Eskilerde bir köpek adı olarak, şimdilerde ise hakaret içerikli karakter yaftası olarak duyuyoruz 'çomar' sözcüğünü.
Öyle bir anlamı var ki, 'nasıl bilmeden kullanıyormuşum' diye hayıflandıracak cinsten.
Eskilerde bir köpek adı olarak, şimdilerde ise hakaret içerikli karakter yaftası olarak duyuyoruz 'çomar' sözcüğünü.
Öyle bir anlamı var ki, 'nasıl bilmeden kullanıyormuşum' diye hayıflandıracak cinsten.
Birincil anlamı tıpkı eskilerde kullanılan hali gibi iri, çoban köpeği. İkincil anlamıysa ilginç bir biçimde kalıcı yer edinmiş hali: Terbiyesiz ve saldırgan kimse. Nişanyan sözlüğünde de “iri başlı topuz, lobut” olarak geçiyor.
Yazısında bahsettiği üzere tıpkı o da bizim gibi köpek tanımıyla karşılaşmış çomarla, bir hafiye köpek olarak çizgi dizide yer alıyormuş.
Fakat çomar sözcüğünün tarihi çok daha eskilere, 17. yüzyıla dek gidiyor.
Ben Üsküdar cenginde
Sağ cenahı tutan
Çomar Bölükbaşı
İzoli Kürdi kabilesindenim
Van dağlarında adım söylenir.
Biz bir sıfat olarak bilirken Çomar'ın aslında bir kişi olduğunu görünce şaşırabiliriz ama asıl soru şudur: Kimdir bu Çomar Bölükbaşı?
Çomar Bölükbaşı'nın sahneye çıkışı 1649 yılının Ağustos ayında olacaktır. Seyahatnâme'de uzunca anlatır Evliya Çelebi, Osmanlı ordusuyla uzun zamandır isyan hazırlığında olan Celâli ordusu Üsküdar'da çatışmaya başlar.
Aralıksız 8 saat süren çarpışma sonunda Celâliler yenilmiş, Osmanlı ordusu “Celalîler bozuldu, Gürcî keferesi bozuldu” nidalarıyla yola koyulmuştur. Bu haberin ardından imparatorluk çapında da her ülke kendi sınırlarında ifşa olan Celâlileri yakalamaya başlar.
Tanışırlar, dost olurlar. Evliya Çelebi bu daha önce görmediği atlıyla heybesinde ne varsa bölüşür ve kim olduğunu, nereye gittiğini sorar.
Çomar Bölükbaşı çatışma ardından kaçak bir hayat sürdüğünü anlatarak yanıtlar:
“Kabûl etdik artık biz senden, sen benden emîn ol ve ta’âmın dahi yedik. Ben İzolî Kürdî kabîlesindenim ve Gürcî Nebî’nin baş bölükbaşısıyım. İsmime Çomar Bölükbaşı derler. Üsküdar cenginde bozulup gice gice dağdan dağa kaça kaça bu mahalle gelüp sana dûş geldim.”
Birlikte yola çıkarlar, Şam'a ulaştıklarında Paşa onu bir şartla affeder. O da Dürzîlere karşı giriştiği harekatta yanında olmasıdır. Pek şansı olmayan Çomar kabul eder, bu harekattaki başarısıyla subaşılığa terfi etse de rüşvetle başa gelen Dilaver Ağa, Çomar’ın geçmişine cezayı vermeye kararlıdır, onu hapseder.
Hapsi sona erdikten sonra gün yüzüne çıkan Çomar yeniden dağlara çekilir, direnmeyi de sürdürür.
Dönemin Van valisi Mehmet Emin Paşa’nın yanına sığınır. Paşa onu askerine kumandan yapsa da Çomar'ın isyan damarı kabarıktır, ona da baş kaldırır.
Hakkari Hanı'yla girdiği çatışma Çomar'ın son kılıç tuttuğu savaştır. Çatışma esnasında atından inen Çomar, kılıcıyla alana dalar fakat savaşta sadece Han ve onun askerleri yoktur. Han’ın imdadına iki bin atlıyla destek gelir ve Çomar'ın askerlerinin tamamı öldürülür.
Çomar atına bindiği gibi dört nala sarp bir kayadan Van Gölü’ne atlar. Bir süre sonra kıyıya yüzmeye çalışsa da bir bataklığa saplanır, yakalanır. Ona karşı gelenleri başından savabilse de yaralı atıyla çok uzağa gidemez. Süren Baba ziyaretgâhında sığındığı vakitlerde pencereden gelen bir tüfek kurşunuyla vurulur, yaşamını yitirir.
Çomar Bölükbaşı'nın adı tarih metinlerinde çok sık geçmese de halk şiirinde yiğitçe anılır. Yani güncel anlamının aksine bir hakaretten ziyade bir kültürün, geleneğin temsilidir 'Çomar'.
Bir sözcüğün odağından çıkarsak, hakaret sandığımız kavramların tarihi bile bizi şaşırtabilir. Bundan böyle çomar derken iki kere düşünmek gerek!
haha ulan niye ana fotoğrafa ahsen tv muhabirini koydunuz:)))
Comar : yobaz , değisime karsı , geri kafalı , cahil , kulaktan duyma bilgilerle yasayan , arastırmayan , kendi yerine baskasının düsünmesine izin veren kimselerdir ve yukarıda ki özellikleri bünyesinde bulunduranlardır . Unuttuğum bise var mı?
Comar yobaz demek ise bu başlık altında her ideolojiden bol miktarda comar bulunduğunu görebilirsiniz .