Soyadı Yılmaz, Kaya, Demir ve Çelik Olanlar: Soyadınızın Sırrını Açıklıyoruz!

Onedio olarak ünlü soy isimlerinin yaygınlığının arkasındaki sis perdesini nihayet kaldırıyoruz.

Tarkan filmlerindeki şu küçük detayı hatırlıyor musunuz: "Bana ismini bahşeder misin yiğidim?"

Neredeyse tüm filmlerde, Tarkan ne zaman bir ak sakallı dede ile karşılaşsa, ak sakallı ona 'Bana ismini bahşeder misin yiğidim?' derdi.

Yaşça Tarkan'dan çok büyük olan Ak Sakallı dede neden ismini 'bahşetmesini' isterdi? İsim, bahşedilecek bir şey midir?

Türkler için, evet.

Başlıyoruz...

Eski Türklerde isim koyma çok ama çok önemli bir gelenekti.

Altay Türklerinden Avşarlara, Türkler isim koyma konusunda birbirinden kimi noktalarda farklılaşan ama hep bir mantık silsilesini takip eden adetlere sahipti.

Bu adetlerde ismi veren kim olursa olsun isim seçiminin bir nedeni olmasıdır. Kimi zaman doğum zamanından, kimi zaman sırasından... 

Peki savaşçılığıyla nam salmış Türk boylarında çocuğa ismini kim koyuyordu?

Aslında, çocuğun kendisi!

Aksakallılar... Türk boylarında bilgeliğin sembolü olan yaşlılardı. İsimler, onlarla istişare edilerek koyulurdu.

Aksakallılar Türk topluluklarında düzenin sağlanması ve korunmasında önemli rollere sahipti. Kültürü ve töreleri aktaranlar da onlardı. 

Yeni doğan çocukları takip etmek, onların boylara nasıl katkı sağlayabileceğini düşünmek, başlangıç eğitimlerini vermek ve izlemek onlara düşen vazifeler arasındaydı.

Türklerde ad, isim sadece bir hitap konusu değildi. Aynı zamanda hem bir gözlem ürünüydü hem de bir vazifeydi.

Dede Korkut, belki de Türk tarihinin en önemli aksakallısıydı...

Dede Korkut: Çocuk adını yeteneğiyle koyar!

'Eski Türklerde çocuk doğduktan sonra adsız gezerdi. Bir diğer deyimle çocuğun adı 'Adsız' olurdu. 

Ancak üstün yetenek ya da bir savaşta yararlık göstermiş olanlar özel ad taşımak ayrıcalığı kazanabilirlerdi.

Bu durum, Dede Korkut Öyküleri’nde şöyle aktarılmıştır: Kişilere adını veren Korkut Atadır. Ana ve babanın verdiği isim gerçek ad değildir, geçici addır. Çocuk, gerçek ismini avda veya savaşta bir yararlık, bir kahramanlık gösterdikten sonra alır. Dirse Han oğlu, karşısına çıkan bir boğa ile dövüşüp onu öldürdükten sonra “Boğaç” adını almıştı.

Tarkan'ın Sırrı: İsminizi bilen en güçlü özelliğinizi biliyordur...

Bu yüzden büyü yapılmasından veya en güçlü özelliğini açık etmek istemeyen Türkler isimlerini kimseye kolay kolay söylemezlerdi.

Bu yüzden de ak sakallı dedeler karşılaştıkları Tarkan'a 'İsmini Bahşeder misin Yiğidim?' diye sorardı.

Sanılanın aksine Türklerde güçten çok SAĞLAMLIK ve DAYANIKLILIK önemlidir.

Bir ak sakallıya sorarsanız bir seferde 200 kilo kaldırabilmek mi önemlidir, yoksa beş saat boyunca 100 kilo taşıyabilmek mi... 

Cevabı net olacaktır: Kesinlikle ikincisi

Göçebe hayatı benimseyen Türklerde değişken ve zorlu koşullarda dayanıklı olabilmek hayatta kalabilmek demektir.

Türkler tarihleri boyunca hep dayanıklı olmak zorunda oldular.

Uzun yollar kat ederlerdi. Çetin hava koşullarıyla boğuşurlardı. Kimi zaman besinsiz kimi zaman çadırsız kalırlardı.

Demiri pek kılan daha sert vurman değil, sürekliliğindi. 

Çoğu zaman at üstüne ne kadar koşabildiğin, ne kadar hızlı koşabildiğinden daha önemliydi.

Bu arka plan tüm anlatılara yansıdı ve tarihsel hafızaya kodlandı...

Yılmaz olmak her şeyden önemliydi. Kaya gibi çetin olabilmek, Demir gibi sert kalabilmek, Çelik kadar sağlam durabilmek hep şahsi gücün geçici görkeminden daha önemli olageldi.

Bu hafıza Cumhuriyet'le birlikte tekrar gündeme geldi: Soyadı Kanunuyla...

Cumhuriyet eşit yurttaşlık ilkesi gereği sınıf farklarını ortadan kaldırmayı hedefledi. 

Ve bu nedenle toplum içinde soydan gelen ayrıcalıklı unvanları kaldırmak istedi.

Bununla birlikte bir sorun ortaya çıktı. Türkler yerleşik hayata geçtikten ve İslamiyet'i kabul ettikten sonra ad/isim koyma adetler değişmişti. Dede - Baba- Oğul isimleri sürekli birbirini takip ediyordu ve çok az isim kullanılıyordu.

Köy içi konularda lakaplar ayırt edici oluyordu.

Ne var ki hukuki konularda bu durum sıkıntı yarattı. 

Tapu işlemleri, vergi ve mirasta neredeyse herkes 'Ahmet oğlu Mehmet', 'Mehmet oğlu Osman' olmuştu. 

Bu karışıklığın giderilmesi ve düzene girmesi için 21 Haziran 1934'te Soyadı Kanunu çıkarıldı.

Ancak o dönemde resmi işlemi olanlar haricinde halk soyadı almaya gitmedi.

Hal böyle olunca soyadı/soy ismi için başvuranların sayısı sınırlı kaldı. 

Halkın çoğu köylerde yaşıyordu ve vilayetlere işim düşünce gider hallederim diye düşündü.

Böyle olunca resmi işlemlerde aksaklık riski doğdu ve yeni bir uygulama getirildi: Soyadı almayana ceza!

Ceza gelince halk soyadı bulmak için telaşa düştü.

Soyadı almayanlara 5 ila 15 lira arasında ceza uygulanacağı ilan edilince halk soyadı almak için vilayetlere yığıldı...

Ancak burada hiç beklenmeyen bir şey oldu...

Beklenmeyen etki: Halk ne soyadı seçeceğine karar veremedi.

Vilayetlere giden halk ne soyadı alacağına karar veremedi.

Köy ahalisi genellikle köyün adını almak istedi. Ama köydeki herkes aynı soyadını alırsa resmi işlemlerde sıkıntı doğacaktı. Çünkü çok sayıda aynı isim kullanılıyordu. Uygulamada valiler köy adının soyadı olmasını istemedi.

Bazen de köyde bir aile soyadı seçiyor, diğerleri de aynı soyadını istiyordu. 

Karışıklık baş gösterdi.

Türk Dili Araştırma Kurumu soyadı listesi hazırlıyor...

Haziran ayında çıkan kanun halkın soyadı seçememesi nedeniyle tıkanınca, 5 ay sonra, 22 Kasım 1934 günü Devlet duruma el koydu.

Vilayetlere Halkın Alabileceği Soyadları Listesi gönderdi.

Daha sonra birkaç liste daha hazırlandı, ancak az sayıda soyadının olduğu bu ilk liste en yaygın kullanılan oldu.

Bu liste Türk tarihinde önemli olan ve dayanıklılık belirten kelimelerden oluştu: YILMAZ, KAYA, DEMİR ve ÇELİK...

Biliyoruz çok tarihi bilgilerle başladık ama bu soyadlarından birine sahipseniz bu, rahmetli büyük dedeniz listeden isim seçtiği için oldu :)

Listedeki son soyadı Yılmaz idi. Diğerleri de Çelik, Demir ve Kaya.

En sık kullanılan Soyadı Yılmaz, en son soyadıydı. 

Soyadınız YILMAZ ise, Toprağı bol olsun rahmetli büyük dedeniz listeyi sonuna kadar dinleyip sonuncu soyadını seçti. Muhtemelen zor beğenen biriydi.

DEMİR, listedeki ilk soyadıydı. Rahmetli dedenizin muhtemelen acelesi vardı. İlk soyadını seçip vilayetten ayrıldı. Muhtemelen tez canlı biriydi.

KAYA ve ÇELİK'seniz de Yılmaz ve Demir soyadları köydeki, kazadaki ve şehirdeki başka aileler tarafından alınmıştı. Rahmetli büyük dedeniz muhtemelen şanssız biriydi.

Toprakları bol olsun, nur içinde yatsınlar.

Popüler İçerikler

Kanseri Yenen Eski Arka Sokaklar Oyuncusu Dizi Setlerine Yeniden Dönme Kararı Aldı
Rasim Ozan Kütahyalı’dan Atatürk Sözleri: “Şeytan Taşlamakla Anıtkabir'de Yapılanlar Benzer Eylemler”
Üç Milyon Emekliyi Bekleyen Tehlike: 2025'te 12 Bin 500 TL Maaş Almaya Devam Edebilirler!
YORUMLAR
30.12.2020

Türkiyede Türk mü kaldı. Araplar, pakistanlilar, afganlar, turkmenler doldu.

30.12.2020

Türkmenler Türk değil miymiş?

30.12.2020

koskoca ülke de vere vere 4 tane mi verdiniz. Ne kadar da detaylı bir çalışma olmuş tbrklr

30.12.2020

Bir de aynı köyde çok fazla DEmir, Çelik gibi aynı soy isim olunca, sonradan gelenlere başka bir soyadı seçin denilmiş. Bunun üzerine de onlara Özdemir, Özçelik gibi ön eklerle soy ismi yazmışlar. Benzer bir konuda diyordu ki:"Eğer soy adınız Öz ile başlıyorsa muhtemelen rahmetli dedeniz biraz tembelmiş ve köyde soyismi almaya en son gidenlerdenmiş." :D

18.09.2023

Benim rahmetli büyük büyük dedemin tembellik seviyesi nasıldı çok merak ediyorum. Listede Özdemir bile kalmamış, büyük dedem de Bozdemir olsun demiş herhalde 🤣 Bu bilgileri okuyunca soyadım çok uyduruk geldi birden kulağıma. 😂

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ