Sürekli Kafanızda Takılan Bu 12 Sorunun Cevabını Öğrendiğinizde Ufkunuz Bir Kat Daha Artacak!

Çoğunu aklınızdan geçirdiniz ama öğrenme fırsatınız olmadı, ve şimdi o fırsat ayağınıza kadar gelmişken öğrenmenin tam vakti!

1. Kraliçe Arıların Diğer Arılarla Aynı Gene Sahip Olmasına Rağmen Görünümü Neden Daha Farklı?

Kraliçe arıların gövdesi ve bacakları dişi işçi arılara göre uzundur, karınları tüylü değildir, iğnelerini bir kez kullandıktan sonra ölen diğer dişi işçi arıların aksine kraliçe arılar istedikleri zaman iğnelerini tekrar kullanabilirler. İşçi arıların ömürleri birkaç hafta iken onlar yıllarca yaşayabilirler ve yine işçi arıların aksine günde binlerce yumurta bırakabilirler. 

Peki neden? Aynı anne babadan doğan ve aynı DNA'lara sahip olan kardeşler arasında nasıl oluyor da böyle farklılıklar meydana gelebiliyor?

Tek nedeni, kraliçe arıların larva halindeyken daha iyi beslenmesidir. Koloniye yeni bir kraliçe seçme zamanı geldiğinde, genç işçi arılar kısa sürede sütten kesildikleri ve bu sebeple her larvaya yeteri kadar süt vermeleri mümkün olmadığı için; larvaların içinden şanslı birkaç tanesini seçerek, onları ağzındaki bezler tarafından salgılanan, protein ve amino asit bakımından zengin sütleri ile yıkarlar. Bu larvalar birer kraliçe arıya dönüşene kadar durmadan beslenir. Kız kardeşlerinin hepsini katleden ilk arı ise kraliçe unvanını alır.

Kaynak

2. İngiltere'de Trafik Neden Sol Taraftan Akar?

Çok eskiden dünya genelinde at ve at arabası trafiği, insanların genelde sağ elleriyle kılıç kullanmaları ve bu yüzden karşıdan gelen kişinin yapacağı ani bir saldırının sol taraftan gelmesini engellemek için sol taratan akmaktaydı. Bu durum, Papa'nın 13. yüzyılda Roma'ya gelecek hacılara yolun solundan gitmelerini söylemesiyle resmileşti.

1800'lü yıllara gelindiğinde Fransız Devrimi liderlerinden Maximillien Robespierre, Katolik Kilisesi'ne meydan okur şekilde Parislilerden yolun sağından yürümelerini istedi. Bir süre sonra Napolyon da bu karara destek vermeye başladı ve ordularına yolun sağından yürümelerini emretti ve fethedilen her ülkede aynı uygulamanın başlatılmasını istedi.

Ne var ki Napolyon'un orduları İngiltere'ye hiçbir zaman ayak basamadı ve İngiltere'yle, İngiltere'nin Asya ve Afrika'daki sömürgelerinde trafiğin akış yönü değişmedi.

1700'lü yılların sonlarında Amerika'da posta arabalarının koltuğu yoktu ve arabayı kullanan kişi sağ elindeki kırbacı en verimli şekilde kullanabilmek için en arka sol taraftaki atın üzerinde oturuyordu, bu durumun yolun solundan gidildiğinde karşıdan başka bir at gelip gelmediğini kontrol etmeyi zorlaştırması üzerine Amerika'da trafik akışı bazı yörelerde sağ tarafa çekilmeye başlandı ve ilk otomobillerin buna göre üretilmesiyle tamamen sağa geçti. Böylece İngiltere ve sömürgeleri bu konuda yalnız başlarına ortada kaldı.

Kaynak

3. Tuz, Buzu Nasıl Eritir?

Soğuk kış günlerinde yollardaki buzları eritmek için sıklıkla başvurulan bir uygulama yollara tuz serpilmesidir. Tuz aslında buzu eritmez, ancak buzun erime sıcaklığının düşmesine sebep olur. Örneğin hava sıcaklığının -3°C olduğu bir günü düşünelim. Saf suyun erime/donma sıcaklığı 0°C olduğu için böyle bir günde açık havadaki su donacaktır. Ancak kimyanın temel yasalarından biri, saflığı bozulan (içine çeşitli maddeler eklenen) sıvıların donma sıcaklığının düşeceğini söyler. Buzlu yolların tuzlanmasındaki amaç da bu durumdan yararlanmaktır. Çünkü buzun üzerine yeterince tuz atılarak erime sıcaklığını -3°C’nin altına düşürmek ve böylece buzun erimesini sağlayarak -3°C sıcaklık altında sıvı halde bulunan bir tuzlu su karışımı elde etmek mümkündür. Buzun ya da başka bir sıvının erime sıcaklığını düşürmek için kullanılan maddenin tuz olması tabii ki gerekmez. Örneğin tuz yerine şeker kullanarak da aynı sonucu elde etmek mümkündür. Ancak erime sıcaklığındaki düşüş kullanılan maddenin türüne ve miktarına göre değişecektir.

Kaynak

4. Kara Deliğe Düşen Cisimler Nereye Gidiyor?

Kara deliğin içine düşen maddeler hiçbir yere gitmez. Eğer kara deliğe düşen maddeler bir yere gidiyor olsaydı, o zaman kara delik diye bir şey olmazdı. Çünkü biliyorsunuz kara delikler içine madde çektikçe büyür. Çektiği maddeyi bir yerlere fırlatsaydı büyüyemezdi zaten. Kara delikten fışkıran şey radyasyondur, madde değil.

Ayrıca kara deliğin sonsuza yakın çekim gücünden dolayı içinde zaman durmuştur. Zaman durduğu için içerisinde hareketlilik yoktur, yani en azından teorik açıdan olmaması gerekir. Ayrıca kara deliklerin içi son derece aydınlıktır zira kütle çekiminden kurtulamayan ışık da burada hapsolmuştur. Eğer bir kara deliğin içini gözlemleme şansımız olsaydı, içerisinin gözümüzü kör edecek derecede aydınlık olduğunu da görürdük. Bakmayın siz dışarıdan karanlık göründüğüne.

Son olarak, kara deliğin içerisinde oluşan olayları gözlemleme şansımız olmadığı için bütün bunlar yalnızca teorik bir tahminden öte değildir. Gerçekte orada neler olduğunu hiç kimse bilmemektedir. Yine de bilinen bir şey vardır ki kara deliğe düşen madde bir yere gitmez. belki boyut değiştirir, belki başka şeyler olur ancak fiziksel olarak (bilinen fizik kurallarına göre) o madde hep oradadır.

Kaynak

5. Neden İnsanlar Genellikle Tek Ellerini Kullanır?

İnsanların %85’i çoğunlukla sağ ellerini kullanır. İnsanların genellikle tek ellerini kullanmasının sebebinin ne olduğuna dair farklı görüşler var.

İnsanlardaki tek el kullanma eğiliminin genetik temelini belirlemeye yönelik araştırmalar farklı genlerin bu durumda rolü olduğunu gösteriyor. Bu genlerin vücudumuzdaki organların konumlarının ve şekillerinin simetrik olmamasında da rolü olduğu düşünülüyor. PLOS Genetics dergisinde yayımlanan bir araştırmada özellikle PCSK6 olarak isimlendirilen bir genin vücudun sağ ve sol kısımları arasında görülen asimetrinin ortaya çıkmasında etkili olduğu belirlendi. Araştırmacılar PCSK6’da ve insan vücudunda görülen asimetride etkisi olduğu düşünülen diğer genlerde ortaya çıkan mutasyonların, insanların sağ ve sol ellerinden birini kullanmasının sebebi olduğunu düşünüyor.

Ancak tek yumurta ikizlerinin DNA dizilimleri aynı olmasına rağmen her zaman aynı ellerini kullanmamaları bu özelliğin sadece genlerle belirlenmediğini gösteriyor. Ayrıca sol ellerini kullanan insanların sayısının sağ ellerini kullananlara göre çok düşük olmasının nedeni de henüz açıklanabilmiş değil.

Kaynak

6. Metallerin Alev Renkleri Neden Farklıdır?

Metaller ya da metal tuzları ısıtıldıklarında enerji soğurur ve bu durum elektronların uyarılmasına neden olur. Uyarılan elektronlar düşük enerji seviyesinden yüksek enerji seviyesine geçerek kararsız hale gelir. Ancak elektronlar bu durumda çok kalamaz ve tekrar düşük enerji düzeyine geri döner. Bu geçiş sırasında enerji ışık şeklinde açığa çıkar. Metallerden yayılan bu ışığın dalga boyu genellikle görünür bölgede olduğu için metallerin alevleri renkli görünür. Ancak her metal atomunun yapısı ve dolayısıyla enerji seviyesi farklı olduğundan açığa çıkan enerji de farklıdır. Bu nedenle açığa çıkan ışık farklı dalga boylarında görünür, bu da metallerin alevlerini farklı görmemizi sağlar. Alev rengi, bilinmeyen maddelerin tanımlanması için de kullanılabilir.

Yukarıdaki görselde soldan sağa sırasıyla bakır, lityum, stronsyum, sodyum, bakır ve potasyuma ait alev renkleri görülüyor.

Kaynak

7. Uçakta Yemeklerin Tadı Neden Farklı Gelir?

Uçağa bindiğimizde normal tat alma duyumuzu biniş kapısında bırakırız. On bin metre yükseklikte tat ve koku alma duyumuz değişir. Verilen yemeklerin tatsız tuzsuz gelmesi bundandır. Yemeklerin lezzetini hissetmek içinse bu iki duyunun doğru işliyor olması gerekir. Uçak kabinindeki basınç nedeniyle tatlı ve tuzlu tatları algımız da azalır.

Uçağa adım attığınızda ilk koku alma duyunuz etkilenir. Uçak yükseldikçe hava basıncı ile birlikte kabindeki nem oranı da düşer. On bin metrede bu oran yüzde 12’ye iner, ki bu çöl havasından daha kuru demektir. İşte bu kuruluk ve düşük basınç nedeniyle tatlı ve tuzlu tatlara karşı duyarlılığımız yüzde 30 azalır.

Fakat sorun sadece tat alma duyumuzda değildir. Tat olarak düşündüğümüz şeyin yüzde 80’i koku alma duyusuyla bağlantılıdır. Koku alabilmek içinse burun içi sıvısının buharlaşıyor olması gerekir. Havanın kuru olduğu bir ortamda koku alma duyargalarımız olması gerektiği gibi çalışmaz, yediklerimizin tadını alamayız. Bu nedenle bazı hava yolu şirketleri uçakta verilen yemeklere ekstra tuz ve baharat katar.

Kaynak

8. Neden Bazı Ağaçlar Yapraklarını Dökerken Bazıları Dökmez?

Aslında bütün ağaçlar yapraklarını döker. Ağaçların yapraklarını dökme zamanları türlerine ve hava koşullarına bağlı olarak değişir. Örneğin bazı ağaçlar sonbaharda yapraklarının tamamını döker, bazılarının yaprakları ise olgunluk dönemini tamamladıktan sonra dökülür. Örneğin çam, köknar, selvi ve ladin gibi bazı iğne yapraklı ağaçlar kış mevsiminde yaprak dökmez ama yıl boyunca yaprak değiştirirler.

Bitkilerin yapraklarını dökme zamanını çevresel değişimler (örneğin sıcaklık) ve kalıtsal etkenler belirler. Yaprağın dökülme sürecinde ilk olarak yaprak sapının gövdeye bağlandığı bölgedeki bir grup hücre farklılaşmaya başlar. Bu bölge, kopma (absisyon) bölgesi olarak isimlendirilir. Bu süreçte kopma bölgesindeki hücrelerin çeperleri zayıflar ve hücreler küçülür. Sonuçta yaprak, zayıflayan bu bölgeden kopar. Yaprağın koptuğu bölge “açık bir yara” gibi bitkiyi hastalıklara ve enfeksiyonlara karşı savunmasız hale getirir. Kopma bölgesindeki hücreler “açık yarayı” iyileştirmek için yara dokusu oluşturur.

Oksin olarak isimlendirilen büyüme hormonu kopma bölgesinin oluşumunu geciktirir. Oksin moleküllerinin miktarı genç yapraklarda yüksektir ve yaprak olgunlaştıkça azalmaya başlar. Bu nedenle yaprak olgunlaştığında dökülme süreci başlar.

Bitkilerin yapraklarını dökmesi besin, enerji ve su ihtiyaçlarını azaltmalarına, dolayısıyla soğuk ve kuru havalarda hayatta kalmalarına yardımcı olur. 

Kaynak

9. Niçin Tahtaya Vuruyoruz?

Çok eski zamanlarda meşe ağacının, yüksekliği ve sağlamlığı nedeniyle, bazı güçlere sahip olduğuna inanılıyordu. Tahtaya vurma inancı dünyanın apayrı iki yerinde birbirinden bağımsız olarak gelişti. Önce M.Ö. 2000'li yıllarda Kuzey Amerika yerlilerinde, sonra da Ege'de Helen uygarlığında. 

Her iki kültür de meşe ağacına çok sık yıldırım düştüğünü gözlemlemişti. Amerika yerlileri meşenin, Tanrı'nın yıldırımla yeryüzüne inip üzerinde oturduğu yer olduğuna, Helenler ise Yıldırım Tanrısı olduğuna inanmışlardı. 

Kuzey Amerika yerlileri, bu ağacın köküne vurarak, ileride başlarına gelebilecek tehlikelere ve şansızlıklara karşı Tanrı ile temasa geçtiklerine inanıyorlar ve ondan kendilerini korumasını istiyorlardı. 

Orta Çağ'da ise Hristiyan din adamları bu inancı kendi devirlerine taşıdılar. Onlara göre bu inanışın temelinde Hz. İsa'nın tahta bir çarmıhta öldürülmesi yatıyordu.

Kaynak

10. Soğan Soyarken Neden Gözlerimiz Yaşarır?

Kesilen soğanın dokusu alinaz enzimi salgılar. Bu enzim sülfoksitleri sülfenik aside çevirir. Bu asitler kendiliğinden yeniden şekillenir ve gözyaşlarının oluşmasını sağlayan sin-propanetiyal-S-oksit meydana gelir. Bu, yaklaşık otuz saniye sürer ve kimyasal etkisini beş dakika içinde kaybeder. 

Gözün ön tabakasında yer alan kornea, dışarıdan gelecek fiziksel ve kimyasal etkilere karşı gözü korur. Bu amaçla kornea üzerinde yüksek duyarlılıkta sinirler bulunur. Korneada ayrıca, gözyaşı bezlerini harekete geçirecek algılayıcılar da vardır. Serbest sinir uçları sin-propanetiyal-S-oksiti algıladıklarında, sinir sistemi harekete geçer ve gözyaşı bezinden salgılanan sıvı ile zararlı madde korneadan temizlenir. Soğanın bu etkisini ortadan kaldırmak için, soymadan önce soğanı ısıtabilir ve enzim aktivitesini bozarak gözlerimizin yaşarmasını engelleyebiliriz. 

Kaynak

11. Lazer Işığını Neden Sadece Üzerine Düştüğü Yerde Değil de, Gittiği Yolda da Görebiliyoruz?

Bunun en temel sebebi, havada bulunan toz ve kirdir. Kusursuz vakumlu bir ortamda çok güçlü bir lazeri sadece engelleyici bir nesneye çarptığında görebilirsiniz. Ancak ortamda toz ve kir varsa, lazerden çıkan ışınlar toz zerreleriyle etkileşecek ve etrafa saçılacaktır. İşte bu, lazerin kat ettiği yol boyunca görülmesine neden olur.

Ola ki köylerimiz gibi kısmen daha temiz havaya sahip yerlerde, açık havada (kapalı ortamlarda toz ve kir daha kolay birikir), güçlü bir lazeri, gece vakti havaya doğrultacak olursanız hiçbir şey göremeyebilirsiniz bile, hele ki lazer çok pahalı ve kaliteli ise! Çünkü kaliteli olan lazerler, ışığı kusursuza yakın bir şekilde odaklarlar ve kaynaktan çıkarken saçılmasına engel olurlar. Daha düşük kaliteli lazerler ise yeterince güçlü olmadıkları için, lazer daha kaynaktan çıkarken saçılmaya başlar ve bu nedenle kat ettiği yol daha kolay görülür.

Tabii bir lazerin görünürlüğünü etkileyen başka detaylar da vardır; ışığın dalgaboyu gibi... Söylemeye gerek yok, eğer ki bir lazerin saçtığı ışık görülebilir ışığın dalga boyu aralığında değilse (390-700 nm civarı), lazerden çıkan huzmeyi görmeniz mümkün olmayacaktır. Ancak dalgaboyunun bir diğer özelliği, havadaki toz zerreleriyle nasıl etkileşeceğini belirlemesidir. 

Kaynak

12. Kadın ve Erkek Giysilerindeki Düğmelerin Yerleri Neden Birbirlerinden Farklı?

İnsan nüfusunun yaklaşık %90'ı sağ elini kullanıyor ve sağ elini kullananların gömlek ya da bluzlarının düğmelerini sağdan iliklemeleri biraz daha kolay. 

Peki o zaman kadın giysilerinin çoğunda düğmeler neden sol tarafta bulunuyor?

Düğmeler 17. yüzyılda yalnızca zenginlerin giysilerinde kullanılıyordu. O dönemin adetlerine göre erkekler kendi başlarına giyinirken kadınları ise hizmetçileri giydiriyordu. Yani, bluz düğmelerinin solda olması, kadınlara elbiselerini giydiren ve çoğu sağ elini kullanan hizmetçilerin işini kolaylaştırıyordu.

Erkeklerin gömlek düğmelerinin sağda olması yalnızca kendi kendilerine giyindikleri için değil, kılıç kuşanmanın yaygın olmasıyla da ilgiliydi. Sağ el kullanılarak çekilen kılıç sol tarafta durduğu için bu sırada gömleğe takılması olasılığı da azalıyordu.

Kaynak

Popüler İçerikler

Eski Bakan Işın Çelebi'den Fenerbahçe'ye Sert Yanıt: ''Devletin İmkanlarını Kullanıp ‘Yapı’ Diyemezsin''
İzmir'de 5 Küçük Kardeşi Öldüren Yangında Acı Detay: Kapıyı Kilitleyerek Giden Annenin İfadesi Ortaya Çıktı!
Kanseri Yenen Eski Arka Sokaklar Oyuncusu Dizi Setlerine Yeniden Dönme Kararı Aldı
YORUMLAR

Bir science dergisi de okumuştum kara deliklere giren şeylerin beyaz delikten çıktığına inanılıyor, içleri de zaman durmuştur ve sürekli büyümektedirler neredeyse her galaksi de karadelik bulunmaktadır bizim galaksimiz olan samanyolu galaksisindeki en büyük karadelik Sagıttarıus A dır galaksimizin tam ortasın da bulunur ve bu devasa karadelik güneş in 4,3 milyon katı kütleye sahiptir evren deki tüm kara delikler evrenimiz kadar yaşlıdır ve hepsi super novalar sonucu oluşmuştur... Bu bilgiler de benden olsun 🙂

Pasif Kullanıcı
21.06.2020

ABİ Bİ DE BAZI BİLİM İNSANLARI EVRENİN KENDİSİNİN KOCAMAN BİR KARADELİK OLDUPUNU DÜŞÜNÜYOR

21.06.2020

karadeligin olay ufkunu gecip icine giren bir sey disari ancak hawking radyasyonu olarak cikabilir. oda cikma denemez aslinda, biraz ilginc bir proses. ama teoride kendi ekseni etrafinda donen karadeliklerin olay ufku sinirina yaklasirsaniz karadeligin devasa donus ivmesi sizi baska paralel evrenlere savurabilir. tabi karadeligin korkunc cekim kuvveti icinde macun gibi incelip uzamadan tek parca halinde kalabilirseniz.

21.06.2020

vay be bugünde bilgilendik

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ