Hepimizin aklından geçmiştir. Nasıl oldu da hala mutsuzluktan ölmedik? Ya da tekrar nasıl mutlu olmayı başardık?
Hepimizin aklından geçmiştir. Nasıl oldu da hala mutsuzluktan ölmedik? Ya da tekrar nasıl mutlu olmayı başardık?
Bir kalp kırıklığı yaşadığınızda ya da kötü bir haber aldığınızda vücudunuzda buna tepki olarak, stres hormonlarının salgısı artıyor. Bu da kalbin kasılma gücünü etkiliyor. Aynı zamanda kan pompalanma ritmini de bozabiliyor.
Sendrom, ani göğüs ağrısı ve nefes darlığıyla karakterize ediliyor. Trafik kazası yaşamak ya da duygusal olarak zor bir haber almak gibi trajik olaylarla tetikleniyor. Bu sendrom, aslında ciddi ölüm oranlarını da içeriyor.
Takotsubo, Japon balıkçıkların ahtapot avında kullandıkları bir çömlek. Yapılan tetkiklerde, bu sendroma yakalanların kalplerinin görünümü bu çömleğe benzetiliyor.
Bu şekilde vücuda yeterli kan pompalanamıyor. Daha ileri seviyelerde ise kalp yetersizliği ortaya çıkabiliyor.
Ancak, şikayetler ve ağrı devam ederse, daha ağır durumlarda ilaç tedavisi, nefes alma makinelerine bağlanma da söz konusu olabiliyor.
Homo sapiens (insan) türü bir olayı gerçekten yaşamadan, hayal ederek tecrübe edebilme adaptasyonuna sahip. Bunu, beynin ön bölgesinde bulunan prefrontal korteks sayesinde yapabiliyoruz. Yani beyindeki bu kısım simülatör görevi görüyor. Bu sayede mutlu ya da mutsuz olacağınız durumları az çok tahmin edebiliyorsunuz.
Piyangodan büyük ikramiye kazanmak mı sizi daha çok mutlu ederdi, yoksa felç kalmak mı? Burda, beynimiz bizi mutlu edecek olaya yöneliyor. Ancak...
Sahip olunca çok mutlu olacağımıza inandığımız şeyler, bizi beklediğimizden daha az mutlu ediyor ve bu mutluluk çok kısa sürüyor. Bu şekilde kalp kırıklıklarımız da uzun vadede bizi mutsuzluktan öldürmüyor.
Bulunduğumuz dünyada kendimizi daha iyi hissedebilmek için, psikolojik bağışıklık sistemimiz tıkır tıkır işliyor. Bakış açımızı ister istemez değiştirmemizi sağlıyor. Buna sentetik mutluluk diyoruz. Sentetik diye, gerçek mutluluktan çok bir farkı olduğunu düşünmeyin. Şöyle ki...
En basit örnek üzerinden gidersek; bir bot alacaksınız, iki seçenek arasında kaldınız. Biri, maddi gücünüzü aşan bir fiyata sahip. Siz dolayısıyla diğerini alıyorsunuz ve zamanla onu daha çok seviyorsunuz. Aslında beynimiz bizim olanla mutlu etmeye çalışıyor bizi. Biz sahip olduğumuz şeyi daha çok severek sentetik mutluluk salgılıyoruz.
Buna rağmen çok daha mutlu hissetmemiz mümkün. Hormonlarımız bu görevi üstleniyor. Dopamin, serotonin, endorfin, melatonin gibi hormon ve nörotransmitterler, mutluluğumuzu belirliyor. Hatta istersek bu hormonların salgılanmasını arttırıp/azaltıp, sentetik mutluluğumuza mutluluk bile katabiliriz!
Dopamin, belirlediğiniz bir hedefe ulaştığınızda sizi tatmin ve motive eden durumlarda salgılanır. Bir şeyi başardığınızda yaşadığınız ödül zevki dopamin salgısından kaynaklanır. Motivasyonunuz düşük, canınız birşey yapmak istemiyorsa, balık, yumurta gibi gıdalar tüketerek, dopamin salgısını arttırabilirsiniz. Dopamin eksikliği hissetmemek için günlük ve aylık hedefler belirleyerek, bu hedefleri gerçekleştirmeye çalışarak da dopamin üretimini teşvik edebilirsiniz.
Serotoninin neşeli olma halinizle direk ilgisi bulunuyor. Eksikliğinde daha depresif ve sinirli hissedebilirsiniz. Uyku ve beslenme düzeniniz de serotonin seviyesini etkiliyor. Serotonin arttırmanın en etkili yolu günlük egzersiz yapmak. Spor yaparken, kaslarda oluşan acıyı dindirmek için, beyin serotonin gibi nörotransmitterlerin üretimini arttırıyor. Serotonin seviyesini çikolata, portakal, muz gibi besinler tüketerek de arttırmak mümkün.
Endorfinler, tarihsel olarak atalarımızın avcılarından kaçmak için acı içinde olsalar bile ilerlemelerine yardımcı oldu. Egzersiz yaparken, kaslarımız tarafından glikojen depoları tüketiliyor. Bu sırada endorfin salgılanarak acı azaltılıp, egzersize devam etmemiz sağlanıyor. Yani endorfin, acıyı önleyerek, mutsuz olmayı da engelleyen bir hormon. Endorfin salgısını arttırmak için baharatlı yiyecekler tüketebilirisniz. Baharatlı yiyecekler tükettiğimizde, beyne ağrı sinyallerine benzer sinyaller gidiyor. Bu da endorfin üretimini tetikliyor.
Melatonin salınımı, gözdeki retinadan ışık durumunun beyne iletilmesiyle başlıyor. Eğer karanlık başlamışsa melatonin salgısı artıyor. En çok 23.00-05.00 saatlerinde salgılanıyor. Yani melatonin biyolojik ritmimizi, uykumuzun gelmesini, uyanmamızı ışığa göre ayarlıyor. Uyku durumumuzu direk etkilediği için mutluluğumuzu da etkiliyor. Biz sabah yola koyulmuşken, salgının durması gerekirken, ışık olmadığından hala devam ediyor.
''Ben yaşayan en mutlu insanım. İçimdeki fakirliği zenginliğe, sıkıntıyı refaha dönüştürecek şeyler var. Şansın beni vurabileceği tek bir yer bile yok.''
İşte tam olarak sentetik mutluluk sentezleme mekanizması.
Hepimizde var olan mekanizma ile aynı.
Zira, kişinin sağlığı kırılgansa, kırık bir kalp tıbbi durumunu daha da kötüleştirebilir.
Doğduğumdan beri mutsuzum.