Şu Anda Bile Bir Çoğumuzun Bilmediği İnsanlık Ayıbımız: 14 Maddeyle Ruanda Soykırımı

Son zamanlarda dünyadaki tüm Avrupa ülkelerinin konuştuğu ortak konu, çatışmalar sonucu Batı'ya sığınmaya çalışan mültecilerin sorunudur. Mülteciler diye nitelendirdiğimiz grubu oluşturanlar ise insanlardır. Evet insanlar, bakın yine diyorum insan. Tıpkı Fransa, Almanya, İngiltere'deki gibi insanlar. İşte konu Avrupalı insanlar ve diğer insanlar olunca bu kıyaslamaya örnek gösterilecek en acı olay Ruanda Katliamıdır. Ruanda Katliamı, emperyalizmin çıkarları için insanları, siyah-beyaz ayrımını, hatta siyahların kendi aralarında burun ve vücut yapılarına göre ayrımını ve bu ayrımın sonuçlarını yüzümüze en sert  biçimde vurduğu olaydır.     

Üstelik bu olay 1800'lerde olmuyor daha dün diyebileceğimiz tarihte 1994'de gerçekleşiyor. Ve bu katliamdan şu anda bile birçok kişinin maalesef haberi yok.

1. Ruanda nerededir?

Ruanda Afrika kıtasının orta bölümünün doğu kısmında yer alan ve denize kıyısı bulunmayan bir ülkedir. Ülkenin sınır komşuları Uganda, Tanzanya, Burundi ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti oluşturmaktadır. Başkent ise Kigali'dir.

2. Ruanda nüfusu

Ruanda nüfusunda bilmemiz gereken nüfusun sayısı değil, nüfusun içindeki etnik grupların sayısıdır. Ruanda nüfusunun 

  • %90'ı Hutu 

  • %9'u Tutsi 

  • %1'i Prigme idi. Prigmeler yaşam alanı ve kültür olarak diğerlerinden farklı olsa da o güne kadar bir arada yaşayan Tutsi ve Hutular birbirlerinden çok farklı görülmüyordu.

3. Katliamın aktörleri: Hutu ve Tutsi ilişkileri

Afrika siyasetinde yönetenler ile yöneticilerin birbirinden ayrılması politikasını izleyen Belçikalıların, insanları akıl dışı kriterler kullanarak Tutsi ve Hutu diye ayırmıştır. Tutsiler'in daha ince yapılı ve narin olduğunu iddia edilmiş ve halk uzun boylu, güzel görünüşlü kişileri Tutsi olarak sınıflandırmış. Belçikalılar ilk başlarda Tutsiler'i el üstünde tutup onlara ayrıcalıklar tanımıştır. Ve bu desteklemeyi yapıp Tutsiler'i maşa olarak kullanarak Hutuları hayatın her yerinde ezmiştir. 

Az olanların çok olanları ezmesi mottosu ile Hutuları uzun bir süre ezdikten sonra 1950'lerde artık Hutuları desteklemiştir. Tabi bu ani dönüş 1890'dan 1950'ye kadar ezilen Hutuların geçen bu süredeki kendilerine yapılan haksızlıklardan öç alma düşüncesini ortaya çıkardı. Artık güç Hutular'dadır ve 60 yıllık zulmün doğurduğu düşman %9'luk Tutsiler'dir. Yani Hutu-Tutsi diye bir şeyin olmadığı sadece Belçikalıların çıkarları için bir halkı birbirine zulüm ettirerek birbirine düşman haline getirmesidir.

4. Adım adım soykırıma

1950'den sonra Hutular desteklenince ilk 'öç alma' 1959'da başlıyor. Belçika desteği ile ayaklanan Hutular yaklaşık yirmi bin Tutsi'yi katletti. Maalesef bu sayı sadece başlangıç. Olaylardan kaçan iki yüz bin çevre ülkelerin kamplarına kaçtı. 1962 yılında Ruanda bağımsızlığına kavuşuyor. İktidara gelen Hutu Hükümetinin ilk işi Tutsilerin haklarını budamak oluyor. Bu sefer roller değişiyor, Tutsiler toplumun her yerinde dışlanıyor, haklarına kısıtlama geliyor. Hatta hükumet vatandaşı olduğu Tutsilere 'Karafatma' olarak adlandırıyor. Birçok Tutsi göç ediyor. Çevre ülkelere sığınıyor. 

İyi eğitimli olan Tutsiler; Uganda,Tanzanya gibi sığındığı ülkelerin yönetiminde yüksek makamlara geliyorlar. Sürgündeki Tutsiler ülkelerine geri dönmek için 'Ruanda Yurtseverler Birliğini'(RYB) kuruyorlar. Gerisi bilindik hikaye devlet tarafından ezilen halk, devlete karşı gerilla savaşı başlatıyor. RYB silahlanıp 1990'da hükumet ile silahlı mücadeleye giriyor. 1992'ye kadar iç savaş sürüyor. 1992 de silahlı mücadele sona eriyor. Artık siyaset ortamında sorun çözülecekti. Tabi bu koca bir yalan...

5. Aşırı milliyetçiler: İnterahamwe

Devlete karşı silahlanan Tutsilerin silahlı kanadı RYB silahlarını bıraktı artık herkes bu işin kan dökülmeden biteceğinin sanıyordu. Ama bunu istemeyen birileri vardı tabi. Bu sorunun kökten çözülmesi gerektiğini düşünen aşırı milliyetçi Hutular, İnterahamwe adı verdikleri yarı askeri bir örgüt kurdular. Ülkenin her köşesinde örgütlenerek tüm Tutsileri ve savaş karşıtı Hutuları fişlediler. Tüm Tutsiler kayıt altında idi.   

İnterahamwe, artık hazır sayılırdı. Ordudaki Hutu subayları da milisleri eğitiyordu. Ülkenin ekonomisi kötü olduğundan ateşli silah temin etmek kolay değildi. Bu yüzden Çin'den yüz binlerce satır ve pala siparişi verildi tanesi 50 centten. Ama yine yetmiyordu İnterahamwe milislerine, satır yetmeyenlere ise ucu sivri sopa verildi. Artık yangını başlatacak bir kıvılcım bekleniyordu.

6. Beklenen kıvılcım geldi

Katliam için her şey hazırdı. Katiller satırlarını biliyorlardı. Herkes katliamın bahanesini bekliyordu o da geldi. 6 Nisan 1994 tarihinde bir Hutu olan Ruanda devlet başkanının uçağı başkent Kigala'da düşürüldü. Tabi ülke de bir kaos ortamı oluştu. Oluşan bu kaosun lime yarayacağını tahmin etmek çok da zor değil galiba.                                                                                             

İnterahamwe'nini beklediği bahane gelmişti.

7. Dehşet Günü: 6 Nisan 1994

6 Nisan günü dünya tarihinin en kanlı günlerinden biri yaşandı. Ülkenin resmi devlet radyosundan yapılan katliam çağrısı ile Irkçı Hutular başta eğitimli Tutsiler olmak üzere önceden belirlediği tüm Tutsileri doğramaya başladı. Parası olan Tutsiler ücret karşılığında ateşli silahlarla öldürülmeyi seçebiliyorlardı. Parası olmayanlar ise pala, bıçak, taş ile acı çektirilerek öldürüyorlardı. Artık yorulan Hutular dinlenmek için yakaladıkları Tutsilerin kaçmamaları için aşil tendonlarını kesiyorlardı. Katliamların ilk günü böyleydi. Ama yine de umut vardı Tutsiler için, çünkü ülkede barışı sağlamak için gelen BM askerleri vardı. Tek umut onlardı. Tabi bilmiyorlardı güvenecekleri insanlar onların zaten bu duruma getirenler olduğunu...

8. Herkesin aklındaki soru: Neredesin hükûmet, Neredesin BM?

Hükumet kanadı olaylara müdahale etmiyor. Hatta göz yumuyor. Hatta ve hatta ordu saldırganlara silah temin ediyordu. Tutsiler hükûmetten fayda gelmeyeceğini anlayınca tek umudu BM oldu. İşte burada o demokratik, hümanist Avrupa'nın yüzünü tüm dünya görecekti. Olaylardan önce Ruanda da görevli BM komutanları Genel Sekreterliğe katliam uyarısında bulundu ve önlem almanın gerekli olduğu iletildi. Ama Genel Sekreterlik olaylara müdahale yerine gözlem yapma görevini verdi. Katliam sırasında Ruanda da 2.500 civarı BM askeri vardı. Ama olaylarda 10 Belçika askeri öldüğü bahanesi ile BM Güvenlik Konseyi aldığı kararla asker sayısının 240'a düşürülmesine karar verildi. Yani BM insanları cellatlarına teslim ediyordu.

9. BM çekilince meydan İnterahamweye kalır

İnterahamwe'nin çekindiği tek güç olan BM barış gücü de gidince artık katliamın şiddeti insan aklının hayal edemeyeceği yerlere geldi. Ülkede artık ceset koyacak yer kalmadı. Ülkedeki Kagere Nehrinden bir günde altmış bin insanın cesedi kıyıya vurdu. Bu sadece kıyıya vuranların sayısı. Düşünün lütfen daha düne kadar beraber yemek yediğiniz, sohbet ettiğiniz komşunuz sabah kalktığınızda elinde balta ile sizi parçalamaya geliyor. Şehirdeki cesetleri yemek için aç hayvanlar şehre indi. Hutuların gözü o kadar kararmıştı ki cesetleri yiyen köpeklere sinirlendikleri için köpeklerin önemli bir kısmını öldürdüler. Radyolar sürekli 'Böcekleri ezin! anonsu yapıyorlar. 

1948'de imzalanan bir anlaşmaya göre ABD ve Fransa soykırım yaşanan bölgelere müdahale etmeye söz vermiştir ama buradaki katliamda ikisi de sorumluluktan kaçıyorlar. BM ve Avrupalı devletler müdahale etmemek için bu yaşanan katliama, soykırım tanımlaması yapmıyorlar. Ölü sayısı bu şekilde 600 bine çıkıyor. Ve RYB Tutsileri kurtarmak için tekrar silahlanıyorlar. Tutisiler için yine tek kurtuluş yolu RYB gerillalarıdır.  

İşte bu kurtuluş yolunu da Fransa kapatıyor. Nasıl mı?

10. Fransa'nın soykırımdaki rolü

Tutsileri kurtarmak için ülkesinin doğusundan başlayarak ilerleyen RYB önüne kattığı katliamcı Hutularla beraber katliamın kalbi olan başkent Kigali'ye doğru ilerliyordu. Hatta ilerlerken katliama bulaşmamış Hutulara dokunulmadığı söyleniyor. Tabi bunun tamamen doğru olduğu söylenemez. Ülkede Tutsiler için işler iyiye gittiği anda Fransa bir karar aldı. Şu ana kadar ölenler için kılını kıpırdatmayan Fransa bir anda 'Ruanda'da katliam, soykırım var ve biz bunu durduracağız' diyerek ülkenin meşru hükumeti olan Hutu gücüne soykırımı durdurması için silah yardımında bulunuyor. Yanlış tarafa, yanlış amaçlara yardım yağdırıyor. Bu da yetmezmiş gibi ülkenin batısına asker indirip orayı kendi kontrolüne alıyor. Bu bölgeye TURKUVAZ adını veriyorlar. Buraya RYB girmesine izin verilmez ama içeride de katliamın devam etmesinin sağlar. Katliamcılar Fransa koruması altında katliam devam eder. Fransa da Tutsilere son darbeyi vurur.

11. Dünya yeni yeni uyanıyor

RYB yavaş yavaş  kasabaları ve insanları kurtarıyordu. Zaten Hutu milisleri artık öldürecek Tutsi bulamıyorlardı ve bu yüzden sinirlenip ölü Tutsi kadınları tecavüz ediyorlardı. Nihayetinde BM Güvenlik Konseyi, katliamın başladığı 6 Nisan tarihinden 2 ay geçtikten sonra haziran ayında Ruanda'da katliam yaşandığını kabul etti ve Ruanda için toplanma kararı aldı. Toplantılarda bölgeye gönderilecek barış gücü askerlerinin masrafları konusunda uzun uzun tartışıldı. Toplantılarda Fransa olayların soykırım olmadığını, hükumeti destekleyerek bu sorunun çözülebileceğini savunuyordu. Hararetli tartışmalar sonunda 23 Haziran tarihinde bölgeye geçici barış gücü askerleri ve olayların soykırım olup olmamasını araştırmak için BM temsilcisi gönderildi. Sonunda ülkede yeniden barış gücü güvenli bir bölge kurarak, insanları buraya toplamaya başlamıştır.     

Bunlar devam ederken RYB ilerlemeye devam ediyordu ve RYB gerillalarının ellerinde otomatik silahlar olduğu için geneli palalı, satırlı olan İnterahamwe üyelerinin çekilmesi kolay oluyordu. RYB'nin intikam amacından korkan Hutu hükumeti yöneticileri, İnterahamwe üyeleri ve Hutu halkı yaklaşık 3 milyon kişi bulundukları yerleri terk edip çevre ülkelere sığındı. Olaylar temmuz ayının ortalarında duruluyor. Olayların üstünden 100 gün gibi bir süre geçmişti. Bu 100 günün sonuçları tam bir felaketti.

12. Soykırımın Sonuçları

RYB'nin ilerleyişi ile Hutularda çekilmişti. Ülkede devlete ait hiçbir resmi organ hiçbir resmi yetkili yoktu. Başkentte yağmalanmamış, yıkılmamış bina yok gibiydi. Ve şehirlerdeki insanlar ne arkadaşlarına ne komşularına hatta akrabalarına bile güvenmiyordu. Ülke 1999 yılındaki seçimlere kadar hükûmetsiz gidecekti. Bu korkunç 100 günün bilançosu ağırdı:

  • 100 gün içinde Tutsi’ler ve bazı ılımlı Hutu’lardan oluşan yaklaşık 800,000 ila 1 milyon arası sivil kişi katledildi. 

  • Soykırımdan sadece 300,000 ile 400,000 arasında kişi kurtulabildi.

  • Soykırımın 100 gününde 250 – 500,000 kadına tecavüz edilmiş, bu kadınlar 20,000 kadar çocuk doğurmuşlar.

  • Hayatta kalanların 75,000’i soykırım sonucu öksüz kaldı. 

  • Hayatta kalanların 100,000 kadarı 14 ile 21 yaş arasında, 60,000 kadarı kendine bakamıyor.

  • Hayatta kalanların 10 da 7’sinin aylık geliri 5000 Ruanda Frank'ından ( $8 USD) daha az.

13. Sorumluların yargılanması

Yaşanan katliamın ardından, sorumluların tespit edilmesi ve yargılanması için çalışmalar yapılmıştır. Ancak sorumluların sayısının fazlalığı ve yaşanan olayların yıkıcılığı yüzünden, yargılamada bazı sorunlar yaşanmıştır. Katliam sırasında neredeyse tümüyle yok olan devlet kurumlarının olmaması sebebiyle, katliam sanıklarının büyük kısmı kendi köylerinde yaşamaya devam etmiştir. Katliamın acısının halk üzerinde yarattığı etkinin dindirilmesi amacıyla, halkın kendi kuracağı mahkemelerde alacağı kararların adli olarak tanınacağının bildirilmesi üzerine 'halk mahkemeleri' 3'ten fazla insan öldürenleri yargılamış ve halk kendi cezasını kendisi vermiştir. 3'ten az öldürenler ise mahkemeye bile çıkmadı. Elle tutabilecek tek ceza Ruanda Silahlı Kuvvetleri generali Augustin Bizimungu Tanzanya'daki BM Savaş Suçları Mahkemesine götürüldü. Bizimungu soykırım yaptığı için 17 Mayıs 2011 tarihinde otuz yıl hapis cezasına çarptırıldı. Evet 1 milyona yakın insan katledildi ve en büyük ceza 30 yıl. Bu kadar insanı katledenler şu anda Ruanda caddelerinde yemek yiyip yürüyorlar.

14. Sinemaya yansıması

Olaylara daha derin bakmak isteyeler için 2 film önermek gerekir. Hotel Rwanda ve Shooting Dogs. Özellikle soykırım 10.yılında çekilen Hotel Rwanda katliamın acı yüzünü çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor.

Bütün bu katliamın Avrupalıların çıkarları için ortaya attığı ırk ayrımı teorileri olduğu söylenmektedir. Üstelik bu sadece Ruanda için değil dünyadaki tüm geri kalmış ülkelerde, insanları birbirine kırdırarak yok etme mentalitesi geçerlidir. Buna en iyi örnek bizim ülkemizdir. Bizde de Tutsi-Hutu benzeri Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Sağ-Sol gibi tehlikeli fay hatları mevcuttur. İşte bu fay hatlarının harekete geçirmek isteyenlerin tek amacı büyük depremi yaratmaktır. Bu deprem olursa hepimiz altında kalırız. Hepimizin kardeşçe yaşaması dileğiyle...

Popüler İçerikler

Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı
"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı
Kadınlarla Kafayı Bozan Sözde Hoca Bu Kez de "Karını Bize de Evde Oynat" Sözleriyle Tepki Çekti
YORUMLAR
25.10.2020

Onedio da okuduğum en isabetli içerik

02.07.2021

Sonunda düzgün bir içerik okuyabildik.

26.04.2021

Kalolsun katiller ı

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ