Suyun Bile Zehirli Olabileceğini Düşünürsek, Aldığımız Her Nefeste Bir Tehlike Olabilir mi?

Maddelerin kimyasal yapılarıyla bünyemize olan etkileri fazla bilginin her zaman iyi olup olmadığını sorgulatıyor.

Yine de tartışmaya mahal yok, hayatımızı etkileyecek şeyleri bilmek iyidir.

En başta belirtelim, tükettiğimiz hiçbir gıdada zehirlenme konusunda 'sıfır risk' yok.

Her şeyden zehirlenebiliriz, kullandıklarımızla olduğu kadar bahsi geçen şeyler kullanmadığımızda da aynı riski sürdürürüz. Mühim olan koşullar, bunu bilerek algı kapılarımızı açalım.

Bu karmaşanın kaynağı da gıdaların değiştirilen kimyası değil, bizzat bedenimiz!

Karmaşık, çözülmesi zor şifrelerle bezenmiş bir fenomen olan insan bedeninin bu tip şaşırtıcı hareketlerde bulunmasını anlayışla karşılamak gerek. Milyonlarca molekülün uyum içinde çalıştığı vücudumuzda bir dengesizlik yaşanması için uyum içindeki bu denkleme dengesizlik yaratacak herhangi bir maddenin, özellikle de belirli bir dozda dahil olması yeterli.

Zehir etkisi yaratacak maddenin vücudun dengesini anlık olarak değiştirmesine 'akut zehirlenme' denir ve hayli ilginç sebeplerle oluşabilir.

Bu zehirlenmenin hayati etkilere ulaştığı noktanın ölçümünde fareler üzerinde deneyler yapıldı ve bir madde belirli dozda popülasyonun %50'sini öldürdüğünde ortaya çıkan doz LD50 olarak tanımlandı.

LD50 durumuna geçişi yani anlık etkiyle yaşamsal riskler yaratacak dozları hemen her zaman hayatımızda olan maddelerle keşfedelim.

En absürt olanından başlayalım. Vücudumuzda 155 milligram/kilogram oranında kablo, boya yahut pil bileşeni girerse tehlike LD50'ye ulaşır.

Miligram/kilogram hesabı eczacılıkta sık kullanılan bir ölçümdür, şöyle özetleyelim: Maddenin kilogram başına kaç miligram tüketildiğini/tüketilmesi gerektiğini anlatır. Yani kaç kiloysanız 155 miligramı onunla çarparak LD50'yi hesaplayabilirsiniz.

Belirtmek gerek, LD50'nin kişilerin beslenmeleri ve genetik özellikleriyle değişkenlik göstermesiyle güvenilirliği azalsa da bu oran üzerinde çok da tartışılacak bir yana sahip değil.

Kakao bitkisinde, doğal olarak da çikolatada bulunan teobromin de tüketiminden hayati seviyesi belirlenen maddelerden.

950 miligram/kilogram oranında çikolata tüketmek hayati risk yaratabilir. Yani 70 kilogram ağırlıktaki biri 600 gram ve üzeri çikolata tükettiğinde LD50'ye ulaşmış oluyor.

Özellikle meyvelerde bulunan fruktozu, dolaylı olarak da meyveleri tüketirken de bir doz var.

Fruktozun 4000 miligram/kilogram oranında ve üzerinde tüketilmesi akut zehirlenme riskini tetikliyor. Ne kadar mümkün bilmiyoruz fakat yine 70 kilogram ağırlıktaki bir kişinin birkaç saat gibi bir sürede 2800 gram meyve tüketmesi durumundan bahsediyoruz.

Peynirde de bolca bulunan bir lezzet artırıcı monosodyum glutamat tükettiğimiz maddelerin çoğunluğunda bulunuyor.

Monosodyum glutamat zehirlenmeler araştırılırken 'neredeyse zararsız' kategorisinde tutulsa da 16000 miligram/kilogram oranında bünyeye alınması akut zehirlenmeye davetiye çıkarabilir.

Çay şekeri olarak nam salan sakkaroz zehirlenme riski yaratan maddeler arasında vücudumuzun meyve şekerinden daha toleranslı olduğu maddelerden.

Vaka örneklerinde 70 kilogram ağırlığındaki bireyin 1 litreye yakın yakın şeker tüketmesi hayati riskin başlangıcı olarak not edilmiş.

20 kilogram çay şekeri tüketmek biraz abartı gelmiş olabilir, olsun. Bilmekte fayda var.

Yaşam kaynağımız, vücudumuzun varlığını sürdürebilmesi için gerekli olan su da yeterli dozda alındığında zehirli olabiliyor.

Sudan kaynaklanan zehirlenme her bünyede farklı dozlarda ortaya çıkar zira suyun bünyede başlı başına bir olumsuz etkisi yoktur, kandaki sodyum konsantrasyonunu bozduğu noktada tehlikeli hale gelir .

Fareler üzerinde yapılan LD50 denemelerinde 90 mililitre/kilogram hayati doz olarak ölçüldü.

Bu da demek oluyor ki yine 70 kilogram ağırlığındaki bir bireyin ortalama kısa sürede 6 litre ve daha fazla su tüketmesi hayati doza ulaşmasını sağlamasa bile hayli büyük bir riskin başlangıcı olabilir.

Sağlıklı bir böbreğin bir saatte ortalama 800 mililitre ile 1 litre arasında suyu tutabildiğini varsayarsak korkulacak bir durum olmadığını görürüz.

Kısa sürede etki eden zehirlenme kadar dikkat kesilmemiz gereken bir de kronik zehirlenme var ki '6 litre su içmiyorum' diyerek içimizi rahatlatmak kolay değil.

Kronik zehirlenmede araştırmalar yapılırken günlük dozlar önem taşıyor ve hayati üst noktadan ziyade kabul edilebilir dozlar hesaplanıyor. Örneğin çayda ve özellikle kahvede bulunan kafein uzun vadede riskli maddeler arasında nikotinden sadece biraz daha masum.

Günlük 0.003 miligram/kilogram, yapılan deneyler sonucunda günlük kabul edilebilir limit. Bu da ortalama 2 fincan kahveye tekabül ediyor.

Kahvesini şekerle tüketenler için yeni bir hesaplama yapalım, günlük sakkaroz tüketiminde üst limit 800 miligram/kilogram, yine 70 kilogram ağırlığındaki bir birey için hesaplandığı haliyle.

Uzun lafın kısası her ne tüketiyorsak tüketelim, ilaçla zehir arasındaki temel farkın doz olduğunu unutmamak gerek.

Başlarken belirttiğimiz gibi, bilmek iyidir!

Popüler İçerikler

Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
Domuz Eti Skandalıyla Gündeme Gelmişti: Köfteci Yusuf Yeni Bir Sektöre Giriş Yapıyor!
ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi
YORUMLAR
22.05.2018

"bütün maddeler zehirdir, zehirle ilacın tek farkı dozdur." -paracelsus

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ