Suriye: Esad 'Rahat Bir Nefes Almakta' Haklı Mı?

Beşar Esad ve Esad liderliğindeki yönetim kalıcı... Esad'ın en yakın müttefiki ve koruyucularından Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'ın aslında bunu söylemesine de gerek yoktu.

Zira bu artık, çoğu gözlemci ve uzmanın yanı sıra Esad'ı yerinden etmeye uğraşan Batılı diplomatlar, hatta Suriye muhalefeti içinde daha gerçekçi bazı unsurlar arasında bile kabul gören bir varsayım.

Nedeni de basit. Denklemdeki bazı unsurlarda köklü değişiklikler yaşanmadığı sürece -ki yakın gelecekte buna dair bir işaret yok- Esad'a görevi bırakması için yeterli baskıyı oluşturabilecek veya rejim değişikliği yönünde müzakerelere götürebilecek şartların varlığı öngörülmüyor.

Yine aynı şekilde, kavgacı ve asabi isyancı muhalif grupların askeri zafer elde etmeleri de o kadar uzak bir hayal.

İsyancı grupların bölgedeki destekçileri hala askeri zafer peşinde olabilir ama sahne arkasında ipleri elinde tutan Batılı güçler hiçbir zaman buna yanaşmadı.

Müzakereler aracılığıyla varılacak bir anlaşma da uzak bir ihtimal.

Mevcut durumda makul bir anlaşmanın yolu, muhalefetin ve muhalefeti destekleyenlerin Beşar Esad ve hükümetinin 'bazı kozmetik reformlarla' iktidarda kalmasını kabul etmelerinden geçiyor. Bu da, isyancıların 'var olma nedenlerini çürütmeden' kabul edemeyecekleri bir durum.

Bunu dışındaki tüm durumlar, rejimin ciddi imtiyazlara gitmesi için dışarıdan güçlü bir baskı yapılmasını gerektirir. Bu da, Ukrayna nedeniyle Washington ve Moskova'nın arasının açıldığı bir dönemde, gerçekleşmesi zor bir durum.

Ukrayna'daki kriz Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i, Suriye konusunda Amerikalıların yanında yer almak yerine, karşı tutumunu güçlendirmeye teşvik etti.

Esad üzerindeki baskı artık öyle hafifledi ki Suriye lideri, birkaç ay önce ortaya atılan devlet başkanlığı görev süresini iki yıllığına uzatmak yerine, yedi yıl daha başkanlık koltuğunda oturmak için tekrar seçilmeye hazırlanıyor.

Geçtiğimiz hafta sonu Esad, Suriye ordusunun başarıları ve Şam'ın isyancıların kontrolündeki bazı bölgelerde ablukaya alınan mahallelerin kısmen sakinleşmesini sağlayan bölgesel ateşkeslerle varılan 'ulusal uzlaşı' sayesinde Suriye'deki krizin 'tersine döndüğünü' söyledi.

Fakat bunların hiçbiri, hükümetin görünürde kesin bir askeri zafer elde edebileceği anlamına gelmiyor.

Hasan Nasrallah'ın da dediği gibi gerçekleşmesi en muhtemel tahmin, isyancıların hükümetin şartlarına uymayı reddetmesi durumunda ki, öyle olacak gibi görünüyor, uzatmalı bir 'yıpratma' savaşı yaşanacağı yönünde.

Mevcut durumda çatışma, istikrarsız bir çıkmazda. Hava kuvvetlerinin denetlenmemesi, Rusya’dan büyük miktarlarda askeri malzeme gönderilmesi ve İran'ın yanı sıra Lübnan ve Irak'taki silahlı Şii müttefiklerinden aldığı destek sayesinde 'terazinin rejim tarafı' daha ağır basıyor.

Esad'ı ziyaret eden Rus bir yetkilinin aktardığına göre Esad, 'askeri müdahalelerin faal safhalarının bir yıl içinde sona ereceği' daha sonraki aşamasının ise 'teröristler ve intihar bombacılarıyla mücadele etmek olacağı' tahmininde bulunuyor.

Bu, gerçekleşmesi istenilen bir dilek olabilir. Ama silahlı muhaliflerin ülkenin kuzeyinde, doğusunda ve güneyinde saflarını sıklaştırmasına rağmen, hükümet Şam çevresinde ve Suriye'nin batısıyla merkezindeki bölgelerde gücünü sağlamlaştırmaya devam ediyor.

Carnegie Endowment düşünce kuruluşundan uzman Yezid Sayigh, 'Eğer mevcut eğilimler devam ederse ki etmeyeceğine dair güçlü bir kanıt yok, o zaman rejim, 2015 sonuna kadar kritik bir kitleyi etkin olarak kontrol edebilecek ve baskın bir pozisyonda olacak' diyor.

Devlet Başkanı Esad'a karşı direnişin, Irak Şam İslam Devleti'ne (IŞİD) bağlı militanların varlıklarını giderek daha çok güçlendirdiği ülkenin Irak sınırına yakın doğu bölgeleriyle sınırlı kalacağını düşünmek gerçek dışı olmaz.

Bu işlerin ürkütücü bir şekilde tersine de dönmesi aynı zamanda. Yaklaşık 16 ay önce, isyancıların baskısı altındaki rejimin çöküşünün yakın olacağını söyleyen uzmanlar dahil çoğu gözlemci sözlerini yutmak zorunda kaldı.

Peki, bundan 16 ay sonra, biz de aynı şeyi yapıyor olacak mıyız?

Bu mevcut yapıda çok da olası görünmüyor.

Başta Rusya, İran ve müttefikleri olmak üzere Devlet Başkanı Esad'ın destekçileri, muhaliflerle sahadaki isyancıları destekleyen bölgeler güçler ve Batı'nın karmakarışık gruplarına kıyasla daha sağlam, tutarlı ve açık sözlü olduklarını gösterdi. Bu değişmeyecek bir durum.

Muhaliflerin sürekli didişen, yerel, kaygı verici hale gelen ve hiçbir zaman saygın görülmeyen sürgündeki liderleri ile sahadaki kaotik, herkesin kavga halinde olduğu, İslamcı radikallerin de gideren öne çıktığı çok sayıda farklı muhalif grupların aksine, Şam rejim ve rejime bağlı silahlı kuvvetler daha sağlam ve uyumluydu.

Teorik olarak her şey tersine dönebilirdi. Ama bu, son üç yılda yaşanan her şeyin de tam tersi yönde ilerlemesiyle gerçekleşebilirdi.

Siyasi muhalif liderlerin bir araya gelebilir ve ülke içindeki gerçek güçlerin saygın temsilcilerine dönüşebilirlerdi. Merkezi ve otoriter bir askeri yapı kurulabilir, sahadaki isyancı güçleri birleştirip, komuta eder ve malzeme tedarik edebilirlerdi.

El Kaide'ye bağlı radikal gruplar soyutlanabilir ve bastırılabilirdi. Batılı güçler, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ve muhaliflerin diğer destekçileri yalnızca kendi gündemlerini değil, aynı ve birbiriyle uyumlu gündemleri takip edebilirlerdi.

Ama bu şu anda gerçeğe dönüşebilecek bir seçenek gibi görünmüyor.

Bu şartların yokluğunda Amerikalıların ve diğerlerinin, teraziyi kendi lehlerine çekme şansı arayan muhaliflerin ihtiyacı olan, MANPAD gibi omuzdan atılan uçaksavar füzeleri ve diğer silahların geçişine yeşil ışık yakacaklarını düşünmek biraz güç.

Şimdilik, ortak amaç doğrultusunda birleşeceklerine dair bir işaret yok. Nitelikli silahların militan cihatçıların eline düşeceği ve yüzlerce eğitimli, savaş deneyimi olan beyinleri yıkanmış İslamcı radikallerin kötü amaçlarını kendi ülkelerine taşıyacakları korkusuyla, Batılı güçler Suriye’deki krizi giderek daha çok 'terörle mücadele'’ kapsamında değerlendirmeye başlıyor.

Bu yalnızca, köktenci eylemleriyle kendilerini diğer isyancı gruplardan ayıran ve birçokları tarafından rejimin manipüle ettiği bir grup olarak görülen IŞİD'le ilgili bir mesele değil. Bu aynı zamanda, El Kaide'nin 'resmi kollarından' olan ve İslamcı grupların hâkim olduğu bölgelerde isyancılar arasında yerini sağlamlaştıran El Nusra Cephesi'yle de ilgili bir mesele.

Mevcut durumda gerçekçi tahmin, Amerikalıların ve müttefiklerinin, silahlı muhaliflerin 'batmasına izin vermeden, su üstünde kalmalarını' sağlayacak şekilde 'kurnazca' desteklerini sürdürmeye devam edecekleri yönünde. Ama akıntıyı tamamen rejim aleyhine tersine çevirmeyecekler.

İsyancıların kaderi, Batılıların kararsız politikalarına ve Katar ile Suudi Arabistan arasındaki mevcut gerilim gibi bölgenin kestirilemeyen politik dengelerine tehlikeli bir şekilde rehin düşmüş durumda.

İran ve Suudiler arasında yeni keşfedilen yakınlık gibi durumlar, muhaliflerin de altını oyabilir.

Bunların hiçbiri, Devlet Başkanı Esad'ın sonsuza dek iktidarda kalacağı anlamına gelmiyor.

Ama Esad, en sert fırtınayı atlattığından emin olabilir. Fakat henüz hiçbir şey bitmedi, yarattığı hasra ülkeyi de dönüştürecek, zira zaman geri alınamıyor.

Ortalık durulduğunda, hükümetin yaptığı hatalar nedeniyle ağır bedeller ödeyen Esad yönetimine sadık unsurlar hesap sorabilir.

Esad yönetimine sadık bölgelerde de ayrışma ve iktidar yozlaşması yaşandığı görüldü. Bu da, Şam yönetiminin kendisini eskisi gibi öne çıkarmasının zor olacağı anlamına geliyor.

Yine de genel olarak stratejik dengenin bozulmaması şartıyla, rejimi destekleyen ülke dışındaki Rusya ve İran gibi kilit öneme sahip müttefikler, çok sık da dile getirildiği üzere, baskı sona erdiğinde Beşar Esad'a kişisel olarak kendilerini adamayabilirler.

İran Dışişleri Bakanı Yardımcısı Amir Abdollahian geçtiğimiz günlerde, 'Beşar Esad’ın ömrü boyunca devlet başkanı olarak kalmasından yana değiliz. Ama Esad’ın ve Suriye hükümetinin devrilmesi için aşırı güçlerin ve terörün kullanılması fikrine de katılmıyoruz' demişti.

Ama bunlar, hep geleceğe ilişkin sorular. Şimdi, Esad ve çevresi rahat bir nefes alabileceklerini düşündükleri için anlayışla karşılanabilir.

Popüler İçerikler

Ahmet Kural'ın Başrolünde Oynadığı TRT Tabii Dizisi Gassal'ın Tanıtım Afişleri Tepki Çekti!
Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı
Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!