Sovyetler Birliği'nin Son Lideri Gorbaçov'un İstifa Sürecini ve Soğuk Savaş'ın Sona Ermesini Anımsıyoruz

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, daha yaygın kullanılan ismiyle Sovyetler Birliği; İkinci Dünya Savaşı sonrası 45 sene boyunca dünyanın en etkili süper güçlerinden biriydi. Soğuk Savaş olarak da isimlendirilen dönemde Batı Bloku ile sürekli olarak ayrışma içinde olan Sovyetler, dünyada yeni bir büyük savaş tehlikesinin merkezinde görülüyordu. 1990'ların başı itibarıyla birlikleri oluşturan devletlerin bağımsızlıklarını ilan etmesiyle Sovyetler Dağılma sürecine girdi. 

Bu içeriğimizde yakın tarihimizin en önemli süreçlerinden olan Soğuk Savaş'a ve Sovyetler Birliği'nin dağılma sürecine yakından bakacağız.

1945 Mayıs'ında Berlin'e giren Sovyet askerleri, İkinci Dünya Savaşı'nın bitiş müjdesiyle birlikte dünyayı uzun yıllar yeni bir kamplaşmaya götürecek sürecin de işaret fişeğini ateşledi.

Nazi Tehlikesi ortadan kalkmıştı ancak dünya 1945 sonrası iki süper gücün hakimiyeti altında paylaşıldı. Bunların birincisi Amerika Birleşik Devletleri'nin başını çektiği Batı Bloku, diğeri ise Sovyetler Birliği çatısı altında buluşan Doğu Bloku ülkeleriydi. 20. yüzyılın ikinci yarısı, Soğuk Savaş adı verilen bu iki güç merkezinin ayrışma ve çatışmalarına sahne oldu.

İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD, Truman Doktrini ile yeni dış politikalarının merkezinde Sovyet Tehdidi olduğunu söyledi.

Bu andan itibaren dünyanın yeni döngüsü de netleşmiş oldu. Batı Bloku sürekli Sovyetler'in yayılacağı tehlikesini ifade ederek politikalarını dizayn etti, Doğu Bloku ise kendi sınırlarını geliştirmek adına Sovyetler Birliği'nin nüfuz alanını genişletmeye çalıştı. İki güç merkezinin ilk karşılaştıkları arena 1950 yılında Kore Yarımadası olacaktı...

Kore, İkinci Dünya Savaşı sonrası ikiye bölünmüş, Güney bölümü ABD'nin Kuzey bölümü ise Rusya'nın kontrolüne girmişti. İki kutup Kore'de anlaşmazlık yaşadığında küresel bir savaş ortaya çıktı.

Türkiye'nin de Batı Bloku içinde yer alıp savaştığı Kore Savaşı'nda Sovyetler Birliği ve Çin'in desteklediği Kuzey Kore ile; Batı Bloku'nun desteklediği Güney Kore birlikleri kanlı çatışmalar yaşadı. 1 milyonun üstünde Koreli'nin yaşamını yitirdiği savaşın sonunda Kore bölünmüş bir şekilde kalmaya devam etti. Kore Savaşı, Soğuk Savaş'ın karanlık yüzünü ve acımasızlığını ilk gösterdiği saha oldu. Ancak bu son olmayacaktı.

1960'lı yıllar geldiğinde Soğuk Savaş'ın ateşi tüm dünyayı sarmıştı. İki kutbun çarpıştığı bir diğer nokta Vietnam oldu.

Vietnam Savaşı, Kore Savaşı'ndan ayrı olarak farklı bir aydınlanma oluşturdu. Amerika Birleşik Devletleri'nde çocukları Vietnam'a gönderilen aileler, uzak diyarlardan gelen tabutları gördüklerinde bir sorgulama içine girdiler. ABD ve müttefikleri, uzun süre Vietnam'a asker yollamalarına rağmen arzu ettikleri sonucu elde edemediler. Bu süreç, Soğuk Savaş'a entelektüel anlamda itirazların yükselmesine yol açan kırılmalar doğurdu.

Bu dönemde Nükleer Savaş tehdidi de dünyayı sürekli diken üstünde tutuyordu. ABD de Rusya da, birbirlerinin çevresine nükleer bombalar yerleştirme çabasına giriştiler.

Bu dönemde Türkiye'yi de tartışmanın içine katan bir olay da yaşandı. Sovyetler Birliği'nin Küba'ya yerleştirdiği Nükleer Silahların kaldırılmasına karşılık ABD'nin de Türkiye ve Yunanistan'da konuşlanmış durumda olan nükleer silahlarını kaldırması istendi. Küba Krizi olarak literatüre geçen bu dönem de tüm dünya yeni bir büyük savaşın başlayacağı korkusunu iliklerine kadar hissetti.

1985 yılından itibaren Sovyetler Birliği'nde yeni bir lider ortaya çıktı: Mihail Gorbaçov

Gorbaçov'un döneminde artık Soğuk Savaş gevşemiş, Batı Bloku ve NATO sınırlarını genişletmeye başlamıştı. Daha da önemlisi artık Sovyetler Birliği'ne bağlı ülkeler kendi bağımsızlıkları için çaba sarf ediyorlardı. Eskisi gibi şiddet ve bastırma ile bu bağımsızlık girişimlerini engellemekte zorlanan Moskova Yönetimi, yavaş yavaş çözülmeye başladı.

Almanya'yı ikiye bölen Berlin Duvarı artık yıkılmak üzereydi. Tüm Sovyet topraklarında halklar, kendi müstakil hükümetlerini kurmak için girişimlerde bulundular.

Artan baskıların ve bağımsızlık ilanlarının ardından Moskova yönetimi de sonunda pes etti. Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov, 25 Aralık 1991'de görevinden istifa ettiğini açıkladı. Moskova'da Kremlin Sarayı'ndan Sovyetler Birliği Bayrağı indirilerek yerine Rusya bayrağı göndere çekildi. Bunun üzerine birlik içinde kalan tüm ülkeler de teker teker bağımsızlıklarını duyurdular. Bir dönem kapanmış oldu.

Bir dönem dünyanın çok büyük bir alanına hükmeden Sovyetler Birliği ve müttefikleri; yıkılmış olsalar da arkalarında derin izler bıraktı.

Günümüzde dahi, eski Sovyet ülkelerinde yetişen nesillerin hala o dönemden kalma düzen ve alışkanlıklarını sürdürdüklerini görüyoruz. Sovyetler Birliği, genel otoriteler tarafından demokrasi, insan hakları, ifade hürriyeti gibi alanlarda geri kalmış kabul edilirken; bunun aksi olarak eğitim ve sağlık hizmetleri; kültür, sanat ve sporda başarılı olmak noktalarında takdir ediliyor. Sovyetler Birliği yıkılmış olsa da, günümüzde hala Kafkasya, Orta Asya ve Balkanlarda Rusya'nın bıraktığı izlere rastlanmaya devam ediyor.

İlgini çekebilir...

Farklı Bir Dünya İnşa Etmek İçin Oldukça Bilinçli Bir Çaba: Sovyetler Birliği Mimarisinin Değişim ve Gelişimi

Popüler İçerikler

TSK'dan Atatürkçü Teğmenlerin Kılıçlı Yemini İçin Açıklama: "Mesele Kılıç Değil, Emre Uyulmaması"
ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi
Icardi'nin A Milli Takım Forması Giymesi İçin CİMER'e Başvuruda Bulunuldu!