Sundance Film Festivali'nin 40. Yıl Kutlamalarında Gösterime Giren Birbirinden Harika 18 Film

Film severlere duyurulur. Resmi olarak festival sezonu başladı. Önde gelen bağımsız film festivallerinden biri olan ''Sundance'' da ocak ayında gerçekleşecek. Sundance Film Festivalinin bu sene 40. yılı ve festival tarihini anmak için çeşitli programlar sunuluyor. Bu programlardan biri de 20 yıl önce Park City'de prömiyer yapan Napoleon Dynamite'in 4K restorasyonu. Peki 20 sene sonra bu günü anmak için hangi film seçilecek? Festivalde görmek için sabırsızlandığımız 18 filmi sizin için topladık 👇

1. As We Speak

Bu yılki Sundance'te müzik ve politika arasındaki bağlantıyı gözler önüne seren birçok film var ve bunlar arasında en dikkat çekeninin 'As We Speak'' olduğunu söyleyebiliriz. J.M. Harper'ın yönettiği film, Bronx'lu hip-hop sanatçısı Kemba'nın, uzun ama pek bilinmeyen geçmişindeki rap sözlerinin nasıl ceza davalarında delil olarak kullanıldığını araştırıyor. Müziğin hukukla dans ettiği bu ilginç hikayeyi izlemek için sabırsızlıkla bekliyoruz.

2. Between the Temples

Yaratıcı bağımsız yönetmen Nathan Silver'ın işleri son zamanlarda iyice dikkat çekiyor. Şimdi bu komedi ile Silver, Sundance'teki ilk çıkışını yapıyor. Jason Schwartzman, depresif bir ofis çalışanını, muhteşem Carol Kane ise sonunda bat mitzvah'ını yapmak isteyen yaşlı bir kadını canlandırıyor. İlk bakışta oldukça çarpıcı gelen bu konsept, Silver'ın esnek, ustaca doğaçlama tarzıyla kesinlikle sürpriz dolu bir sonuca ulaşacak. Yönetmenin, Schwartzman ve Kane gibi oldukça tuhaf iki oyuncuyla muhteşem bir uyum yakalayacağı konuşuluyor.

3. Devo

Son on yılda rock belgeselleri neredeyse hızla çoğaldı, ve her yeni grup belgeseliyle gelen soru şu: Acaba bu film uyarlama adı altında gerçekleri çarptıp para kazanmaya çalışan bir filmi mi, yoksa gerçekten bir şeyler öğrenir miyim? Ancak New Wave grubu Devo her zaman bir muamma olmuştur, ve X Kuşağı çocuklarının kim oldukları ve neden böyle oldukları konusunda milyonlarca sorusu var. Meğerse kökleri 1970 Kent State katliamına dayanıyormuş. Şaşırtıcı, değil mi?

4. Frida

Yıllar boyunca Frida Kahlo'yu konu alan pek çok film yapıldı; belgeseller, anlatılar, tamamen kurgular ve çeşitli melezler. Ancak sonunda onun hayatını ve kariyerini yalnızca kendi koşullarıyla sunan bir film geldi. Carla Gutierrez'in filmi Kahlo'nun kendi resimlerini, görsel günlüklerini, mektuplarını ve röportajlarını kullanarak Kahlo'yu bir sanatçı ve bir insan olarak yeniden yaratıyor. Belgesel olduğu kadar bir animasyon filmine de benzeyen film, sanatçının alışılmışın dışındaki muhteşem çalışmaları ve çalkantılı hayatı göz önüne alındığında oldukça farklı olacağa benziyor.

5. In a Violent Nature

Sundance denince akla ilk olarak 'korku filmleri' gelmese de, festivalin genellikle Geceyarısı bölümünden çıkan uzun ve zengin bir korku geleneği var. ('It Follows', 'Hereditary', 'The Babadook', 'The Pact' filmleri geçtiğimzi senelerde oynatılmıştı.) Ormanda dolaşan bir canavarı konu alan 'ambient' bir slasher filmi ( slaher film, bir korku filmi alt yürü) olarak tanımlanan bu Shudder yapımı, bu yıl fark edilen film olabilir mi? Gösterişli, sürükleyici bir stilizasyonla harmanlanmış bir schlockfest fikri karşı konulamayacak kadar ilgi çekici geliyor.

6. Nocturnes

Kuşkusuz, 'gecelerini Doğu Himalayalar'da güveleri inceleyerek geçiren insanlar hakkında düşündürücü bir belgesel' sözleri çoğumuzun ilgisini çekmeyecektir. Ancak bazılarımız için bu tür şeyler bizim sevgi dilimizdir. Birkaç yıl önce, Shaunak Sen'in Delhi'nin kara uçurtma kuşu nüfusunu kurtarmak için çalışan iki kardeşe muhteşem ve büyüleyici bir bakış atan All That Breathes'i Sundance'te büyük beğeni toplamıştı. Anirban Dutta ve Anupama Srinivasan'ın filmi de benzer bir şey başarabilir gibi duruyor.

7. The Outrun

Saoirse Ronan 2023'te Düşman'ı çekti ve istikrarlı bir şekilde çalışmaya devam etti, ancak son yıllarda onu daha az görüyoruz gibi görünüyor. Nora Fingscheidt'in Amy Liptrot'un anı kitabından uyarladığı son filminde Ronan, geçmişinden ve çalkantılı hayatından kurtulmak için İskoçya'nın Orkney Adaları'na dönen bir kadını canlandırıyor. Saoirse Ronan ve çarpıcı manzaraların tuhaf kombinasyonu bizi daha önce hiç hayal kırıklığına uğratmamıştı, bu da bu yılki festivalin en heyecan verici filmlerinden biri olmasını sağlıyor.

8. Presence

David Koepp'in senaryosunu yazdığı ve 'gizemli bir varlığın yaşadığı bir banliyö evini'' konu alan Steven Soderbergh filminin başrollerinde Lucy Liu ve Julia Fox oynuyor. Bir de şu var: İnanılmaz derecede üretken olan Soderbergh, en iyi işlerini genellikle türler arasında gezinirken, tanıdık parametreler içinde orijinal fikirler denerken çıkaran bir sinemacı. Peki bu bir gerilim mi? Korku filmi mi? Aile içi bir dram mı? Yoksa daha önce hiç görmediğimiz bir şey mi? Heyecanla bekliyoruz.

9. Soundtrack to a Coup d’État

Belçikalı film yapımcısı Johan Grimonprez, arşiv görüntülerini sadece anlatmakla kalmayıp aynı zamanda eleştirel bir şekilde ustaca manipüle ediyor. Mevcut görüntüleri alıp, onları yeni hikayeler anlatmak için düzenleyerek bu güç üzerine düşünmemizi sağlıyor. Sonuçlar genellikle keskin ve aynı zamanda son derece eğlenceli oluyor. (Örneğin, Alfred Hitchcock'un 2009 yapımı 'oynadığı' psikolojik gerilim filmi Double Take) Son belgeseli, Kongo'nun demokratik yollarla seçilmiş ilk başbakanı Patrice Lumumba'nın yükselişini ve Batılı ülkelerin yardımıyla devrilmesini, ABD hükümetinin Siyah caz müzisyenlerini iyi niyet elçileri olarak kullanma girişimleriyle birleştiriyor. Bu, Grimonprez'in yoğun, dokulu film yapım tarzına tam anlamıyla uygun görünen zengin, karmaşık ve bir o kadar da rahatsız edici bir tarih hikayesi.

10. Suncoast

''Suncoast'',Laura Linney, Nico Parker, Matt Walsh ve Woody Harrelson'ın başrollerini paylaştığı, Florida'daki bir bakımevinde geçen ergenlik komedisi-dram filmi. Parker, gerçek hayattaki Terry Schiavo'nun yaşam hakkı davasının görüldüğü aynı tesiste, kardeşi için yaşam sonu bakım alan bir lise öğrencisini canlandırıyor. Harrelson ise Schiavo'nun durumunu protesto eden ve genç kahramanımızla bağ kurup bilgelik sunan Hıristiyan bir aktivisti oynuyor. Gerçekten derin duygusal anlar yaşayabiliriz, ancak trajik bir konuda abartılı ya da anlamsız olma riski de var. Yönetmen Laura Chinn (dediğine göre filmi kısmen kendi deneyimlerine dayandırmış) eğer başarabilirse, Suncoast gerçekten unutulmaz bir şey olabilir. Bekleyip görelim.

11. War Game

Gaziler, ulusal güvenlik yetkilileri ve eski milletvekillerinden oluşan iki partili bir grup, 6 Ocak 2021'deki olayların ardından organize bir sağcı militan grubun, bir seçimi geri almaya ve hükümeti devirmeye çalıştığı bir role-play tatbikatı için bir araya geldi. Tony Gerber ve Jesse Moss'un filmi, bu darbe tatbikatını her açıdan izleyerek krizin nasıl geliştiğini ve hükümetin buna nasıl tepki verdiğini anlatıyor. Yani, sinir bozucu bir şekilde siyasi gerilimle harmanlanmış bir belgesel gibi görünüyor. Amerikalıların çoğu 6 Ocak'ı yaşadıktan sonra onlara öğreteceği yeni bir şey olup olmadığını merak ediyor. Bu yılki festivalin en politik filmlerinden biri olduğunu kanıtlayabilir.

12. Seeking Mavis Beacon

Eğer 80'lerin sonundan 2000'lerin başına kadar daktilo kullanmayı öğrendiyseniz, muhtemelen Mavis Beacon ile tanışmışsınızdır. Ancak bu şık ve modern kadın, milyonlarca eğitim yazılımının imajını oluşturan bir maskottan başka bir şey değildi. Yazılımcılar tarafından yaratıldı, 1980'lerin sonunda bir günlük fotoğraf çekimi için ödeme yapıldı ve 1995'ten beri kendisinden haber alınamayan Haiti doğumlu Renee L'Esperance tarafından modellendi. Film yapımcısı Jazmin Jones, 'melez belgesel' Seeking Mavis Beacon'da L'Esperance'ı bulmaya çalışıyor ve bu süreçte 'teknoloji endüstrisinde marjinalleştirilmiş bedenlerin tüketimi' temalarını araştırıyor. Hikaye, hepimizin benzerliklerimizin dijital kurumsal kullanım için ortaklaşa seçilmesi tehdidi altında olduğumuz bir zamanda özellikle ilginç geliyor (SAG-strike throwback). Artı: Bu belgesel, festivalde gösterilen filmler arasında en havalı web sitesine sahip.

13. Winner

Yönetmen Susanna Fogel, Nicholas Braun'un başrolünde olduğu 'Cat Person' uyarlamasının etkisini ikinci kez Sundance'e taşıyor. Fogel'in yeni filmi 'Winner'da, Rusya'nın 2016 seçimlerine müdahalesiyle ilgili belgeleri sızdırdığı için Trump yönetimi tarafından 26 yaşında Casusluk Yasası uyarınca tutuklanan genç NSA çevirmeni Reality Winner'ı Emilia Jones canlandırıyor. Winner, sadece ünlü sızıntı nedeniyle değil, aynı zamanda çok dilli, Teksaslı vegan, Hava Kuvvetleri'nde CrossFit eğitmenliği yapan bin yıllık bir karakter olduğu için de büyüleyici bir konu sunuyor. Oyuncu kadrosunda Danny Ramirez, Zach Galifianakis, Connie Britton ve Kathryn Newton yer alıyor; bu da filmi hükümet casusluğu, insani ve tuhaf yönleriyle ön plana çıkarıyor.

14. Your Monster

Bu evde Melissa Barrera'yı destekliyoruz, bu nedenle dolabında yaşayan çekici ve çapkın bir canavara (Tommy Dewey) aşık olan bir aktris (Barrera) hakkında karanlık bir romantik komedi olan 'Your Monster'ı izleyeceğiz. 'Your Monster', ilk kez yazar-yönetmen olarak karşımıza çıkan Caroline Lindy'nin 2020'de festivallerde gösterilen bir kısa filminden uyarlandı. Bu gece yarısı filmi, 'bir tutam müzikal tuhaflık' içerecek, bu yüzden şimdi düşünün, eğer Belle ve Beast Hoboken'de yaşasaydı, bağımsız bir Güzel ve Çirkin hikayesi hayal ediyoruz.

15. I Saw the TV Glow

Eğer Black Mirror hakkında yaygın bir şikayet 'Ya telefonlar çok fazla olursa' şeklindeyse, Jane Schoenbrun'un korku eserleri benzer şekilde, ürkütücü ve korkunç bir evrenden çıkma gibi.' Bir başka gece yarısı seçkisi olan 'Televizyonun Parladığını Gördüm', Schoenbrun'un 2021 Sundance çıkışlı filmi 'Hepimiz Dünya Fuarına Gidiyoruz'un merakla beklenen devamı. Dünya Fuarı'nın kalıcı etkisi, Schoenbrun'un vlogger'lar ve canlı yayıncılardan oluşan çevrimiçi dünyasındaki akışkanlığa dayanıyor ve internetin tıklamak istemediğiniz bir köşesinde gerçekten yaşanmış gibi hissettiren creepypasta tabanlı bir artırılmış gerçeklik (AR) oyununu tasvir ediyor. Schoenbrun, devam filmi 'I Saw the TV Glow'da bedenlerimiz (ve kimliklerimiz) ile ekranlarımız (ve ekranlarımızda olup biten ürkütücü şeyler) arasındaki eş-bağımlı, disforik, transhuman ilişkileri irdelemeye devam ediyor.

16. How to Have Sex

'Dark Side of British Holiday: How to Have Sex' olarak bilinen yeni gelişen indie alt türündeki 'Nasıl Seks Yapılır', Kayıp Kız ve Aftersun'un ardından gelen bir film. Üç genç kızın Akdeniz'in tatil beldesi Malia'da gerçekleşen kulüp ve içki dolu bir seyahatini anlatıyor. Ancak oradan, rıza ve cinsel saldırı gibi konuları da içeren bir hikayeye dönüşüyor. İlk kez yönetmen koltuğuna oturan Molly Manning Walker'ın filmi Cannes'da gösterildi ve En Certain Regard ödülünü kazandı.

17. Handling the Undead

'Handling the Undead' filmi, Renate Reinsve ve Anders Danielsen Lie gibi başarılı oyuncuların yer aldığı bir yapımdır. Oslo şehrinde geçen hikaye, korku ve gerilim dolu bir atmosferde şekillenir. Film, ölülerin yeniden dirilmeye başladığı bir durumu konu alır ve üç farklı ailenin, bu olağandışı durum karşısında nasıl başa çıktığını keşfetmeye çalıştığı bir öykü sunar. Daha önceki bir yapım olan 'Dünyanın En Kötü İnsanı'ndan tanıdığımız bu ikili, Oslo'nun yaz mevsiminde korkutucu bir atmosferde tekrar bir araya gelir. Ancak bu sefer, şehirde yaşayan insanlar, yeni ölülerin uyanışıyla karşı karşıya kalır. Film, sadece klasik bir korku filmi olmanın ötesine geçerek, kayıplarla yüzleşen ailelerin bu durumu anlamaya çalışmasını ve hayatta kalmaya çalışmasını ele alır. 'Handling the Undead', korku ve dramayı ustalıkla harmanlayarak seyircisine gerilim dolu bir deneyim sunmayı amaçlayan bir yapım olarak dikkat çekiyor. Oslo'nun korkutucu atmosferi, filmdeki olayların karmaşıklığını artırarak seyirciyi sürükleyici bir hikayeye çekiyor.

18. The Greatest Night in Pop

Eğlenceli bir belgesel geliyor: 'We Are the World' şarkısının yapımıyla ilgili. Peki, bu kadar harika bir şarkının arkasındaki hikaye nasıl bu kadar uzun sürebilir? Herkesin merak ettiği bu soruya cevap vermek için Lionel Richie, göz kamaştırıcı anılarıyla karşımıza çıkıyor (hatırlatmak gerekirse, bu şarkının Michael Jackson'la birlikte yazılmıştı). Bu belgesel, sadece müziğin ardında skandalından çok, aynı zamanda sarhoş pop yıldızlarının bir araya gelip efsane harmoniler yarattığı eski görüntüleri de içerecek gibi görünüyor. Sundance'ten sonra kısa bir süre içinde Netflix'te yayınlanacak, bu yüzden festivalde olmasanız bile bu renkli belgeseli izleyebilirsiniz. Müzik tarihine ışık tutacak, birbirinden renkli pop yıldızlarının stüdyo macerasına tanıklık edeceğimiz bu belgesel, herkesi dans ettirecek gibi görünüyor!

Bunlar da ilgini çekebilir:

Sundance Film Festivali Ödülleri Sahiplerini Buldu!
''Gladyatör 2'' Çok Başarılı Olursa Filmin Başrolü Paul Mescal'ın Hayatı Mahvolacak!
Modadan Başkanlığa Tarihin Akışını Değiştirerek Kadının Gücünü Gösteren 20 İsim

Popüler İçerikler

Bahis Reklam ve Teşvik! Acun Ilıcalı, TV8 ve Exxen Yetkilileri Hakkında Soruşturma Başlatıldı
ICC Kararını Verdi: Netanyahu ve Gallant Hakkında Tutuklama Emri!
Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi