Şule Arslan Yazio: İsmail Balaban Survivor'da Gelin - Kaynana Türkiye'de Yarışıyor

Açık konuşmam gerekirse Survivor izleyen birisi değilim ancak sosyal medyada gündem konusu olunca merakıma yenik düşüp nedir İsmail Balaban mevzusu diye izleyince aslında çok da şaşırtıcı bir durumla karşılaşmadım. Hangimiz böyle bir duruma yabancıyız ki değil mi ama? 

Durumun dünden bugüne mi olduğunu, evveliyatının olup olmadığını bilemesek de ben bu yazımda benzer birçok durumun ülkemizde ne kadar çok yaşandığı üzerine yazmak istedim. Konunun milyonlarca kişi önünde konuşulması, mahremiyet mevzusu, reyting meselesine falan hiç girmeyeceğim çünkü bu bambaşka bir yazının konusu olur. Ben biraz gelin-kaynana ilişkilerinden bahsetmek istiyorum bu yazımda

Ülkemiz gibi ataerkil düzenin hüküm sürdüğü çoğu toplumda evli olmak yetişkin kadın/erkek için bir gerekliliktir.

20 yaşını geçmişsen ve üniversite okumuyorsan hele ki görüştüğün flört ettiğin birisi varsa evlilikten kaçış yok.

Yüzük takalım laf söz olur.

Küçük yerde adın çıkar adını koyalım bu işin. 

Nişan yapalım arayı açmadan düğün yapalım.

Düğünü yaptık öyle yurtdışına gidelim birbirimizi daha iyi tanıyalım olmaz el alem kısır zanneder hemen çocuk yapın.

Çocuk yaparsın arayı açmayın birlikte büyüsünler kardeş yapın.

İki kızın olur erkek yapın, iki oğlun olur bir tane de kız yapın. 

Biri üniversiteye gider diğeri evlenir gider olmadı evde ses kalmadı bir tane de tekne kazıntısı yapın… 

İnsanların hayatlarına neden müdahale etme gereği duyuyoruz? Neden iki yetişkin insanı kendi haline bırakamıyoruz? Aileler genç çiftler hakkında karar veriyorlar gençlerin haberi yok. Yansıtıldığı kadarıyla İsmail Balaban’la Gamze Hanım’ın da nişanın atılmasından kendilerinin haberi olmadığı gibi. Bu İsmail ve Gamze mevzusu değil mi sizce de? 

Çoğu ataerkil düzende kadının evlilik yoluyla dâhil olduğu ailede “gelin” olarak kabul görmesi, kayınvalidesine uyumlu davranmasıyla yakından ilişkilidir. Nitekim evlilik yoluyla genişleyen akrabalık sistemi içindeki ilişkilerin en hassas ve sorunlara en açık olanı gelin-kaynana ilişkileri olduğunu söylemek çok da yanlış olmaz.

Türkiye’nin geleneksel bölgeleriyle Asya ve Orta doğu toplumlarının gelin-kaynana ilişkileri arasında yakın bir benzerlik kurulabilir. Örneğin; Çinli bir kadın, eşine, çocuklarına ve eşinin ailesine hizmet etmenin yanı sıra evliliğin ilk yıllarından itibaren eşinden çok kayınvalidesiyle vakit geçirmek zorundadır. Çin’de yaşlılık önemli bir erdem olarak görüldüğü için yaşlılar gündelik pratiklerle ilgili kuralları belirleme hakkına sahiptir. Bu yüzden evde otorite büyük ölçüde kayınvalide elindedir ve gelin ona hizmet etmek zorundadır.

Benzer bir durum Hindistan’da yaşayan kadınlar için de geçerli.

Yeni evli Hindistanlı bir kadın; kocasına kayınpederine ve eşinin büyük erkek kardeşlerine saygı göstermek zorunluluğuyla birlikte kocasının ailesinin yanındayken yüzünü örtmeli ve onlarla çok az konuşmalıdır. Gelin, ancak kocasının küçük erkek kardeşlerinin yanında daha rahat davranabilmektedir. Misafir geldiği zamanlarda ise gelin, kaynanasının ve eltisinin oturduğu yerden daha alçak bir yere oturarak onlara saygı göstermek zorundadır. Doğal olarak bu baskıcı tutumlar bir süre sonra büyük kavgaları beraberinde getirip sevgisizlik hasetlik ve düşmancıl duyguları yeşertiyor. Peki gelinler kaynanalarından kaynanalar gelinlerden ne istiyor? 

Bu zamana kadar gerek danışanlarımdan gördüğüm gerekse yakın çevremde gözlemlediğim en temel problemler kadınların karşılıklı olarak birbirine karışması veya karışılmasına izin vermemesi olmuştur. Kayınvalidelerin gelinlerini kendi otoriteleri altına almak istemeleri ve ayrı evde yaşıyor olsalar bile temizlik işlerinden çocuk bakımına kadar pek çok konuda geline müdahale etmeleri iki kadın arasında adeta savaş çıkmasına neden olmaktadır.

Gelin kaynana üzerine yapılan araştırmalar anne-oğul ilişkisinin niteliği ve erkek evlattan beklentilerin de gelin-kaynana ilişkisinde önemli rol oynadığını gösteriyor.

Baba oğul ilişkisinin sorunlu olması, babanın babalık rolünü yerine getirmemesi ya da hastalık ve ölüm gibi sebepler söz konusu olduğunda, anne-oğul arasındaki bağ daha da kuvvetleniyor. Bu yüzden anne oğul arasındaki bağ, bağımlılık düzeyine ulaşınca rakip bir kadının gelmesi tıpkı kardeş kıskançlığı yaşayan bir abla/abiye benzer bir durumu meydana getiriyor. Çoğu gelin kendisini kaynanasının üzerine kuma gelmiş gibi hissettiğini bile dile getirmiştir. 

Benzer yönlü bu örnekleri değerlendirdiğimizde gelin kaynana anlaşmazlıklarının en temel sorunun saygısızlık ve birbirlerinin hayatına çok fazla müdahale edilmesi yönünde olduğu aşikâr. Mehmet Zihni Sungur hocam başarılı ilişkilerin yürütülmesinde “ben’leri koruyarak BİZ olabilmek” tabirini kullanır. Gelin de kaynana da “ben” alanlarını/sınırlarını koruyup, birbirlerine saygı duyduğu sürece başarılı evlilikler ve akraba ilişkilerinin yürüyeceği kanaatindeyim. Aksi takdirde ne sevdiği kadından ne de ailesinden vazgeçemeyen, orta yolu bulamayan erkeğin durumu içler acısı ve sonu hep hüsran gibi görünüyor. 

Ve sevgili evli çiftler bekarlık günlerinizi özlediğiniz oluyor mu? Gerçekten bekarlık sultanlık mı?

Instagram

Facebook

Popüler İçerikler

Eski Bakan Işın Çelebi'den Fenerbahçe'ye Sert Yanıt: ''Devletin İmkanlarını Kullanıp ‘Yapı’ Diyemezsin''
Boks Tarihinin En Pahalı Maçı Öncesi Mike Tyson, Jake Paul'a Tokat Attı!
Apar Topar Çıkarılmışlardı: Kızılcık Şerbeti'nde Giray ve Heves Ayrılığının Gerçek Nedeni Ortaya Çıktı
YORUMLAR
06.05.2021

Çok önemli bir konuya değinmişsiniz👏👏👏

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ