Ehliyetsiz kullandığı araçla Oğuz Aci'nin ölümüne sebep olan Timur Cihantimur davasında yeni gelişmeler yaşanıyor. Oğuz Aci'nin eşi Şükriye Aci'nin şikayetinin vazgeçmesinin ardından Aci Ailesi ile eş Şükriye Aci karşı karşıya geldi. Baba Özer Aci'nin avukatı Hacı Orhan'ın eski ortağı ve Şükriye Aci'nin eski avukatı Burak Erden ile ilgili iddialarından sonra bugün Burak Erden'den cevap açıklaması ile geldi. Detaylar içeriğimizde 👇
Şükriye Aci'nin Eski Avukatı Burak Erden Kendisini Hedef Alan Özer Aci'nin Avukatı Hakkında İlk Kez Konuştu
1
Türkiye aylardır bu konuyu konuşuyor. 17 yaşındaki ehliyetsiz sürücü Timur Cihantimur'un gerçekleştirdiği kazada Oğuz Murat Aci hayatını kaybetmişti. Olayın ardından Timur Cihantimur ve annesi Eylem Tok ABD'ye kaçmış, ardından ehliyetsiz sürücü Amerika'da tutuklanmıştı.
Cihantimur'un iade süreci konuşulurken beklenmedik bie gelişme yaşandı. Oğuz Aci'nin eşi Şükriye Aci 'Maddi ve manevi tüm zararlarımız karşılanmıştır” diyerek şikayetinden vazgeçti.
Şükriye Aci'nin "kan parası" aldığı iddialarından ve şikayetinden vazgeçmesinin ardından Oğuz Aci'nin ailesi ile Şükriye Aci arasında gerilim yaşandı.
Aci Ailesi, şikayetinden vazgeçen eş Şükriye Aci'ye karşı tepki gösterdi. Kendilerinin hiçbir şekilde bir para pazarlığı içinde olmadıklarını da üstüne basarak belirttiler.
Dün TV100'e katılan baba Özer Aci ve avukat Hacı Orhan, Bülent Cihantimur'un para teklifi için Şükriye Aci'nin eski avukatı Burak Erden'in aracı olduğunu iddia etti.
Burak Erden ve Hacı Orhan, bir dönem aynı hukuk bürosunu kullanan iş ortaklarıydı ancak daha sonra ortaklığa son verdikleri bildirildi. Avukat Hacı Orhan'ın eski ortağı ile ilgili canlı yayında yaptığı iddialara bugün Avukat Burak Erden'den bir basın açıklaması geldi. O açıklama şöyle 👇
"Basına ve kamuoyuna"
'Bugün TV100’de yayınlanan ve merhum Oğuz Murat Aci’nin kıymetli babası Özer Bey ile Av. Hacı Orhan’ın katıldığı yayın hakkında cevap hakkı doğması sebebiyle açıklamamdır.
Şimdiye kadar ben, meslek onurunu ve Avukatlık Meslek Kanunu’nu gözeterek sustum. Ancak artık kamuoyuna ve Şükriye Aci Hanımefendi’ye karşı sorumluluğum gereği bu açıklamayı yapma zorunluluğum doğmuştur.
Kadına, gençliğe ve hukuka dair bu kadar çarpık fikrin aynı yayında toplanması, ancak kültürel bir krizle açıklanabilir. Bugün ekranlardan izlediğimiz, adalet duygusundan değil; erkeklik kültünden, kadını itibarsızlaştırma refleksinden ve kişisel hayal kırıklıklarının örgüsünden ibarettir.'
"Kadın meslektaşlarıma açık bir çağrıda bulunuyorum:"
'Dul olduğu için Şükriye Hanım’la görüşmeyi uygun bulmadığını söyleyen, dosyanın muhatabı üç kadın bir erkek olduğu için erkeği muhatap aldığını açıkça ifade eden ve merhumun eşi Şükriye Aci Hanımefendi için “kendisi akıl edemez, ancak kandırılmış olabilir” anlamına gelecek şekilde düşünme pratiği olan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bu yalnızca ahlaki bir hata değil, aynı zamanda çok açık bir cinsiyet ayrımcılığıdır. Üstelik bunları söyleyen kişi, meslektaşımdır.
Bu vesileyle, kadın meslektaşlarıma açık bir çağrıda bulunuyorum:
Bu yalnızca bir dava değil. Bu, kadınların karar verme iradesini küçümseyen, kadınları vekil değil “duygusal varlık” olarak konumlandıran, “kadın kandırılır, kadın yönlendirilir, kadın akledemez” zihniyetine karşı ortak duruş sergilememiz gereken bir eşiktir.'
"Baskın basanındır zihniyetinin tezahürü"
'Hukuki sürecin başından itibaren Şükriye Aci'ye bilgi vermeyen, müvekkilini cinsiyeti nedeniyle dışladığını aleni itiraf eden, sözde haklı çıkmak için gizli kalması gereken bilgileri ekranlarda ifşa etmekten çekinmeyen ve kendi hayal kırıklığıyla neticelenmiş sürecin başı için “Ben sadece oradaydım” diyerek sorumluluğunu inkâr eden birinin, bugün hâlâ ekranlarda konuşması; hukukun değil, yaygınlaşmış bir “baskın basanındır” zihniyetinin tezahürüdür.
Beni “çalışan” olarak tanımlayan kişinin, ABD seyahatimi itibarsızlaştırmak için “kandırıldık” gibi absürt bir savunmaya sığınması da mesleki gerçeklikten uzaklaşmanın hazin bir örneğidir.'
"Çalışan değil, ortağım"
Bürosunda %50 ortak olduğum, faturalarının tamamı benim adıma olan ve tümünü kendi başıma ödediğim, emeğimle şekillendirdiğim bir yapının içindeydim. Beraber yürüttüğümüz ve evimize ekmek götürdüğümüz dosyalar, benim çözüm odaklı yaklaşımıma güvenen, benim network’ümden gelen insanların davalarıydı. Etiler’de hiç kimseyi tanımadığından bana yakınan bu beyefendi, beni “yanımda çalışan genç bir avukat” olarak sözde aşağılamaya çalışmıştır. Çalışsam da alın terimle para kazandığım için bundan gurur duyardım ancak ben orada çalışmıyordum, oranın aleni ortağıydım. Fakat bizzat Boston’da dosya için çabaladığım esnada ofisim boşaltılarak, kişisel eşyalarımın dahi alınmasına fırsat verilmeyerek ortaklığımız lağvedilmişti. Kaldı ki hangi büroda “çalışan genç avukat” bu kadar medyatik bir dosyada ilk andan itibaren demeç verir, bunu düşünebilen herkes rahatlıkla cevaplayacaktır.
"Şükriye Aci'nin paraya ihtiyacı yoktu ama saygıya ihtiyacı vardı"
'İlgili kişi, aylardır yalnızca 1 (bir) dilekçe sunduğu bir dosyada, o dilekçenin de tarafımca hazırlandığını bilmesine ve ardından gelen hukuki girişimlerime “sen karışma, ben hallederim” demesine rağmen, süreç hakkında hâlâ çabaladığını ikna etme niyetindedir.
Yayında söyledikleri gibi Şükriye Aci'nin paraya ihtiyacı yoktu, evet. Ama saygıya, bilgiye, muhatap alınmaya, insan yerine konmaya ihtiyacı vardı. Bunu sağlayamadığınız için, bugün ekranlardan dışavurumunu çok açıkça gördüğümüz zihniyetinizle daha fazla muhatap olmama adına süreçten çekildi. O kadın sizin bozuk zihniyetinizle yan yana yürümeyi değil; kendini, çocuğunu ve geleceğini seçti. Onun kararlarını “kandırılmışlık” üzerinden yorumlamak, yalnızca cinsiyetçi değil, aynı zamanda mesleki olarak da vahimdir.'
Aynı “akıl edemez, kandırılmıştır” ithamı, bugün Şükriye Hanım’ın yeni avukatı olan, yılların savcılık deneyimiyle avukatlık mesleğini sürdüren Sayın Av. Ahmet Bey için de dile getirilmiştir. Hedef gösterilen yalnızca kadınlar değil, artık onlar gibi düşünmeyen herkestir.
Bu açıklamayı, yalnızca bir cevap olarak değil; aynı zamanda hukuk adına utanç verici bir zihniyete karşı vicdani bir kayıt olarak tarihe düşüyorum.
Saygılarımla,
Av. Burak Erden
Odemeyi dolar mi yoksa saygi olarak mi aldi acaba