Sıkı bir karantina ve takip sürecine sahip olan İzlanda'da toplam vaka sayısı henüz 6000'i dahi geçmiş değil. Koronavirüs kaynaklı toplam ölüm sayısı ise yalnızca 29. 'Darısı başımıza' diyor ve tepeden tırnağa ilginç olan bu ülkeyi daha yakından inceliyoruz.
Evet, İzlanda'da bizim bildiğimiz gibi bir Soyadı Kanunu yok. Bu yüzden tıpkı bizim Soyadı Kanunu'ndan önce yaşadığımız gibi yaşıyorlar. Erkeklerde babanın ismine 'son', kadınlarda ise 'dottir' eklenerek soyad oluşturuyorlar. Tıpkı Game Of Thrones'un Mountain'i Hafþór Júlíus Björnsson'da olduğu gibi.
Çoğu aşırı soğuk bölge gibi İzlanda da tundra iklimine sahip ve bu yüzden bitki örtüsü yalnızca bodur otlardan meydana geliyor. Ancak zaman içinde yapılan ağaçlandırma çalışmalarıyla, özellikle ülkenin ikinci büyük kenti Akureyri'de epey yol kat edilmiş gibi görünüyor.
Belki de uzun süre dünyanın geri kalanından tamamen izole yaşamanın etkisidir, bilemiyoruz. Ancak yerel dilleri İzlandaca onlar için son derece önemli. Öyle ki ürün ismi dahi olsa dillerine yabancı bir kelime sokmak istemiyor, bu yüzden iPad'e bile 'spjaldtovla' diyorlar.
Kuzeyde olmanın etkisiyle geleneksel yemekleri arasında koyun ya da köpek balığı kafası gibi biraz ürkütücü uzuvlar adeta havada uçuşuyor. İzlanda sevdalısı veganlar ve vejetaryenler biraz üzülebilir ama tarım açısından bereketsiz toprakların bir sonucu olarak genellikle et ağırlıklı besleniyorlar.
'Bereketsiz' dedik, 'et ağırlıklı' dedik ve bununla bağlantılı olarak pratik, az malzemeli ve doyurucu bir aperatif sayılan sosisli sandviç, İzlanda'da biraz fazla tüketiliyor. Bu nedenle öğle yemekleri başta olmak üzere her öğünde sosisli sandviç yiyen insanlarla karşılaşmak mümkün.
Ülke öyle 'aydınlık' bir ülke ki yaz-kış, gece-gündüz demeden tüm yıl boyunca araç farlarını açık tutmak zorunda kalabiliyorsunuz. Ayrıca ülke sınırları içinde otoban bulunmuyor ve yolların önemli bir kısmı hala toprak olduğu için 4x4 araca ihtiyaç duyulabiliyor.
Mesela yol kenarındaki tezgahta satıcısı olmayan, poşetlenmiş domatesler gördünüz diyelim. Bu İzlanda için şaşırtıcı bir durum değil. Tek yapmanız gereken istediğinizi alıp, tezgaha üstünde yazan ücretini bırakmanız.
Son olarak İzlanda'da otel, restoran ev demeden tüm mekanların şebeke sularını gönül rahatlığıyla içebilirsiniz. Ülkenin suyu bizim ambalajlı sularımızdan temiz olabilir.
Çok hojdır ama benim Türk pasaportum var.
izlandaya gittik de domates alması kaldı :D gene de güzel icerik
demekki soğukta korona ölüyormu