hafta!' dediğiniz festival, göz açıp kapayana kadar geçiyor ve katılmayı planladığınız etkinliklerin yarısına anca yetişebiliyorsunuz. Bir hafta boyunca çadırda kalmak, konserden konsere savrulmak ve adeta aralıksız dans etmek yorucu olmuyor mu; oluyor. Ama yüksek adrenalin ve seratonin sayesinde hiçbirini hissetmiyorsunuz; acısı dönüşte çıkıyor.
Son gün efkarımızı The Always Drinking Marching Band'in ska'ndal enerjik performansıyla dağıttıktan sonra, Limp Bizkit ile muhteşem bir final yaparak bu senenin eğlenme rekorları maratonunu tamamladık. Gecenin sonunda Martin Garrix eşliğinde gerçekleşen End Show, Sziget 2015'in resmi 'seneye görüşürüz!' havai fişeği oldu.
Dönüş uçağına birimizde kırık bir kol (Limp Bizkit konserinin ilk pogosu hatırası), birimizde çatlak bir bacak (bu da Babylon Circus pogosu) ve yüzümüzde kulaklarımıza varan kocaman bir gülümseme ile bindik ve 10 Ağustos 2016'ya gün saymaya başladık...
Gerçekten dünyada hatrı sayılır güzelikte olan sayılı festivallerden biri 2 yıl önce gitmiştim.
Bizde de Rock'n Coke vardı 2 -3 yıl yaptılar sonra traş...